İleri teknolojiyi yakalayamamış, geri bıraktırılmış ülkelerde, en revaçta olan alanlardan birisidir. ticaret. Ticaretin ereği (amacı) çok kazanmaktır. Ticaret, bir anlamda, üçe alıp, beşe satma uğraşıdır. Bir ürünün kazanç karşılığı el değiştirmesidir, yolu da... Ticaret günümüzün vazgeçilmez, faaliyet alanlarındandır. Ticaret olmasa, üretici ve tüketici sıkıntıya girer. Ticaret yapanların büyük çoğunluğu, dürüsttür. Sağlam iş yapar. Vergisini verir. Ancak, her meslekte olduğu gibi, ticarette de işin kolayına kaçan, az uğraşla çok kazanma peşinde olanların sayısı da az değildir. Buna üçkağıtçılık dersek yanlış olmaz. Ticaret yaşamın vazgeçilmez gerçeklerinden birisidir. Kimi elma satar, kimisi armut. Kereste alıp satanlar, demir komisyonculuğu yapanlar da vardır. Bunlar düzenin bir parçasıdırlar. Ancak, hiç ticareti yapılmaması gereken alanlar da vardır. Bunlar eğitim ve sağlıktır. Çarpık kapitalizm, ülkemizde, ne yazık ki, eğitim ve sağlığı da ticaret kapsamına almıştır. Artık, resmen eğitim ve sağlık alanında ticaret yapılmakta, buralar bir kazanç kapısı olarak görülmektedir. Adını yazmayı bilmeyenler bile eğitim alanında, yer kapmışlardır. Ülkenin dört bir yanı, okul öncesinden başlamak üzere, ilk, orta,lise ve üniversite özel okul kıskacına girmiştir. Her yeri, pıtrak gibi özel okullar sarmıştır. Bu okullar karşısında, devlet okullarına yeterli ödenekler verilmediği için tu kaka bir durum vardır. Özel okulların ve üniversitelerin istedikleri ücretler dudak uçuklatmaktadır. Dar gelirlinin çocuğunu bu okullarda okutması olanaksızdır. Buralarda eğitim dört dörtlük müdür bilinmez. Ama, buna paralel, devlet okullarının kalitesi de düşmektedir. Çünkü, devlet okullarını gereği gibi donatmamaktadır. Kayıt sisteminde, çocukların bilerek ideolojik olarak yönlendirildiği okullar vardır. Kısacası, devlet sosyal devlet olmaktan çıkmış, birilerine hizmet eder durumdadır. Eğitimde durum böyle iken, sağlıkta da bir başka garabet yaşanmaktadır. Devlet hastaneleri, sanki hastayı özel hastaneye yönlendirir bir pozisyona sokulmuştur. Doktor ve diğer personelin sayısı azaldıkça azalmıştır. Araç, gereç bakımından hastaneler yeterli değildir. Tıbbi cihazlar gereği gibi kurulmamaktadır.Ne yazık ki, devlet kurumlarından doktor ve diğer personel kaçmaktadır. MR (emar) ve ultrason gibi çekimler için aylar sonraya gün verilmektedir. Yeterli doktor olmadığı için randevu almak zorlaşmıştır. Tüm, bu etkenler, hastayı eğer kentinde özel hastane varsa, oraya yöneltmektedir. Özellikle, tutunmuş doktorlar, özel hastaneleri tercih ederek ayrılmaktadırlar. Kısacası, "parası olmayan ölsün" anlayışı, hızla yaygınlaşmaktadır. Bu bir sosyal devletin işi değildir. Her alanda olduğu gibi, ülkeyi yönetenler, sermayeden yana tavır koymaktadırlar. Eğitim ve sağlık paralıdır artık. Oysa, bunlar devletin asli görevlerindendir. Sosyal devlet çocuğunu okutup, yurttaşını en iyi şekilde iyileştirecek düzeni kurması gereken devlettir. Bunu yapmayan, yapamayan devlet, devlet değildir.