Ihlas Haber Ajansı tarafından
20 Mart, 2024 08:12 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Çanakkale Savaşı’nda 680 Suriyeli, 93 Filistinli şehit düştü

Çanakkale Savaşı’nda Balkanlar, Suudi Arabistan, Suriye, Filistin, İran, Irak, Azerbaycan ve Afganistan’dan gelen askerlerin de mücadele ettiğine dikkat çeken Cumhuriyet Tarihi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Celil Bozkurt, "Özellikle Suriye’den çok ciddi sayıda şehidin olduğunu görüyoruz. Tespit ettiğimiz rakamlara göre, 680 civarında sadece Suriye’den şehit verilmiştir. Filistin’de 92-93 resmi şehit kaydı vardır" dedi.
Düzce Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Cumhuriyet Tarihi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Celil Bozkurt, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. yıldönümünde açıklamalarda bulundu. Çanakkale cephesinin 1. Dünya Savaşı’nın en dramatik cephelerinden biri olduğunu söyleyen Bozkurt, şehit sayısı konusunda net bir rakam verilemediğini ancak en güvenilir kaynağın Milli Savunma Bakanlığında bulunduğunu kaydetti. Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarında 50-55 bin şehit sayısının görüldüğüne dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Celil Bozkurt, "Kamuoyunda yanlış bilinen bazı şeyleri de düzeltmek lazım. Bazı kesimler tarafından 250 bin civarında şehit olduğu söyleniyor. Bu doğru değil. 250 bin rakamı, Çanakkale cephesindeki zayiatı gösterebilir. Peki zayiat ne demek? Zayiat, askeri literatürde cephenin dışında kalan, yaralanan, hasta olan, kaybolan kişilerin toplamını gösteriyor. Toplam zayiat da 210 bin civarında. 50-55 bin arasında şehidimiz var. Bu rakamlar çok sağlıklı değil. Birçok şehidimizin kaydının yapılamadığını düşünüyoruz. Savaşın uzamasından sonra farklı bölgelerden gelen gönüllü askerlerin de kaydının gereği gibi yapılamadığını düşünüyoruz. Şehit sayımızın verdiğimiz rakamların çok daha üstünde olduğunu söyleyebiliriz" dedi.

Savaşta en çok şehidi Bursa verdi
İlk olarak Çanakkale ve civar illerden gelen askerlerin mücadele ettiğini ifade eden Bozkurt, savaşın uzamasıyla birlikte farklı illerden askerlerin de cepheye gönderildiğini vurguladı. Bozkurt, "Bu bağlamda bakıldığında en çok şehidin Çanakkale ve civarından olduğu gözleniyor. En çok şehit 4 binin üzerinde Bursa’da verildi. Bursa’yı Balıkesir, Konya, Kastamonu ve Denizli gibi illerin izlediğini görüyoruz. İlçeler bazında baktığımızda ise yine en çok şehidi veren ilçenin Bursa’da olduğunu görüyoruz. Bursa’nın Orhaneli ilçesi binin üzerinde şehit vermiştir. Orhaneli’yi yine Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesi, Çanakkale’nin Biga ilçesi, Kastamonu’nun Taşköprü ve Cide ilçeleri izlemiştir. Kastamonu aslında Çanakkale cephesine uzaktır ama buna rağmen il ve ilçe bazında en çok şehidi veren bölgelerden biri olmasıyla dikkat çeker" diye konuştu.

"Suriye’den çok ciddi sayıda şehidin olduğunu görüyoruz"
Çanakkale Savaşı’nın yaklaşık 10,5 sürdüğünü söyleyen Celil Bozkurt, sadece Türkiye’den değil; Balkanlar, Suudi Arabistan, Suriye, Filistin, İran, Irak, Azerbaycan ve Afganistan’dan da askerlerin geldiğini ve Çanakkale cephesinde mücadele ettiklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Celil Bozkurt, "Günümüz Türkiye dışında toplam şehit sayısı Türkiye’de verilen şehit sayısının yüzde 2,5 civarına denk gelmekte. Bu da yaklaşık bin 260’lara denk geliyor. Bu ciddi bir rakamdır. Özellikle Suriye’den çok ciddi sayıda şehidin olduğunu görüyoruz. Saptadığımız rakamlara göre, 680 civarında sadece Suriye’den şehit verilmiştir. Filistin’de 92-93 resmi şehit kaydı vardır. Bunların dışında dikkat çekici başka bir bölge ise Halep’tir. Halep, Türkmenlerin yoğun olduğu bir bölge olması açısından dikkat çekicidir. Burada da vilayet genelinde 550 civarında şehidin olduğunu görüyoruz. Bu vilayete bizim güneydeki bazı illerimizde dahildir. Bunları çıkardığımızda 250 civarında şehidin verildiğini görüyoruz. Tabii ki bunlar net rakamlar değil. Gerçekteki şehit sayımızın, bu bahsettiğim rakamlardan çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.

blank
İsmail AKCA tarafından
10 Nisan, 2025 01:38 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BİZE 3 NİSAN YETER..!

