blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
07 Mart, 2025 00:45 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

Normal doğumun anne ve bebek için faydaları

Olağan doğumun anne adayının bebeğini doğal yollarla dünyaya getirdiği fizyolojik bir süreç olduğunu belirten Bayan Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, "Vücudun resen başlattığı bu doğum hali, hem anne hem de bebek için çok sayıda avantaj sunar. Olağan doğum, sezaryene kıyasla daha süratli düzgünleşme süreci sunarak annenin günlük aktivitelerine daha erken dönmesine imkan tanır" dedi.
VM Medical Park Samsun Hastanesi Bayan Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, olağan doğum hakkında bilgilendirmede bulundu.
Normal doğumun, anne adayının bebeğini doğal yollarla dünyaya getirdiği fizyolojik bir süreç olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, "Vücudun zaten başlattığı bu doğum hali, hem anne hem de bebek için çok sayıda avantaj sunar. Uzmanlar, olağan doğumun doğal ve sağlıklı bir süreç olduğunu belirterek, doğumun hem fizikî hem de ruhsal açıdan anne ve bebek için yararlı olduğunu belirtmektedir" diye konuştu.

"Anne günlük aktivitelerine daha erken döner"
Doğum sırasında salgılanan oksitosin hormonu ve anne ile bebek ortasında kurulan deri temasının, duygusal bağın kuvvetlenmesine katkı sağladığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Gürkan, "Anne, doğum sonrasında bebeğini çabucak kucağına alabilir ve emzirmeye başlayabilir. Bu erken temas, annenin gerilim düzeyini düşürerek adaptasyon sürecini hızlandırır. Anne ve bebek ortasındaki duygusal bağın oluşmasını dayanaklar. Oksitosin hormonu salgılanmasını artırarak anne ile bebek ortasındaki sevgiyi ve inanç hissini pekiştirir. Bebek, annesinin kokusunu hissederek memeyi daha kolay bulur. Emme refleksi tetiklenir ve anne sütü üretimi artar. Deri teması, bebeğin daha az ağlamasına ve daha huzurlu olmasına yardımcı olur. Olağan doğum, sezaryene kıyasla daha süratli güzelleşme süreci sunarak annenin günlük aktivitelerine daha erken dönmesine imkan tanır. Annede doğum sonrası depresyon ve psikoz tablosu oluşma riskini azaltır’’ biçiminde konuştu.

"Bebeklerde sağlıklı akciğer gelişimine katkı sağlar"
Normal doğumun bebeklerin akciğer gelişimi için de değerli olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Gürkan, "Bebek, doğum kanalından geçerken akciğerlerinde bulunan fazla sıvı atılır ve hava ile yer değişimi daha kolay sağlanır. Bu durum, teneffüs işlevlerinin daha sağlıklı bir formda gelişmesine katkı sunar. Doğum kanalından geçerken bebek vajinal floranın faydalı bakterileriyle temas eder ve bunun bağışıklık sistemi üzerinde olumlu tesirleri olmaktadır. Bu sayede bebekler, enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale gelir. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi, bebeğin ilerleyen yaşlarda alerji ve otoimmün hastalıklara karşı daha güçlü olmasını sağlayabilir" dedi.

"Normal doğumun anne üzerindeki etkileri"
Normal doğumun, bir ameliyat olmadığı için annede kesi ve dikiş gerektirmeyen doğal bir süreç olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Gürkan, "Bu da doğum sonrası ağrı ve enfeksiyon riskinin azalmasına yardımcı olur. Doğum sırasında doğal olarak salgılanan hormonlar, annenin düzgünleşme sürecini hızlandırırken, doğum sonrası kanama riskini de azaltır. Ayrıyeten, olağan doğum yapan anneler ekseriyetle emzirme sürecine daha süratli ve rahat adapte olur" sözlerini kullandı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Asuman Doğan tarafından
18 Kasım, 2025 09:50 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

BU MAHALLELER KENTSEL DÖNÜŞÜM BEKLİYOR

Karabük’ün kuruluş döneminden bu yana kentin çekirdeğini oluşturan Yeni, Atatürk, Namık Kemal, Makasbaşı, Kayabaşı ve Bayır Mahallelerinde yer alan 70 yılı aşmış yapı stoğu, uzmanlara göre şehrin deprem riski karşısındaki en zayıf noktası olarak öne çıkıyor.

