blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
11 Mayıs, 2025 12:52 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Şeyh Şaban-ı Veli “Kur’an Gecesi” ile yad edildi

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kastamonu Valiliği ile Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı tarafından 30. Memleketler arası Pir Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evliyaları Anma Haftası aktiflikleri kapsamında "Kur’an Gecesi" düzenlendi.
Kastamonu’da 1481 yılında doğup 1569’da vefat eden Pir Şaban-ı Veli, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hacı Bayram-ı Veli ile Anadolu’nun büyük evliyalarından biri olarak kabul ediliyor.
Halvetiye tarikatının Şabaniye kolunun piri olan Pir Şaban-ı Veli, "Gelişiniz güle güle, gidişiniz güle güle, her işiniz güle güle", "Üzülme, zati biz bu dünyaya üryan geldik, üryan gideceğiz", "Yoklukta ermek, beceri değildir. Asıl keramet, varlığı hazmedebilmektir" üzere kelamlarıyla binlerce insan tarafından tanınıyor ve kabri ziyaret ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kastamonu Valiliği ile Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı tarafından 30. Memleketler arası Pir Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evliyaları Anma Haftası etkinlikleriyle Pir Şaban-ı Veli anılıyor.
Etkinlikler çerçevesinde "Kur’an Gecesi" düzenlendi. Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleştirilen gecede İstanbul Büyük Çamlıca Camii İmam Hatibi Yunus Balcıoğlu, İstanbul Büyük Çamlıca Camii Müezzini Mustafa Alphayta ve İstanbul Ayasofya-i Kebir Camii Müezzini Şükrü Asıleren tarafından Kur’an-ı Kerim okundu, ilahiler söylendi. Programın sonunda İstanbul Büyük Çamlıca Camii İmam Hatibi Yunus Balcıoğlu tarafından dua edildi.
Kur’an Gecesi’nde son olarak televizyon programcısı ve şair Serdar Tuncer sahne aldı. "Serdar Tuncer ile Aşık Olan Neylesin" bahisli sohbet gerçekleştiren Tuncer, "Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve sadıklarla bir arada olun. Sadıklar kimler? Allah dostları, sadık erenler Hz. Mevlanalar, Hacı Bayram-ı Veliler, Hacı Bektaşı Veliler, Pir Şaban-ı Veliler, Abdülkadir Geylaniler oluyor. Keşke onlardan olabilsek lakin onlardan olmak güç. Bu türlü kolay bir şey değil. Niçin güç? Merhum Tuğrul Efendi kaygısı ki: Müslümanlık ince insanlıktır, dervişlik ince Müslümanlıktır. Müslümanlık ince insanlıktır ne demek, bir insan olağanda de mert bir insansa palavra söylemez, adaletli davranır, kul hakkına riayet eder, işini hoş yapar, normali budur fakat ben Müslümanlardan diyorsa bütün bu konularda biraz daha dikkatli olması lazım. Kul hakkına rastgele birinden daha fazla dikkat edecek. Niçin? Zira o Müslümanlardan, palavra söylemeyecek. Niçin? Zira o Müslümanlardan. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Selleme, sahabe efendilerimiz soruyor: Ya Resulullah, Müslüman şu günahı işler mi? İşleyebilir diyor Allah Resulü, pekala şu günahı işler mi? İşleyebilir, şu günahı, işleyebilir. En son soruyorlar pekala palavra söyler mi? Söylemez. Bakın, palavra ve iman bir ortada bulunmaz diyorlar’ ya, işte o bu, Müslümanlığın ince insanlık olmasından kastedilen şey bu. Efendimiz’in (SAV), nübüvvetten (peygamberlikten) önceki vasfı neydi? Muhammedül Emin, emin her şeyiyle. Peygamber Efendimiz hepsine her yıl hacca gelmesini söylemiş. İnsan niyet ederlerse, hakikaten niyet ederse gidemese de Cenab-ı Hak onu gitmişlerle birlikte müellif, o niyetin hatırına kazandırır. Artık gidenler söylediğimi hatırlayacaklar, gidemeyenler de varınca orada bu sohbeti hatırlasınlar. Sevr Mağarası, Mekke’den Medine’ye hicrette, Hz. Ebubekir Efendimizle bir arada, Resulü Ekrem Efendimiz’in sığındıkları mağara, Mekke ile Medine ortasında bir yer değildir. Aksi istikamettir, bu mağara nasip olur inşallah sarfiyat görürsünüz. Ayrıyeten Cenabı Hak, ben ölmeden bu necip millete Mekke’ye, Medine ve Kudüs kentine pasaportsuz girmeyi nasip etsin. Benim duam budur. Allah celle celaluhu dilerse olur. Bir de eskisinden de zorlaştı. Eskisi üzere de değil. Artık hacca gitmek isteyen evvelden kalkıp gidiyordu. Artık kuraya isminiz yazılıyor, 10 sene bekleyen var, benim, annem ve babam 13 yıldır bekliyor. Bu sene kuradan çıkıyor" dedi.
Peygamber Efendimizin hayatından kesitler anlatan Tuncer, "Sevr Mağarasında, Efendimiz Aleyhisselam, Hz. Ebubekir ile mağaraya girmişler. Örümcek ağını yapmış mağaranın girişine, güvercin yumurtasını bırakmış, biliyorsunuz malum hadise. Dışarıdan eğilseniz içerisini görürsünüz. İçeriden baktığınızda da dışarıdakilerin diz kapakları gözükür. Efendimiz ve Hz. Ebubekir, Kuran-ı Kerim’in tabiriyle ikinin ikincisi orada duruyorlar. Hz. Ebubekir mahzun, ya Allah resulüne bir kasvet gelirse diye korkuyor. Lâ tahzen! İnnallahe meânâ, ’Üzülme! Elbet Allah bizimle beraberdir.’ Peygamber Efendimiz ikinin ikincisi olan sıddıki ekbere diyor ki orada, üzülmeyin, Allah bizimle birlikte dizini dizime daya kalbini kalbine bağla, lisanını damağına yapmıştır ve hakkı zikret, Nakşibendilik temelinin birinci temeli atılıyor içeride ve içeride süper bir hal var" diye konuştu.
Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Çiftçi ise, programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Programın sonunda iştirakçilere Vali Yardımcısı Çetin Kılınç tarafından plaket takdim edildi.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
Okuyucudan Gelenler tarafından
11 Mayıs, 2025 13:24 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Demirden Kalplere Yazılan Bir Destan: Anneler Günü’ne Dair