Uzun zamandır alışkın değildi bu şehir sazlı sözlü 3 Nisan kutlamalarına,

Yabancılaştık bu tür kutlamalara ama hatırlayacağız yeniden böyle etkinlikleri, birlikte eğlenmeyi ve bu durumu gelenek haline getirmeyi.

Şehrin sahipsizliği ve eşraf yokluğu hep konuşulur, yazılır, çizilir. Bu şehrin ekmeğini yiyen, suyunu içen, havasını soluyan ve ben Karabüklüyüm diyen bir halkın şehir olma savaşını görmek isterdik. Lakin maalesef henüz görebilmiş değiliz o arzuyu, isteği, hevesi.

Yine de, Teşekkürler Özkan Başkan…

Türkiye’de ağır sanayinin odak noktası Karabük Demir Çelik İşletmelerinin ve şehrin kuruluşunun yıldönümünü belleğine yerleştiremeyen Karabük, Karabüklüler gününü nasıl kutlayacak anlamış değilim.

Ticaret ve Sanayi Odasındaki toplantıda Vali Mustafa Yavuz’un önerisi ile 7 Ağustos günü Karabüklüler günü olarak kabul edilmiş, çok tuhaf!

Bana kalsa özentiden başka bir şey değil…

Ağustos ayı nereden çıktı ayrı mesele, o tarihte bu şehirde kimi bulacaksında bu günü Karabüklüler günü olarak kutlayacaksın ayrı mesele.

Şunu diyorsanız belki anlarım, Karabüklüler Günü şehirde değil de sosyal medyada kutlansın, sanal kutlansın, halk katılmasa da olur, o da başka bir garabet.

3 Nisan her platformda Karabük ve Kardemir’in kuruluş günü olarak kabul edildiğine göre, ayrıca bir başka tarihte Karabüklüler gününe ne gerek var? Şayet illa Karabüklüler Günü diye bir gün kutlamak istiyorsanız buyurun 3 Nisan’da kutlayalım.

Bu plaka merakı nereden geliyor. Tuhaf..!

Bakın bizim bir Üniversitemiz var.

Bu şehrin üniversitesi ve bünyesinde binlerce öğrenci ve öğretmeni barındıran Karabük’ün bacasız fabrikası.

Bu sözüm, bu şehri ve üniversiteyi şekilden şekle sokan bir zihniyete dur demek yerine alkış tutan ve susanlaradır, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenleredir.

Bu şehre, bu şehrin halkına, değerlerine dil uzatanlara sessiz kalanlar, bu şehrin dilsiz şeytanlarıdır.

Karabük Üniversitesi şehir merkezine bir fakülte açma kararı aldı.

Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ile Rektör Fatih Kırışık inisiyatif alarak şehir merkezine fakülte ya da fakülteler kurma kararı aldı. Tartışılabilir lakin bizce güzel karar, günden güne ölüp giden şehri canlandırabilir.

Eften-püften işlerle uğraşacağınıza şehrin ağır abilerini bir araya getirip şehir merkezini canlandırın. Öğrenciyi şehir merkezine çekecek projeler üretin, şehir bambaşka bir havaya bürünsün, cıvıl cıvıl, rengarenk görüntüler ortaya çıksın.

Safranbolu önümüzde en güzel örnektir.

Bir Sağlık Meslek Yüksekokulu Üniversite kampüs alanına geri gidiyor diye ilçe ayağa kalktı, şehrine sahip çıkıyor.

Neden..?

Esnafın en önemli gelir kapısından biri kapanmasın diye.

Peki biz ne yapıyoruz..?

İpe sapa gelmez işlerle uğraşmaktan şehre faydası olacak asıl konulara değinmiyoruz, değinemiyoruz..!

Ne 3 Nisan’da, ne 23 Nisan’da, ne 19 Mayıs’ta, ne 30 Ağustos’ta, ne de 29 Ekim’de yapılan törenlerde zoraki katılan protokol ve öğrencilerin haricinde kimseler olmuyor, halkı bu tür etkinliklere çekemiyoruz.

Lütfen kendimizi kandırmayalım.

Allah aşkına boş işlerle uğraşmayalım,

Bu şehir ve bu şehrin insanı için neler yapabiliriz bunu konuşalım, buna kafa yoralım.

Yaygın basında “3 Nisan Sanayi Günü” değerlendirmesi yapılıyor,

Çok güzel, ama

Bu şehrin üniversitesini düşürdüğümüz hale bir bakmamız gerekmiyor mu?

Dün, Burhanettin Uysal vardı, Refik Polat vardı.

Bugün Fatih Kırışık var

Yarın o da gider. Karabük Üniversitesi kalır.

Bu şehrin kıymetini ve değerlerini bilmek lazım…

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.