blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
16 Nisan, 2025 12:15 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Çorum’da binlerce yıllık Hitit ekmeği görücüye çıktı

Çorum’da Turizm Haftası Çorum Müzesi’nde düzenlenen programla kutlandı. Programda binlerce yıllık Hitit ritüellerinde yapılan Hitit ekmeğinin sunumu yapıldı.
Çorum’da Turizm Haftası düzenlenen programlarla kutlanıyor. Bu çerçevede Çorum Müzesi’nde merasim düzenlendi. Hürmet duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, UNESCO ve Alan İdare Uzmanı/Şehir Plancısı Namık Kemal Döleneken tarafından konferans verilerek "Kadim Tarihin Medeniyeti Hititler" isimli karma fotoğraf standı açıldı. Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrencileri tarafından minik bir konserin verildiği programda, Hitit ritüel metinlerinde sıklıkla ismi geçen ve ‘tanrılara sunulan kurban ekmeği’ olarak bilinen Hitit ekmeği sergilendi. Binlerce yıllık geçmişe sahip ekmek iştirakçilerden ağır ilgi gördü. Programa katılan davetliler ve vatandaşlar, sergilenen yapıtları görme fırsatı buldu.

"Çorum, binlerce yıllık tarihiyle Anadolu’nun kalbinde yer alan bir medeniyetler beşiğidir"
Programda konuşan Çorum Vali Yardımcısı Cengiz Nayman, "Çorum, binlerce yıllık tarihiyle Anadolu’nun kalbinde yer alan bir medeniyetler beşiğidir. Hititlere başşehirlik yapmış bu kadim kent Alacahöyük, Hattuşa ve Yazılıkaya ile sadece arkeolojik değil, birebir vakitte kültürel bir hazinedir. Bu güçlü miras, yalnızca bizlerin değil, tüm insanlığın ortak pahasıdır. Turizm, sırf ekonomik kalkınmanın bir aracı değil, tıpkı vakitte kültürel etkileşimin, tanıtımın ve barışın en güçlü köprülerinden biridir. Bu manada, Çorum’un sahip olduğu tarih ve kültürel potansiyeli daha görünür kılmak, lokal kalkınmayı desteklemek ve bu pahaları genç nesillere aktarmak hepimizin ortak vazifesidir. Bu his ve niyetlerle etkinliklere katkı sunan herkese teşekkür ediyor, 49. Turizm Haftası’nın kentimize, bölgemize ve ülkemize iyi olmasını diliyorum" dedi.

"Çorum isminden kelam ettiren bir kent haline gelmiştir"
Düzenlenen programda 15 Nisan Turizm haftasının mana ve kıymetiyle ilgili açış konuşması yapan Çorum Vilayet Kültür ve Turizm Müdürü Sümeyra Bektaş ise "Çorum, tarihi birikimi, güçlü mutfağı, yaşayan mirası ve doğal hoşlukları ile öne çıkan kadim bir kenttir. Son yıllarda vilayetimizde turizme yönelik çalışmalar değerli bir ivme kazanmış, pek çok yenilikçi adım hayata geçirilmiştir. Elbet bu gelişmeler, siz değerli paydaşlarımızla birlikte attığımız ortak adımların birer sonucudur. Bu kapsamda birlikte yürüdüğümüz yolda, Hitit devrine ilişkin Hattuşa, Alacahöyük, Şapinuva ve Eskiyapar üzere kıymetli kazılarımıza Selçuklu devri hafriyatı olan Kalehisar hafriyatı da eklenmiş, kazılarımız 12 aya çıkarılmış ve ’Geleceğin Mirası’ projesi ile desteklenmiştir. Kentimizin gerdanlığı olarak nitelenen ve kültürel mirasımıza konut sahipliği yapan Kale, Arasta, Ulu Cami, Veli Paşa Hanı, Alören Camii, Hüseyin Gazi Türbesi, Koyun Baba Türbesi üzere birçok tescilli kültür varlığı restore edilmeye başlanmış ve büyük bir kısmı muvaffakiyetle tamamlanmıştır. Kısa müddette, Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren 3 müze ve ören yerine, Çorum Belediyemizin değerli çalışmalarıyla 3 yeni müze daha ek edilmiş, merkez ilçemizin turizm destinasyonu çeşitlendirilmiştir. Kesin amacımız, Çorum’un kültürel kıymetlerini koruyarak gastronomi alanında UNESCO Kentler Ağı’na dahil edilmesidir. Artık Çorum, tarihi kadar bilimsel çalışmalarıyla tabiatı kadar mutfağıyla şenlikleri ve sanatsal etkinlikleriyle de isminden kelam ettiren bir kent haline gelmiştir" diye konuştu.
Düzenlenen programa, Çorum Vali yardımcıları Yeliz Mercan, Vali Yardımcısı Cengiz Nayman, Vilayet Kültür ve Turizm Müdürü Sümeyra Bektaş, Hitit Üniversitesi öğretim üyeleri, Hitit Üniversitesi’nde tahsil gören öğrenciler ve çok sayıda vatandaş iştirak sağladı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Atilla Çilingir tarafından
06 Ekim, 2025 10:25 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

FİLİSTİN’İ,  KUDÜS’Ü TANIYANLAR;  NEDEN KKTC’Yİ TANIMAZ?

ABD Başkanı Trump; 2017 yılında İslam âlemini hiçe sayarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklayınca!

Türkiye’nin dönem başkanlığını yaptığı bu süreçte, İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkeler de,  ülkemizin liderliğinde bu kabul edilmez duruma anında karşılık verdiler:

     Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin Başkenti olarak tanıdıklarını ilan ettiler.

