Rizelilerin sevdası olan ve artık hayatlarının birer parçası haline gelen atmaca kültürü yaşatılmaya devam ediyor.
Yüzlerce yıl önce bıldırcın avlamak için atmaca yakalanmaya başlandı. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin yüksek rakımlarında yaşayan atmacalar aynı zamanda Rizeliler için de büyük bir tutku haline geldi. Hala bıldırcın avında kullanılan atmacalar yırtıcı olmalarının yanında zekâları ve çeviklikleri ile de biliniyor. Atmaca yakalayabilmek için Rize’nin yüksek kesimlerine çıkan atmacacılar burada kurdukları ağların yanında bulunan ’tenta’ denilen ufak kulübelerde saklanarak bir atmaca yakalamak için beklemeye başlıyor. Yörede ’ğaço’ kuşu olarak adlandırılan kırmızı sırtlı örümcek kuşu ile atmacayı yakalıyorlar. Yakaladıkları atmacayı evcilleştiren atmacacılar kış aylarının gelmesiyle beraber tekrardan atmacaları doğaya salıyorlar. Yaklaşık 600 yıldır atalarından gelen ‘atmaca’ kültürünü yaşatmaya devam eden Rizeliler, kendileri için hayvanın artık bir yaşam tarzı haline geldiğini belirtiyor.
“Dededen toruna, babadan oğula geçen bir kültürdür”
Atmaca kültürünün yüz yıllardır Doğu Karadeniz’de yaşatıldığını belirten atmacacı Salih Navdar, “100 yıllardır bu coğrafyada yapılıyor. Doğu Karadeniz’de bir kültürdür. Dededen toruna, babadan oğula geçen bir kültürdür. Kafkaslar’da doğum yaptıktan sonra büyüyen ve 1 yaşına gelen atmacalar güzergah olarak burayı seçiyor. Buradan da Afrika’ya gidiyor. Afrika’dan da Mart ayında tekrardan buralara dönüyor. Bizde bu güzergahta ’tente’ dediğimiz bu saklı yerlerde ağ kuruyoruz. Burada da ğaço kuşu dediğimiz kırmızı sırtlı örümcek kuşu ile atmacaları yakalıyoruz. Onları biz yakalıyoruz. Bu kesinlikle av değildir. Sonrasında zaten doğaya geri salıyoruz. Bu kültürü yaşatıyoruz. Biz atmaca ile ilgili türkü yapıyoruz. Destanlar yazıyoruz. Hatta o kadar çok seviyoruz ki şehrimizin girişine heykelini dikiyoruz. Ben ayrıca özel bir kolejde çocuklara atmaca dersi veriyorum. Onlara da bu kültürü öğretiyoruz” ifadelerini kullandı.
“600 sene önce nasıl yapılıyorsa yine aynı şekilde yapılıyor”
Geçmiş yıllarda atalarının et ihtiyaçlarını karşılamak için atmaca tuttuklarını vurgulayan atmacacı Hüseyin Avni Kabaoğlu, “Atmaca bekliyoruz. Atmaca tutmaya çalışıyorum. Bu şapka beni koruyor. Atmaca yırtıcı bir hayvandır. Bütün yırtıcılar yazın Nil vadisine gidiyor. Mart ayında yuva yapmak için Kuzey yarım küreye gelirler. Burada da ılıman iklim vardır. Yavruları büyüttükten sonra bu aylara doğru tekrar Afrika’ya giderler. Bu bölgede 600 senedir atmacacılık yapılıyor. 600 sene önce nasıl yapılıyorsa yine aynı şekilde yapılıyor. Değişmeyen bir kültür. Dünyada belki de değişmeyen tek kültür atmacacılık kültürüdür. Eskiden et ihtiyacını karşılamak için dedelerimiz atmaca tutarlardı” şeklinde konuştu.
“Bu iş gerçekten bir hastalık”
Zevk aldıkları için atmacacılık yaptıklarını ifade eden Yılmaz Eskiçırak, “Bundan biz zevk alıyoruz. Bıldırcına salarız. Atmacayı kışın bakarız. Bu iş gerçekten bir hastalık. 82 yaşındayım tentaya çıkamıyorum ama atmacayı saklıyorum. Elimde tutuyorum” dedi.
“Atmacayı bıldırcın avında kullanıyorum”
Atmacayı hala daha bıldırcın avlarken kullandıklarını söyleyen Turhan Eskiçırak, “Biz bunla birbirimize hava atarız. Öncelikle ben atmacayı bıldırcın avında kullanıyorum. Ardahan’a gittim. Masraf ettim orada bıldırcın yakaladım. Bu 600 senelik bir gelenektir. Bizim atalarımızdan kalan bir gelenektir. Ben fabrikada çalışırken sadece 8-4 vardiyalarında tutmaya çıkamadım. Normalde hiç aksatmadan dağlara giderim” dile getirdi.
“Biz bayanlar olarak beylerimizin atmacalarını evcilleştiriyoruz”
Sadece erkeklerin değil kadınların da atmacacılık yaptığını, evcilleştirmede büyük rol oynadıklarını dile getiren Sema Eskiçırak, “Biz bayanlar olarak beylerimizin atmacalarını evcilleştiriyoruz. Mahallede kolumuza takarak geziyoruz. Gelinler olsun görümceler arasında birbirimize hava atar gezeriz. Kimin atmacası daha güzel diye hava atıyoruz” ifadelerini kullandı.