Karabük… Adı, demirle özdeş; ruhu, alın teriyle yoğrulmuş bir kentin adıdır. Bu şehirde güneş, fabrika bacalarından sızan dumanlarla selamlar sabahı; çekiç sesleriyle uyanır sokaklar; her demir vuruşunda bir annenin duası işitilir göğe yükselirken. İşte böylesi mukaddes bir toprağın bağrında yeşeren annelik, yalnızca şefkat değil, bir var oluş biçimidir.

Bu mübarek şehirde, sabah ezanıyla birlikte uyanan anneler vardır ki, elleriyle ekmek yoğurur, yüreğiyle sabır… Ocağa düşen kıvılcımı dualarıyla söndürür, evladının nasibini yufka açar gibi incelikle serer önüne. Karabük’ün bütün anneleri, bu toprakların en kadim şiiridir; mısraları alın teriyle, kafiyeleri fedakârlıkla yazılmıştır.

Bugün, bu çelik yürekli kentin her hanesinde, her sokak başında, her fabrika kapısında, bir anne vardır ki, yüreğiyle zamanın ağırlığını taşır. Onlar ki demirin hararetini soğutacak kadar serin, ama evladının ateşine yanacak kadar narindir. Karabük’ün her bir annesi, bu şehrin en sağlam sütunudur; ne fırtına sarsar, ne zaman çürütür.

Ey Karabük’ün eli nasırlı, gönlü ipekten dokunmuş anaları!
Sizler ki, çekiç seslerinin arasında büyütüp evlatlarınızı, kalbinizde ezanla uyanan merhameti hiçbir zaman eksiltmediniz. Her lokmayı bölüp pay ettiniz; her yorgunluğu gülüşle örttünüz. Sizin sabrınız, demir ocaklarından daha sıcaktır; sizin sevdanız, fabrikaların dövdüğü metallerden daha sağlam…

Anneler Günü’nü, Karabük’ün bütün anneleri nezdinde, bir bayramdan öte, bir vefa yemini gibi kutluyoruz. Çünkü sizler sadece evlatlarınızı değil, bu kenti de büyüttünüz. Sizin sessiz dualarınızla ayakta kalıyor bu şehir, sizin alın çizgilerinizde yazıyor tarih.

Bugün gökyüzü biraz daha mavi, bugün duman biraz daha narin yükseliyor semaya… Çünkü bugün, bu şehrin en kıymetli cevherini kutluyoruz: Anneleri…

Ey sabrın adı, sevdanın tarifi olan analar!
Gökyüzünün en yıldızlı gecesi, toprağın en bereketli sabahı sizin adınızla başlar. Ve biz, sizden öğrendiğimiz her güzellikle eğiliyoruz huzurunuza…

Anneler Günü’nüz, demir gibi sağlam, çelik gibi parlak ve yürek kadar derin olsun…

Demirin Gölgesinde Ana Yüreği

Bir ocağın başında ağardı saçı,
Demir erirken yandı içi.
Çelikten değil, sabırdan dokunur
Karabük’te annenin bakış açısı.

Çekiç sesinde sustu nice düş,
Gözyaşı aktı, içine düşmüş.
Bir mendile sarılı sevda kadar temiz,
Ana yüreği… Demirden daha ateşli, sessiz.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.