blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
20 Ocak, 2025 12:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Bu sanatın tarihi M.Ö. 4 binli yıllara dayanıyor

Tarihi M.Ö 4 binli yıllarına kadar dayanan Kaytan dokumacılık unutulmaya yüz tutmuş el sanatları ortasında yerini alsa da, günümüzde düzenlenen kurslar sayesinde yaşatılmaya çalışılıyor.

Kaytan (Çarpana) dokuma, M.Ö 4 bin yıllarında günümüze kadar gelen dokuma tekniği olurken, Anadolu’da çok eski bir gelenek olarak sürdürülüyor. Çarpana dokumalar, öbür dokumalar üzere bilhassa turistlerin ağır olduğu yerlerde ilgi görürken, üretimin eski dokumalarla çok benzerlik göstermemesi ilginin az olmasına neden oluyor. Çarpana genelde, sepet, çuval, heybelerde sap olarak hayvanların koşum ekiplerinde (süslemede), bayan giysilerinde (baş süslemesinde, çocuk kundağı, beşik v.s) erkek giysilerinde (barutluk, fişek çantası, kılıç askısı v.s) günümüzde ise mesken aksesuarlarında, giysi aksesuarlarında kullanılıyor.

Trabzon’da Ortahisar Halk Eğitim Merkezi bünyesinde Alacahan’da faaliyet gösteren ‘Kaytan’ dokuma kurslarına gençler de ilgi göstermesi dikkat çekti.

Ortahisar Halk Eğitim Merkezi Kaytan dokuma usta öğreticisi Aslı Kurnaz, Kaytan dokumanın tarihinin milattan önceye dayandığını belirterek “Kaytan dokuma çok eski yıllara dayanıyor. Tarihi M.Ö 4 binli yıllarına kadar gidiyor. Günümüzde Trabzon’un Şalpazarı, Tonya ve Düzköy’de kaytan dokuma hala devam etmekte. Kaytan, Türkiye’nin birçok yerinde dokunuyor lakin sistemlerimiz farklı olup çıkan sonuç birebirdir ikisi de iptir. Kartlarla dokunan, tezgâhlarda dokunanlar var. Daha evvelce toprağa çakılı dokunurmuş biz de sınıf ortamında tezgâhlarda dokuyoruz. Evvelce yük ipi, sepet bağı, jenerasyon bağı olarak kullanılıyordu. Artık biz bunlarla çanta sapları, bileklikler, kolyeler, küpeler, masa örtüleri kemer üzere bir çok eserlere uyguladık. Kaytan dokuma unutulmaya yüz tutmuş dokumaların ortasında içinde yer alıyor. Kurslarımıza bu yıl bayağı talep var. Ortalarında 18 yaşında olan kursiyerler bile var” dedi.

Kursiyerlerden 18 yaşındaki Ceren Buyruk, kaytan öğrenmenin kendisi için eğlenceli olduğunu tabir ederek “Yaz mevsiminden beri kursa geliyorum. Benim için eğlenceli güzel” sözlerini kullanırken, Yıldız Erten ise ” Emekli memurum. Kursa yeni başladım. Kaytan öğrenerek kendimi rahatlatıyorum” diye konuştu.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
20 Ocak, 2025 12:17 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BENDEN SONRA TUFAN

