Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Türkiye’nin tek “Pan Parks” statüsüne sahip Küre Dağlarında mest eden sonbahar manzarası

Kültür Sanat Yayın: 20.11.2023 00:00
İhlas Haber Ajansı
Türkiye’nin tek “Pan Parks” statüsüne sahip Küre Dağlarında mest eden sonbahar manzarası

Türkiye’nin tek “Pan Parks” statüsüne sahip Küre Dağları Milli Parkı, sonbahar renklerine büründü. Eşsiz doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine masalsı görüntüler sunan milli park, havadan görüntülendi.

Batı Karadeniz’de sonbaharın son günlerinde doğada yeşilin yerine sarı ve turuncu tonlar hakim olmaya başladı. Kastamonu sınırlarında yer alan ve Türkiye’nin tek “Pan Parks” (Korunan Alan Sertifikalandırma Sistemi) sertifikalı Küre Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Küre Dağları’ndaki Ersizlerdere Tabiat Parkı da sonbaharda rengarenk oldu. Ahşap köy evleri, sessizliği ve doğal yaşamıyla dikkati çeken Ersizlerdere Tabiat Parkı, yeşil doğası ve coğrafi güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlere görsel şölen sunuyor. Türkiye’nin birçok ilinden gelen vatandaşlar tarafından ziyaret eden tabiat parkında sonbaharda oluşan kartpostallık manzara dron ile havadan görüntülendi.

“Burası doğa harikası bir yer”

Ziyaret ettikleri parkta, eşsiz bir manzara ile karşılaştıklarını ifade eden Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi öğrencisi Elif Özdemir, “Şu anda çok güzel bir doğa harikasının bulunduğu Ersizlerdere Tabiat Parkındayız. Ersizlerdere’de birçok kanyonlar şelaleler bulunuyor. Burası doğa harikası bir yer. Tabiat Parkına geldiğimizde ormanın güzellikleriyle karşılaştık, kesinlikle bu bölgenin görülmesini tavsiye ediyorum. 12 kilometrelik yolda yürüdük ancak fazla yorulmadık. Çünkü aşırı derecede fazlasıyla yürüdüğümüz yerler çok güzeldi. Etrafa bakınmaktan zaten yolun yorgunluğunu hiçbir şekilde hissetmedik. Yürüyüş sırasında birçok fotoğraflar çekindim, videolar aldım. Hepsini sayfamda paylaşacağım” dedi.

“Ersizlerdere Tabiat Parkı’nda yeşilin her tonunu görebilirsiniz”

Ersizlerdere Kalkınma Eğitim ve Eko Turizm Derneği Başkanı Mustafa Çağır ise “Küre Dağlarına ismini veren ve içerisinde İstiklal Yolu Milli Parkı bulunan devamında ise Ersizlerdere Kanyonu’nun ülkemizin 252. tabiat parkı ilan edildiği bölgedeyiz. Burada yeşilin her tonunu görebilirsiniz. Küre Dağlarına ismini veren ilçemiz, bakır ocağıdır ve bakır madenlerinin merkezidir. Bir ticaret merkezi olması sebebiyle bölgemiz Pan Parks statüsünde bulunuyor. İnsan elinin değmediği alanlar ve Türkiye’nin sonbahar manzaralarının en güzel görüldüğü yer oluyor. Yeşilin her tonunu burada görebiliyorsunuz. Ersizlerdere Tabiat Parkı’na gelen misafirlerimiz, yeşilin her tonunun görüldüğü bu sonbahar manzarasından etkilenmektedir. İnşallah burayı ziyaret edenler, döndüklerinde çevresine bu bölgeyi tanıtacak ve her geçen gün bölgemizin ziyaretçi sayısı ve turist sayısı artarak devam edecek” diye konuştu.

“Doğası çok güzel, halkı da doğayı çok güzel korumuş”

Balıkesir’den Kastamonu’ya gezmeye gelen Satiye Sezer de, “Manzarayı tarif edemiyorum. Bakıp kaldık, nutkumuz tutuldu. Biz Balıkesir’de yaşıyoruz. Bir ağaca, bir dala hasret yaşıyoruz. Büyük büyük binaların içerisindeyiz. Buradaki insanlarında çok şanslı olduğunu düşünüyoruz. Doğası çok güzel. Halkı da doğayı çok güzel korumuş. Tebrik ediyorum, doğaya tamamen saygı gösterilmiş. Bir ananın sesini duymuşlar, tabiat ananın çağrısını dinlemişler. Buradaki halk ona göre hareket etmiş. Tabiat anayı üzmemiş, kırmamışlar, bölgenin korunmasından bu belli oluyor. Tebrikler” ifadelerini kullandı.

Kastamonu Üniversitesi’nde eğitim gören Berivan Güngör ise “Bugün hava çok güzel. Sonbahar mevsimindeyiz. Tam flora faunanın çok güzel olduğu bir zamandayız. Bizlerde sonbahar renklerini görmek için Ersizlerdere Tabiat Parkına geldik. Burada çok güzel vakit geçiriyoruz” diye konuştu.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: