Tokat’ta çıkan orman yangını, rüzgarın etkisiyle kısa sürede büyüyerek 8 hektar alanı kül etti.
Tokat merkeze 58 Turhal ilçesine ise 14 kilometre uzaklıkta bulunan Çamlıca köyü ormanlık alanlarında henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Çam ağaçlarının bulunduğu alanda başlayan alevler rüzgarın da etkisiyle kısa sürede büyüdü. Ormanlık alandan dumanların çıktığını gören Çamlıca köyü muhtarı Murat Çam, 112 Acil Durum Çağrı Merkezine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine, Tokat ve Turhal Belediyesi itfaiye ekipleri ve Orman İşletme Müdürlüğü görevlileri ile jandarma personeli sevk edildi. Ekiplerin yoğun çabaları sonucu yangın söndürüldü. 8 hektar ormanlık alanın kül olduğu yangında ölen ya da yaralanan olmadı.
Karabük’te belediye eliyle yapılan her yatırımın ardından, adeta ezberlenmiş bir senaryo devreye giriyor: Cumhuriyet Halk Partisi, bir açıklama yapıyor, sorular soruluyor, kamu vicdanına hitap ediliyor, ardından “biz hizmete karşı değiliz ama…” cümlesiyle kapanış yapılıyor.
Son örneği Yenişehir’deki Yazlık Sinema ve Havuzlu Bahçe restorasyonları ile Şehitler Parkı açılışında gördük. CHP Karabük Merkez İlçe Başkanı Ali Yavuz’un ifadeleri dikkat çekici: “Yatırımlar kıymetlidir, ancak bazı sorular var…” Elbette, soru sormak muhalefetin görevi. Ancak hizmetin yönünü, içeriğini ya da katkısını ikinci plana atıp sadece hangi taşın üzerine yapıldığına odaklanmak, kamuoyunda niyet sorgulaması ortaya çıkarıyor.
CHP’nin açıklamasında temel eleştiri şu: Belediyeye ait olmayan bir arazide neden yatırım yapılıyor? Bu soru önemli olabilir. Ancak aynı CHP, yıllardır “kamunun kullanımına açılan her alan halkındır” demiyor muydu?
Şimdi halk kullanacaksa, yatırımın tapusuna mı bakılır işlevine mi?
Daha ilginç olan ise tasarruf tedbirleri vurgusu. Merkezî yönetimin yatırım kısıtlamaları, genelde “zorunlu olmayan projeler” için geçerlidir. Peki, sosyal yaşamı canlandıran bir yazlık sinema ya da bir park zorunlu değil midir?
Halkın nefes alacağı, gençlerin vakit geçireceği alanlar kısıt mı, kazanç mı?
Gelelim Kardemir iddialarına. CHP, bir anonim şirketin –yani “tamamı halka açık” bir kurumun– kamusal nitelikli projelere neden destek verdiğini sorguluyor. Oysa yıllardır “özel sektörün sosyal sorumluluk projelerine daha çok dahil olması” çağrısını yineleyen de aynı parti değil miydi?
Hem “şirketler topluma katkı sunsun” diyeceksiniz, hem de bir katkı sunduklarında “neden yaptınız” diye soracaksınız.
Ülkenin ana muhalefet partisinin yöneticileri bu aradalar sürekli kendi ile çelişir duruma gelmiş…
Şehitler Parkı meselesine gelince…
İsmin ağırlığı, hassasiyeti tartışmasızdır.
Ancak bir yerin geçici ya da kalıcı olması, ismin anlamını silmez.
Bugün birçok şehirde, kamusal mülkiyet dışında kalan alanlar da anı ve anlam yüklenerek halkla buluşturuluyor. Önemli olan, bu adımların samimiyetle mi, yoksa siyasi vitrin için mi atıldığıdır.
CHP’nin “şeffaflık” çağrılarına gelince…
Bu söylem, elbette yerel yönetimlerin temel taşıdır. Ancak bu çağrının etkili olabilmesi için, eleştirilerin de aynı şeffaflıkla, adil bir güzargahta yapılması gerekir. Aksi takdirde halkın gözünde “ne yapılsa muhalefet ediliyor” algısı güçlenir. CHP’nin yıllardır sırtından atamadığı bu siyasi imaj, yerel muhalefet diliyle yeniden üretiliyor.
Evet, sorgulamak doğrudur. Ama sorgularken yapılanı küçümsemek, halkın hissiyatını yok saymak değildir. Hizmetin şekli kadar, getirisi de önemlidir. Hele hele halk için yapılıyorsa…
Karabük’e bir yazlık sinema, bir park, bir sosyal alan kazandırılıyorsa; siyasetin değil, halkın sesi öncelik olmalı. Ve o ses, şu sıralar hizmetin kimden geldiğine değil, gerçekten gelip gelmediğine bakıyor.