blank
Fikret Gökçe tarafından
31 Ağustos, 2022 03:26 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:12
A+ A-

30 AĞUSTOS’UN 100. YILINDA YUNAN YİNE KAŞINIYOR…

23 Ağustos günlü gazetelerde F-16 savaş uçaklarımızın Yunan hava savunma sistemi tarafından taciz edildiğine ilişkin haberler yer alıyordu. Ege’de uluslararası hava sahasındaki görev uçuşları sırasında Girit adasında konuşlu S-300 hava savunma sistemi tarafından füze kilidi yapılarak taciz edilen uçaklarımız görevlerini tamamlayarak üslerine dönmüştü.   Son zamanlarda geçmişi unutarak tahrik ve tehditlerini artıran “komşu”, ABD, AB ve NATO’nun dolduruşuyla yine şımarıklığını göstermeye başladı. 12 Haziran 2022’de emekli Koramiral Yanis EGOLFOPULOS, çıktığı TV kanalında satın alınan Fransız Rafale uçaklarıyla Ege’de üstünlüğün Atina’ya geçtiğini söylüyor ve “Larisa’dan üç füze atarak İstanbul Boğazı’ndaki köprüleri vururuz” diyordu.   Asıl amacı Karadeniz’e yerleşmek ve burada Altıncı Filo gibi bir deniz gücü konuşlandırmak isteyen ve bunun için Ukrayna’daki savaşı bahane eden ABD’nin bu konudaki rolünü göz ardı etmemek gerekiyor. 2.5 milyar dolara Rusya’dan aldığımız S-400 hava savunma sistemini depoya kapattırarak bize ambargo uygulayan ABD, Yunan’ın S-300’lerini görmezden geliyor. Ayrıca sınırımızın hemen dibinde, Karaağaç’ta binlerce askeri personel, silah, zırhlı araç ve uçar birlik araçlarıyla yaptığı yığınakla da dolaylı olarak tehdit oluşturuyor ve Yunan’ı bize karşı kışkırtıyor.   NATO’nun ikiyüzlülüğüne gelince; bunun altında bizim saflığımız yatıyor. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası devrilen Yunan cuntasından sonra kurulan hükümetin yeniden NATO’ya dönme isteği sonucu  General Rogers’in “asker sözüne” kanarak onay veren Kenan EVREN’in bu saflığı olmasaydı Yunan’ın NATO’da yeri değil, adı bile olamazdı.   Yeri gelmişken, bir başka Yunan generalinin anlattıklarından söz edelim. 2002-2005 yılları arasında Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan emekli amiral Andonis ANDONYADİS yazdığı “ÜNİFORMAYI ASARKEN” adlı kitapta şöyle diyor:   “Türk savaş uçakları hemen her gün Atina FIR hattının uluslararası sahalarına girerek, uçuş planı sunma zorunlulukları bulunmadığını fiilen gösteriyorlar. Ancak Yunanistan bunu hava trafiği kurallarının ihlali olarak kabul ediyor ve Türk uçaklarını "tespit" için savaş uçaklarını havalandırıyor. Bunun sonucunda büyük tehlikelerin yaşandığı “it dalaşı” meydana geliyor.”   Amiral Andoniyadis it dalaşı konusunda kitabında şunları yazıyor: “Türk savaş uçakları, uçuşlarında 6 ile 10 mil arasındaki sahalardan da geçerek Yunanistan’ın hava sahasının 10 mil olduğu iddiasını kabul etmediklerini fiilen gösteriyorlar. Yunanistan da bu kez milli hava sahasının ihlal edildiği gerekçesiyle savaş uçaklarını taciz için havalandırıyor. Sonuç yine it dalaşı., Uluslararası hukukun izahı çerçevesindeki işlemler uğruna kan döküldüğünü anlamak için asker olmak gerekmez. Hukukun izahı uğruna sadece aptallar ölür.”   