MUSTAFA AKAY

Önce genel anlamıyla bir devlet adamı tanımı yapalım, konumuza sonra gelelim.
İyi bir devlet adamı nasıl olur?
Sözlüklerin yazdığına göre, iyi bir devlet adamı; adil, akıllı, cesur, cömert, babacan, sakin, vefalı, yabancı dil bilen, entelektüel, kibar, nazik, insancıl, bilgili, yapıcı, barışçı, gerçekçi, öngörülü, yetenekli, ahlaklı, namuslu, halka karşı dürüst ve açık olandır..
Aşırı gergin, asabi, kavgacı tiplerden iyi bir devlet adamı olmayacağı anlaşılıyor, yukarıdaki tanıma göre.
Demokrasi ile yönetilen tek İslam Ülkesi olan Türkiye’mizde, her iki tanıma da uyan siyasetçilerimiz var.
Bazı siyasetçilerimiz kavgayı hitabet sanatı olarak nitelerler ve halka şirin gözükmek için bunu sıkça kullanırlar.
Son dönemlerde bu iyice arttı.
Sanki Türkiye bir savaş alanı imiş gibi, salvolar ortalığı kapladı.
Sinirleri bozulan bozulana. Elbette, sinirlerin bozulması durup dururken olmuyor. İşlerin ters gitmesi bunda etkili. İşler bozuldukça, sinirler tavan yapıyor ve sağa sola çatmalar başlıyor. Bu eleştiri anlamında yapılsa, üslubu kabul edilebilir. Ancak, eldeki yetki, kötü niyetle kullanılıyor. Hak, hukuk, adalet kavramları yerle bir ediliyor. Topluma tam anlamıyla açıklanmayan soruşturmalar, tutuklamalar yapılıyor.
Rakip partilerin önünü kesmek için uyduruk soruşturmalar, suçlamalar ortaya atılıyor. Her önüne gelene soruşturmalarla gözdağı verilmek isteniyor.
Bir anlamda, kötü giden olayları halktan gizlemek için yapay gündem yaratılıyor. Kendi hırsızını görmeyenler, başkalarını da hırsız sanıyorlar. Ortalık, tam anlamıyla bir arena gibi.
Biz, bu ruh halini anlıyoruz.
Çünkü, altında yatan kurucu iradeye ve kuruculara karşı kindir.
Birileri, halen Türkiye Cumhuriyeti’ni benimseyemediler. Rövanş alma çabasındalar. Ülkeye kötülük anlamında ne varsa yapmalarına rağmen, Cumhuriyetin taşlarını sökememenin öfkesidir bu sinirlilik.
Halen, tek parti faşizmi diyerek düşmanlığını açık açık sergileyen bu anlayış, halka da hamasetle yaklaşmaktadır. 80 yılın yorgunluğunu giderdiklerini söyleyerek, kendilerinden önceki dönemi yadsıyan bu sakat anlayış, Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasını hazmedememektedir.
Anlayışları, yıkıcıdır.
Tek parti dönemini faşizm olarak niteleyerek, halka gözünde itibarsızlaştırmak isteyenler, kendi kurdukları faşizmi ise göz ardı etmektedirler.
Yargının bağımsız olmadığı, her şeye tek adamın karar verdiği, meclisin işlevini yitirdiği, bir düzende, ne kadar demokratik olunursa, o kadar demokratiktir Türkiye…
Demokratik bir ülkede, hak, hukuk, adalet, yargı bağımsızlığı, üniversitelerinin özerkliği, her yurttaşın eşit olduğu, eğitimde fırsat eşitliğinin yaşandığı, gelir dağılımında haksızlık yapılmadığı gibi bir çok neden sayılabilir.
Tek parti dönemi faşizminden söz edenler, o dönemde, bir başbakan olduğunu, meclisin kıran kırana tartıştığı, eğitimin en üst düzeye yükseldiğini, yurttaşların eşit görüldüğünü bilememektedirler.
İşler kötüye gittikçe bazılarının sinirleri tavan yapar dedik.
Ekonomi her geçen gün batağa saplanıyor. Yurdun dört bir yanında, insanlar tepkilerini ortaya koymaya çalışıyorlar, ancak güvenlik güçlerinin alabildiğine baskısını görüyorlar. Çünkü, mitingi ve gösteri hakları eskilerde kaldı. Örgütlenme, grev hakkı yoktur artık çalışanların. Ancak, direnenler her zaman kazanmışlardır, yine de kazanacaklardır.
Sinirler nasıl tavan yapmasın. Rakip partinin başına genç bir adam geldi ve 31 Mart’ta sildi süpürdü ortalığı. Nasıl sinirlenmesinler, genç bir adam çıktı tam üç kez yendi bunları. Kolay mı Ankara’daki 25 yıllık iktidarı yitirmek. Sessiz, sakin birisi çıktı tam iki kez, devirdi bunları.
Kızmaları ve sinirlenmeleri için daha çok neden var. Birisini söyleyelim. Yandaş şirketlerin yaptıkları anketlerde ikinciliğe düşürülen rakip parti, yansız, bağımsız şirketlerin yaptığı anketlerde açık ara birinci olarak çıkıyor. Hem de fark öylesine böylesine değil. Tam 10 puan.
Lafımızı, şarlatan siyasetçi benden sonrası tufan der, devlet adamı gelecek kuşakları düşünür diye bitirelim.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.