Karabük Postası tarafından
01 Mayıs, 2014 08:03 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 21.09.2023 10:47
A+ A-
Okuma Süresi: 5dk
Yorum Sayısı: 0

ÜÇ AYLAR VE REGÂİB KANDİLİ

Dînî literatürümüzde “üç aylar” diye bilinen çok feyizli ve bereketli bir mânevîyat mevsimine bir kez daha yaklaşmış bulunuyoruz. 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü üç ayların ilki olan Recep ayının birinci günüdür. 16 Mayıs 2013 Perşembe akşamı da bu ayın ilk Cuma gecesi olup, dolayısıyla Regâib Kandilidir. Üç Aylar, Kamerî Takvime göre, Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, mânevî huzur ve sükunun kalplere doğduğu, ilahi rahmetin coştuğu aylardır. Bu aylar girince, mü’minlerin ruhlarını mânevî bir hava kaplar. Bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Yüce Allah’ın rahmeti, bu gecelerde mü’minler üzerine yağmur gibi yağar. Üç aylardan ilki olan Recep ayının mânevî değerine Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Tevbe Sûresi’nin 36. âyetinde şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin...” Âyette ifâde edilen “haram ayları”nın, “Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep” ayları olduğunu Sevgili Peygamberimiz, şu hadisleriyle açıklamışlardır: “Muhakkak zaman Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylarıdır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemâziyel-âhir ile Şaban ayları arasında olan ve Mudar Kabilesi’nin ayı Recep’tir.”(1) Recep Ayı, gerek İslam’dan önce, gerekse İslam’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslam dînî gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslam geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay, Regâib ve Mirac gibi mübârek geceler ve ilahî tecellilerle şereflendirildi. Recep ayının başlangıcında Peygamberimizin şöyle duâ ettiği rivayetler arasında yer almaktadır: “Ey Allah’ım! Recep ve Şabanı bize mübârek kıl, bizi Ramazana kavuştur.”(2) Ülkemizde, yukarıdaki beyanlar ışığında, asırlardır bir “üç aylar” geleneği oluşmuş; Ramazana hazırlık, Recep ayının girmesiyle başlar hale gelmiştir. Bu aylar mübârek gecelerle doludur. Recep ayının ilk Cuma gecesi, Regâib gecesi, yirmiyedinci gecesi, Mirac gecesidir. Şaban ayının onbeşinci gecesi Berat gecesi, ramazan ayının yirmiyedinci gecesi de Kadir gecesidir. Burada, 16 Mayıs 2013 Perşembe akşamı idrak edeceğimiz Regâib gecesine de kısaca temas edelim. Regâib, çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey anlamlarına gelen Arapça bir sözcüktür. Cenâb-ı Hakk’ın, ilahi ihsan ve manevî hediyelerinin diğer zamanlardan daha çok tecelli etmesi ve samimi kalple Allah’a yönelenlerin affedilme ümitleri dolayısıyla, müslümanlar tarafından heyecanla beklendiği ve gönülden arzulandığı için Recep ayının ilk Cuma gecesine “Regâib Kandili” denmiştir. Reğâib Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Mirâc ve Şâban ayının 15. gecesindeki Berat kandillerini; Ramazan ayını, Kadir gecesini, Ramazan ve kurban bayramlarını müjdeleyen mübârek bir gecedir. Bu geceye mahsus bir ibâdet şekli olmamakla beraber, geceyi tevbe, dua ve ibâdetle geçirmek sevap kazanmaya vesile olur. Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Mirac gecesidir. Mi’rac gecesi; Allah’ın Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürdüğü(4) ve oradan da göklerin derinliklerine yükselttiği gecedir. Mi’rac gecesi, Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e büyük hakikatlerin ilâhî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilâhî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinâtın sırlarını seyrettirdiği, müminlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de ilâhî lütuflarla dolu olan bir gecedir. Üç ayların ikincisi olan Şâban ayı ve onun içerisinde bulunan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi âdet halini almıştır. Bazı rivayetlerden, Hz. Peygamber’in Şaban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihyâ ettiğini(5) göz önünde bulunduran âlimler, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevaba vesile olacağını söylemişlerdir. Ayrıca bir kısım bilginlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan, Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin(6); Hicret’in ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır.(7) Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir gecesinin ise, dînî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur’an ayıdır. Ramazanın diriltici özelliği, bütün insanlığı hidâyete ve mutluluğa ulaştırmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasından,(8) bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin(9) bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, İslâm’ın beş temelinden biri olan oruç ibâdetinin bu ayda yerine getirilmesi emredilmiştir.(10) Böylece Ramazan ayı diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı zaman dilimidir. Ramazan ayının özellikle Müslüman Türk toplumunun dinî hayatında müstesnâ bir yeri vardır. Türk milleti, Ramazan’ı yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre yaparlar. Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve bir canlılık görülür. Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri görüntüsü olarak Ramazan; yıllık takvimimiz içinde hatırı sayılır bir ağırlığa sahiptir. Ramazan, aylar içerisinde sultanlıkla taltif edilen bir pâyenin sahibi olarak, kandillerle karşılanıp, bayramlarla uğurlanır. İftar, sahur, terâvih gibi ibâdet neşvesinin ötesinde mânâlar taşıyan bu merasimleriyle de sultan olmanın ayrıcalıklarını yaşar. İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak edeceğimiz üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, müminin hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Şurası bilinmelidir ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde, Allah’ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise, sevinip mutlu olacak; kötü ise, pişmanlık duyarak mahcûb olacaktır. Ancak bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”(11) Önümüzdeki üç ay içerisinde, gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıradanlığından bizleri alıp, kendi hususî atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ard arda yaşayacağız. Güzel yurdumuzun insanları, kandil, Ramazan ve bayram gibi bu husûsî zamanları sosyal barışın ve huzurun bir vesîlesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak öğreneceklerdir. Halkımız arasında “Üç aylar” diye adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günâhları silip yok ettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar, şeytânî özelliklere de sahip ve günâh işlemeye müsait olan insanın günâhlarından tevbe edip temizlenmesi için üç aylar bir fırsattır. Kısaca üç aylar, günâhlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibâdetlerini çoğaltanlar, tevbe ile Allah’a yönelenler... gibi mânevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar. Hayatımızda âdeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesîle olan mübârek üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münâsebetlerimizi güçlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır. İşte yakında idrâk edeceğimiz mübârek üç aylar; Yaratıcımıza, âilemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dînîmizin bizden ısrarla istediği, barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır. Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Reğaib Kandillerini kutluyor, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlâ’dan niyâz ediyorum. (1) Buhârî, Ehâdî, 5, Tevhid, 24; Müslim, Kasâme, 29; Ebû Dâvud, Menâsik, 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/37, 73. (2) Ahmed b. Hanbel; Müsned, I/259. (3) Bkz. İsrâ, 17/1 (4) Tirmizî, Savm,39; İbn-i Mâce, İkame,191, Hadis No:1389 (5) Bkz. Bakara, 2/185 (6) Geniş bilgi için bkz. DİA, V, 475-476 (7) Bkz. Bakara, 2/185 (8) Bkz. Kadir, 97/3 (9) Bkz. Bakara, 2/185 (10) Haşr, 59/18

blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
04 Mart, 2025 12:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Kardeşlerin kar üzerinde güreş antrenmanı

Artvin’de iki kardeş, kışın soğuk havasına aldırış etmeden kar üzerinde güreş tutarak eğlenceli anlar yaşadı. İstanbul’u terk ederek köye yerleşen aile, çocuklarının doğal ortamda daha zinde olduklarını belirtiyor.
Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Karşıköy Köyü’nde Ebubekir (8) ve Hamza (11) Uyumaz kardeşler, karla kaplı alanda giysilerini çıkarıp güreş yaparak keyifli bir idman gerçekleştirdi. Güreş eğitimi alan Ebubekir’e, ağabeyi Hamza idmanlarında eşlik etti. Kar yağışını fırsat bilen kardeşler, beyaz bir minder olan karın üzerinde kozlarını paylaştı.
Melek ve Resul Uyumaz çifti, yıllar evvel İstanbul’da evlendikten sonra, Resul Uyumaz’ın memleketi Artvin’in Borçka ilçesi Karşıköy’e yerleşti. Üç çocuk sahibi aile, geçimini çay, fındık ve hayvancılıkla sağlıyor. Köyde yaşamaktan son derece memnun olan aile, çocuklarının doğal ortamda daha sağlıklı ve zinde olduklarını söz ediyor.
Çocuklar, okullarında olduğu üzere spor, bilim ve toplumsal ömürde da epeyce başarılı. Aile, bu başarıyı köy ömrüne ve doğal beslenmeye bağlıyor. Kardeşler, karalahana, mısır ekmeği yiyip kestane balı tüketiyor.
Köyde yaşamaktan epey memnun olan aile, çocuklarının hiçbir hususta yoksun kalmadığını hatta köy hayatını avantaj olduğunu sav ediyor.
Hamza Uyumaz, köy ömrünün hem fizikî hem de zihinsel açıdan büyük katkı sağladığını tabir ederek "Sağlıklı beslenme ve doğal hayat bizim için çok değerli. Ayrıyeten Teknofest’in 81 vilayette kurduğu ‘Dene Yap Okulu’na seçildim. Burada eğitim aldım. Şu an üzerinde çalıştığım projenin ise ilaç hatırlatma bilekliği" dedi. Hamza, gelecekte sıhhat alanında yenilikler yapmak istediğini belirtti.
Baba Resul Uyumaz, uzun yıllar köyde yaşadıktan sonra, bölgedeki baraj nedeniyle İstanbul’a göç ettiklerini lakin geri dönerek köyde yaşamaya karar verdiklerini söyledi. Uyumaz "Köyde yaşamayı seviyorum, burada memnunuz. Çocuklarım burada okuyorlar. Bizim okuduğumuz köy okulunda okuyorlar. Köyde yaşıyoruz diye hiçbir vakit mahrumiyet yaşatmadık. Çocuklarımız kar üzerinde idman yapıyorlar, bedenleri gelişiyor, daha zinde oluyorlar" dedi.
Anne Melek Uyumaz ise İstanbul’da doğduğunu lakin eşinin yanında köy hayatına adapte olduğunu belirterek "Hayat bizi zorlasa da el birliğiyle yaşamaya devam ettik. Çocuklarımın okul hayatları devam ederken ben de fakültemi tamamlamaya çalışıyorum. Bir çocuğum Teknofest’te, oburu ise güreşle ilgili muvaffakiyete ulaşacak inşallah" diye konuştu.
Genç yaşta gösterdikleri azim ve dayanışma ile dikkat çeken kardeşler, hem spor hem de bilimsel projeleriyle örnek teşkil ediyor.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.