blank
Mustafa AKAY tarafından
20 Ağustos, 2023 13:16 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

PARASI OLMAYAN ÖLSÜN MÜ?

Türkiye'mizin en önemli sorunları arasında, sağlık konusu da yer alıyor. Ne yazık ki, sağlık hizmetleri konusunda istenilen düzeyde yol alamadık. Bizi, yönetenler devasa hastane binaları yapmakta mahirler. Nice, zorlukla yapılmış eskiler bir çırpıda yıkılıp, yerlerine görkemli binalar kondurularak,   yurttaşta güçlülük algısı yaratma çabası içine girildi son beş on yıldır. Görkemli binaların yapılması hoş karşılanabilir. Bir de içleri doldurulabilse... Hastanelerde, kuyrukları kaldırdık teması yıllardır işlendi. Bu ilk başlarda, kabul görür gibiydi. Çünkü, devasa binalara kurulan hastanelerin bekleme salonları da geniş genişti. Hastaların çokluğu ilk başlarda dikkat çekmiyordu. Elbette, randevu sisteminin de bunda payı vardı. Çünkü, hasta randevu almakta bayağı zorluk çekiyordu ve hastaneye gidemiyordu. Yandaşlar, "bakın artık hastanelerde sıra yok"  diyerek bir başka algıyı oluşturuyorlardı. Oysa, durum hiç de öyle değildi. Bugün Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, hastanelerde kuyruklar uzaya erişecek duruma gelmiş durumda. O çok övdükleri Şehir Hastaneleri'nde bile saatlerce bekleyen yurttaşları görseniz, içiniz sızlar. Türkiye'de böyle olunca, bundan bölgemizi soyutlamak mümkün mü? Elbette, değil. İlimizde, en donanımlı sağlık kuruluşu Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi... Yolunuz düşerse, "ne var ne yok" diye bir uğrayın isterseniz. Hastane büyük mü büyük? Yatak sayısı, bir bölge hastanesi için yeterli değil. Onun için, doktorlar ameliyatlı hastalar dışında pek yatış veremiyorlar. Peki, doktor sayısı yeterli mi? Ne yazık ki buna da olumlu yanıt vermek zor. Görünen o ki, yardımcı sağlık personellerinde de sıkıntı var. Mevcut hastane personelinin doktorlar dahil, hastalara yaklaşımları gayet iyi. Ama, o yoğunluk, zaman zaman onları da bunaltıyor. Memurlar, sağlık memurları, hemşireler, yardımcı hizmetliler ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar.  O kadar. Devlet hastaneleri, artık yoksulların gidebildikleri yerler haline geldi. Parası olan, buralara dönüp bakmıyor bile. Onlar için modern özel hastaneler var. Sanki, tatile gitmişler gibi, konforlu özel odalarda tedavi oluyorlar. Tetkik ve tahlilleri odalarında yapılıyor, hemşireler günde defalarca gelip bakıyorlar, doktorlar üç öğün kontrol ediyorlar. İşte, burada paranın önemi ortaya çıkıyor. Paran varsa, sorun yok. Paran yoksa, çaren yok. Tek adam rejiminde bakanların belirlenmesi de ona göre yapılıyor. Örneğin,  özel okulu olan Milli Eğitim Bakanı, özel hastaneleri olan Sağlık Bakanı, turizm şirketleri olandan da Turizm Bakanı seçilebiliyor. Bakın, pandemi döneminde gayet sempatik bulduğumuz ve anlayışla karşıladığımız Sağlık Bakanı'mız, kurduğu yeni Medipol iten Sağlık ve Eğitim Hizmetleri şirketi için 4 milyar 834 milyon lira yatırım, 50 milyon 473 bin dolar da makina ve teçhizat teşviği almış... Toplamda 7 milyar liracık... Vahşi kapitalizm için insan yaşamının hiçbir önemi yoktur. O hep kazanmanın peşindedir. Türkiye'de uygulanan sistem insanları özel hastanelere yönlendirmek üzerine kurulmuştur. Bu sistemde çift yönlü soygun vardır. Hem yurttaş hem devlet soyulmaktadır. Bu halka bir zulümdür. Eğer öyle olmasa, devlet doktoruna, hemşerisine ve diğer sağlık elamanlarına hak ettikleri ücreti verir, onları saygın bir yere oturtur. Bugünkü sistem, doktora da hastaya da değer vermemekte, saygı duymamaktadır. Yani, devlet yurttaşa "paran yoksa öl" demektedir. Halkın, bunu anlaması ve sesini yükseltmesi gerekir.