Karabük Postası tarafından
15 Eylül, 2023 12:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Seperasyon Anksiyetesi ile Başa Çıkmanın Yolları

Pedagog-Psikolog Peri Dilbaz, "Birlik'te Miras" programının özel konuğu olarak Esra Oğuzkağan Özkan'ın sorularını yanıtladı. Her perşembe uzman görüşüyle programda değerlendirme ve açıklamalar yapacak olan Dilbaz, katılımcılara faydalı bilgiler sunmayı hedefliyor. Pedagog-Psikolog Peri Dilbaz, "İki tür çocuk vardır. İlki okulu severek, heyecanla okula giden çocuk vardır. Bir de okulu sevmeyen çocuk vardır. Biz bugün ikinci türdeki okulu sevmeyen çocuk hakkında konuşacağız. Bunların dinamikleri de farklıdır. Çocuğun okulun ilk haftasından okula gitmemesinin nedenleri, güvende hissetmeme öğretmenle-öğrencilerle bağ kuramamış olabilir. Seperasyon anksiyetesi (Ayrılık kaygısı) başlıyor. İkinci haftasından itibaren uyum sağlayamama durumunun nedeni de yetersizlik hissi vardır. Çocuğun yetersizlik hissini ortadan kaldıracak olan anne ve babadır. Bunu başarırlarsa çocukları okulda zorlanmayacaklardır. Genelde esnek ailede büyüyen çocuğun ailesini kolayca yönlendirdiği gibi okulda öğretmenini ve öğrencilerini yönlendirmeye başlıyor. Ancak bu durumda okulun kural ve disiplinine uyum sağlamıyor. Bu kez de çocukta yetersizlik hissi başlıyor ve okuldan kaçıyor. Anne ve babalar sağlıklı bir şekilde çocuklarına sınır çizecekler. Çocuklarına iyi bir eğitim vermek istiyorsa, vereceğim ipuçlarını mutlaka değerlendirsinler. İlk önce anne ve baba yani ebeveynler sağlıklı olacak. Tutumları, sağlıklı iletişime geçmeleri, okula başlamadan evvel çocuklarını çok iyi tanımaları gerekir. Bu bilgilerin öğretmenlerine verilmesi lazım.  Çocukların eğitimdeki kilit nokta aileden geçer. Çocukların uyum sağlayamaması güvende hissetmemede ayrılık kaygısı yaşıyor. 0-3 yaş arası çocuğun belirli bir düzeyde korku ve kaygı yaşıyorsa normaldir. Eğer çocuk hiç kaygı taşımıyorsa bu da normal değil. İlişki kurdukça örneğin parkta, okulda çocuk kaygılarını zamanla aşıyorsa normaldir. Eğer aile bireyleri kaygılıysa çocukta kaygılı oluyor. Özellikle 4 yaş sonrası hala anneye, babaya yapışık yaşıyorsa sorun var demektir. Seperasyon anksiyetesi; çocuğun evden ya da evde bağlandığı kişiden ayrılmaya bağlı olarak gelişim düzeyine göre beklenenden fazla ve yineleyici anksiyete duyması şeklinde tanımlanabilir. Bu çocuklar, annelerinden ayrılmak istemezler adeta onlara yapışık bir şekilde yaşamlarını sürdürürler. Bununla ilgili yardımı anne ile çocuk beraber almalıdır. Sadece çocuk değil, anne ve babada psikolojik destek almalıdır. Önce anne ve baba kendilerini tanımalı ve çocuk yetiştirmek için sorumluluk sahibi olmalıdır. Her çocuk özel bir çocuktur. Eğer anne baba iyiyse çocukta iyidir. Her şey anne ve babadan başlıyor. Çocuk ailede neyi görüyorsa onu yansıtıyor. ” dedi. Seperasyon anksiyetesi durumunda anne, baba ve çocuğun birlikte yardım alması önerildi. Her çocuğun özel olduğu ve anne babanın tutumlarının çocuğun gelişimi üzerinde büyük etkisi olduğu vurgulandı. Çocukların başarılı olduğu konularda eğitim aldırılması, eksik olduğu konularda ise eksik yönlerini başarısızlık gibi yansıtılmaması gerektiğine değinildi. Pedagog Psikolog Dilbaz, çocukların bu dönemde güvenli ve stabil bir ortama ihtiyaç duyduğunu ve özellikle seperasyon anksiyetesi durumunda anne, baba ve çocuğun birlikte çalışarak, çocuğun bu zorlu süreci atlatmasına yardımcı olabileceğini belirtti. (Esra Oğuzkağan Özkan) https://www.youtube.com/watch?v=6nWJLGSSl4k

blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
04 Mart, 2025 16:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Kar yağışı Ladik Gölü’ne can suyu oldu ama yeterli değil

Samsun’da tesirli olan ağır kar yağışı, yüzen adaların bulunduğu tabiat olağanüstüsü Ladik Gölü’ne can suyu oldu. Yazın kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan göl, kar yağışıyla yüzde 21,6 doluluk oranına ulaştı. Uzmanlara nazaran bu durum kâfi değil.
Göldeki son durumu pahalandıran Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Kısmı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Bahadır, kar yağışlarının Ladik Gölü’nün su düzeyinde yüzde 20’lik bir artış sağladığını, karın erimesiyle yüzde 5-10’luk bir artışın daha öngörülebileceğini fakat bu durumun kâfi olmadığını, artık bahar yağışlarının beklendiğini söyledi.

Türkiye’nin en değerli doğal göllerinden biri
Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’ndeki en değerli doğal göllerinden biri olan, yüzen adaları ve turna balığı ile ünlü 870 hektarlık Lâdik Gölü, yazın kuruma noktasına gelmiş ve su düzeyi 1 metrenin altına düşmüştü. Kış mevsiminde tesirli olan kar yağışlarıyla göl, yüzde 21,6 doluluk oranına çıktı. Samsun’da son yılların en ağır kar yağışına karşın göl, şimdi beklenen doluluğa ulaşamadı. Göl için umut bahar yağışlarında.

"Yüzde 20’lik bir artış var ancak kâfi değil"
OMÜ Coğrafya Kısmı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Bahadır, gölün düzeyinin istenen seviyede olmadığını ve umudun bahar yağışlarında olduğunu açıkladı. Doç. Dr. Bahadır, "Ladik Gölü bilhassa Orta Karadeniz’de değerli tatlı su kaynaklarından biridir. Ladik Gölü’nün son zamanlardaki düzeyi, bilhassa geçen yaz artan kuraklıkla birlikte ve kullanımının artmasına bağlı olarak hayli düşmüş, göl yeterlice sığlaşmıştı. En derin yeri 1 metrenin altına düşmüştü. Şubat ayında artan kar yağışları Ladik Gölü’nün su düzeyinde bir nebze de olsa yükselmeye sebep oldu. Elde ettiğimiz bilgilere nazaran yüzde 20’lik bir artış var. Bu artış, göl için kâfi değil. Gölün ortalama derinliğinin 3-4 metreye ulaşması lazım. Kar yağışlarının tamamının erimediğini düşünürsek yüzde 5-10’luk bir artış daha öngörebiliriz. Benim asıl beklentim bahar yağışlarında. Bölgemizde bahar yağışlarının çok olması, Ladik Gölü’nü istediğimiz düzeylere çıkarabilir. Son periyotta tesirli olan kar yağışının toprağı gereğince doyurduğu düşünülürse, Ladik Gölü’nün daha fazla beslenebilmesi için başta nisan yağışları olmak üzere bahar yağışlarının fazla olması göl düzeyini artıracaktır. Ayrıyeten gölü besleyen akarsuların akımların artması da su düzeyinin artmasında kıymetli rol oynayacaktır. Bu sayede göl düzeyinin artmasıyla yörede sulama alanlarının suya kavuşması, göldeki yaşayan canlıların daha ferah bir ortamda yaşaması, birebir vakitte bu sığlaşma sorununun ortadan kalkması demektir" dedi.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.