      Türkiye’nin liderliğinde yapılan iş birlikteliğiyle, bu emperyalist İmparatorluğa verilen yanıt, ülkemiz adına önemli bir başarı olarak tarihte yerini almış; İslam ülkeleri adına da güçlü bir moral kaynağı yaratmıştı…

      İşte tam da bu noktada; bu coğrafyada neredeyse bir asırdan beri çözülmesi gereken önemli bir konu daha akla gelmektedir:

    Kıbrıs adasında yaşanan de-facto durum ne olacaktır?

     Akdeniz’in orta yerinden; dünyanın enerji coğrafyası Ortadoğu’yu kontrol eden Kıbrıs’ın kaderi değişeli neredeyse yarım asır olmuş; adanın güneyinde ayrı, kuzeyinde ayrı iki devlet yaşamaktadır.

     Kıbrıs’ın Güneyinde yaşayanlar Ortodoks, Kuzeyinde yaşayanlar Müslümandır. Her dönemde GKRY’ni koruyup kollayan Hristiyan âlemi Rum tarafını yasal hükümetmiş gibi tanımakta ama adanın kuzeyinde 42 yıldır yaşayan KKTC’yi yok saymaktadır!

    Adada biri varmış, diğeri yokmuş gibi bir durum yaşanmaktadır!

     Bu adanın bir de başkenti vardır: Adı Lefkoşa’dır.  Dünyanın bölünmüş son başkentidir!  Bu bölünmüşlük 1964’ten beri geçerlidir. 1963’ün 21 Aralığında adanın tamamında Türk köylerinin Rumlar tarafından yakılıp yıkıldığı, Türklerin kanının oluk, oluk akıtıldığı o meşum geceden sonra adına  ‘’kanlı dere’’ denen yerin hemen dibinden geçen bir hatla bölünmüş bir başkenttir burası…

     Aslında 50’li yıllardan, bugüne adada değişen bir şey yoktur!

      Rumlar adanın tamamını ele geçirmek için 21 Aralık 1963 ve 15 Temmuz 1974’te iki hamle yapmış, adada yaşayan Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Milleti buna müsaade etmeyince; adanın Güneyi Rumlarda, Kuzeyi Türklerde kalmıştır.

      Adada her birinin yaşamı da, dili de, dini de, yönetimi de, meclisi de, halkların irade gücü de ayrı iki devlet vardır.

     Ama hala birileri bu coğrafyadaki türlü menfaatleri için, ‘çözüm dedikleri türlü oyunlarla’ bu iki halkı, bu iki ayrı devleti birleştirmenin peşindedir!

    Bu oyunlar artık durmalı, durdurulmalıdır.

    Bunu yapacak olan da yine Türkiye’nin liderliğidir, İslam ülkeleridir.

    Mademki Hristiyanlık dünyası adanın sahibi olarak Rum kesimini tanımakta; asırlardan beri yaşadığı, vatan topraklarını Kıbrıs Türk’ünün elinden koparıp almanın planlarını yapmaktadır!

     O zaman ahir çoğunluğu ile asırlardan beri Müslüman olan, günün beş vakti minarelerinden Ezan-ı Şerifin, salaların yükseldiği KKTC’yi devlet, başkentini de Kuzey Lefkoşa olarak tanımanın zamanı gelmiştir. 

      Bu konuda da öncülüğü 42 yıldan beri KKTC’yi tanıyan tek ülke olarak Türkiye yapmalı, İslam ülkelerini de bu tanınmaya davet etmelidir.

     1963’te adayı kan gölüne çeviren Rum tarafını Hristiyan âlemi adanın yasal sahibi olarak tanımakla kalmamış; onları AB’ye üye de yapmıştır!

  Bu adaletsizliğin, hukuk tanımazlığın yanı sıra; adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıs Türk Halkı hala Rum tarafının uyguladığı insanlık dışı ekonomik ve siyasi ambargolarla boğuşmakta, insan hakları ellerinden alınmaya devam etmektedir!

  KKTC’de yaşayan Kıbrıs Türk Halkı Müslüman kimliği ile tıpkı Kudüs’te olduğu gibi İslam âleminin de temsilcisidirler.

  Kudüs tabii ki önemlidir, Kudüs İslam âleminin simgesidir. Filistin Devleti de, Filistin Halkı da özgürce yaşamalı; Kudüs sonsuza dek İslam’ın elinde kalmalıdır.

 İşte tam da bu noktada sorulması gereken soru şudur:

 Ya Kıbrıs Türk’ünün yaşam hakkı ne olacaktır? Hak ve hukuk sadece Rum tarafının mıdır?

  Rumları adanın yasal hükümeti olarak tanıyan Hristiyan âlemine mensup ülkelere, İslam ülkelerinin vereceği bir cevap olmalıdır!

   Ey İslam Ülkeleri:  Görün artık bu gerçeği.

  Hani GKRY’de mevcut 39 Büyükelçilik arasında sizin de elçiliklerinizin bulunduğu yerin kuzeyinde de bir devlet var.

  Adı:  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.

  Filistin’i devlet, Doğu Kudüs’ü de başkenti olarak tanıdığınıza göre;  bu devleti de, devletin başkenti olarak Kuzey Lefkoşa’yı da tanımanızın zamanı gelmedi mi?

  Bu ikircikli durum niye?

  Yoksa bu tanımaya küresel güçlerle birleşen bölgesel menfaatleriniz mi mani?

  Nerede kaldı sizin din kardeşliğiniz?

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

05 Ekim 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.