TÜRK TEHDİDİ VAR MI ?? Amiral Andoniyadis Atina’nın dış politikasının ve savunma sisteminin temelinde yer alan “Türk tehdidi” konusunda da çarpıcı satırlar yazmış;   “Türk tehdidinin büyüklüğü ve şekli ile ilgili Yunanistan’da hüküm süren görüşe hiçbir zaman katılmadım. Türk-Yunan meseleleri ile ilgilendikçe, anlaşmazlık konularının özlü nedenlerden çok siyasi aptallık olduğu görüşü ağırlık kazandı. Eğer yıllarca Türk-Yunan meseleleri ile uğraşan bir insan ciddi tehdit tespit edememişse ya aptaldır ya da tehdidin tanımında boşluklar vardır. Kendimde bir sürü hata gördüm ama bunların arasında aptallık yoktu. Yunanistan sözgelimi eğer sınırları yine Sakarya’ya kadar genişletmek veya Kıbrıs’ı ilhak etmek ister ya da Kürtlerin otonom bir devlet ilanı çabalarına askeri katkıda bulunmayı kararlaştırırsa ancak o zaman Türkiye ciddi bir tehdit olabilir. Aksi takdirde Kardak, FIR hattına izinsiz girilmesi, 10 millik hava sahasının ihlal edilmesi ya da bazı Yunan adalarının silahsızlandırılmasına ilişkin talepleri siyasi-askeri oyunlardır ve kesinlikle ciddi bir tehdit oluşturmaz.”   Emekli bir Yunan amirali Türk-Yunan sürtüşmesinin “ siyasi bir aptallık” olduğunu söylüyorsa eğer; son yıllarda yaşanan bazı olayların emperyalist ülkelerin kışkırtması ile oluşan şımarıklığın bir sonucu olduğunu görmek gerekiyor.   Her ne kadar siyasi aptallık dense de; bu şımarıklığın ve kışkırtmanın bir sıcak çatışma yaratabileceği olasılığı da unutulmamalı. Zira, 8 Ekim 1996’da bir F-16 D uçağımızı kilit atıp füze ile düşürmüşler, iki pilotumuzdan birini şehit etmişlerdi. 10 yıl sonra 23 Mayıs 2006’da  bu kez Girit’in 30 mil güneyinde bir F-16 C uçağımıza çarparak düşürmüşler, bu olayda da bir Yunan pilot ölmüştü.   Yunan tarafı yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlarını gündemden uzaklaştırmak ve halkı nezdinde itibarını artırmak amacıyla böyle bir çılgınlık yapar ve bu olasılık gerçekleşirse çıkacak bir Türk-Yunan savaşı 1-2 günde bitmez, sonuna kadar gider. Aynen İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi, Kıbrıs Barış Harekatı’nda olduğu gibi.,   Bak sevgili Miço (!) kardeşim,  o zaman yanında kimseyi bulamazsın, bu işin faturası sana çıkar. Hani Anadolu topraklarında onbinlerce ölünüzü bırakıp kaçtığınız olaya “Büyük Felaket” diyorsunuz ya, benzer bir felaketi bu kez kendi topraklarınızda yaşarsınız. Anadolu maceranız sonrası tahtan indirilen kralınızı, devrilen hükümetinizi ve yenilginin müsebbibi olarak görülen, sandalyelere ters oturtulup sırtlarından kurşuna dizilen beş bakanınızı ve ordu komutanınızı sana hatırlatmak isterim.   Ne de olsa komşuyuz. Böyle bir akıbete uğraman bizi mutlu etmez.   Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak. Müh.   Not: : Amiral Andoniyadis Deniz Kuvvetleri Komutanımız merhum Oramiral Özden ÖRNEK'i Atina'ya davet etmiş, Yunan Hükümeti'nin muhalafetine karşın bu ziyaret 2004 Olimpiyat Oyunları sırasında gerçekleşmişti. Ocak 2005'te ÖRNEK Paşa'nın davetiyle eşiyle birlikte ülkemize gelen Andoniyadis Genkur. Başkanı'yla da görüşmüş, ÖRNEK Ailesinin konukseverliğini överek İstanbul'dan güzel duygularla ayrılarak  ülkelerine dönmüşlerdi.