Kuzey Anadolu Fay Hattı’na yakınlığı nedeniyle 1. derece deprem kuşağında bulunan Karabük’te özellikle bu altı bölgenin acilen kentsel dönüşüm programına dahil edilmesi gerektiği ifade ediliyor.

YORGUN MAHALLELER ALARM VERİYOR

Kent merkezinin en eski yerleşim alanı olan bu mahallelerin büyük bölümü, ekonomik ömrünü tamamlamış binalarıyla “kentsel yorgunluk bölgesi” olarak nitelendiriliyor. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin 2018’de güncellenen standartları dikkate alındığında söz konusu bölgelerdeki yapıların önemli bölümünde taşıyıcı sistem zafiyeti, donatı eksikliği, düşük beton kalitesi, temel izolasyonu bulunmaması ve inşa edildiği dönemin deprem kurallarını karşılamama gibi sorunlar tespit ediliyor. Bu özellikleri nedeniyle pek çok bina “riskli yapı” grubunda değerlendiriliyor.

Yaklaşık 70 yıl önce inşa edilen binalarda çoğunlukla alt gelir gruplarının yaşaması, dönüşüm sürecinin sosyal boyutunu da kritik hale getiriyor. Uzmanlar, yapısal riskin yanı sıra nüfus yoğunluğu, dar sokaklar ve acil müdahaleye uygun olmayan mahalle dokusunun deprem anında büyük tehlike oluşturabileceğini vurguluyor. Olası bir afette en fazla can kaybı ve bina çökmesi ihtimalinin bu bölgelerde olduğu belirtiliyor.

SEÇİM ÖNCESİ VERİLEN SÖZ RAFTA MI KALDI?

Karabük kamuoyunda kentsel dönüşüm beklentisi, seçim öncesinde dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın bölgeyi gezerek yaptığı “Buralar acilen toplu kentsel dönüşüme alınmalı. Seçimden sonra başlayalım.” açıklamasıyla artmıştı. Ancak seçim sonrası bakanlık görevinde değişiklik yaşandı ve sürecin henüz resmen başlamamış olması vatandaşlarda belirsizlik oluşturdu.

Göreve gelen yeni Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un Karabük kamuoyunda “kentin eniştesi” olarak gördükleri bir isim olması nedeniyle dönüşüm sürecinin hızlandırılacağına yönelik beklenti sürüyor. Bakan Kurum’un Karabük’e olan yakınlığının, dosyanın yeniden ele alınmasına katkı sağlayabileceği ifade ediliyor.

KARABÜK’ÜN GELECEĞİ İÇİN KRİTİK ADIM

Mahalle sakinleri ve şehirdeki kanaat önderleri, konunun yalnızca konut yenilenmesi olarak değil, doğrudan bir yaşam güvenliği meselesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Deprem yönetmeliklerine uygun olmayan, yalıtımsız, fiziksel olarak yıpranmış ve sosyoekonomik açıdan dezavantajlı nüfusun yaşadığı binaların Karabük için ciddi bir risk kaynağı oluşturduğunu dile getiren vatandaşlar, “Bugün olmazsa yarın çok geç olabilir.” diyerek dönüşüm sürecinin başlatılmasını talep ediyor. İş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının da ortak çağrısı kentsel dönüşümün artık siyasi bir gündem maddesi değil, şehrin geleceği için zorunlu bir adım olarak görülmesi önem taşıyor. Uzmanlar, dönüşümün gecikmesi halinde muhtemel bir depremde ağır sonuçlar ortaya çıkabileceğine dikkat çekerek, merkezi idare ve yerel yönetimlerin en kısa sürede ortak bir yol haritası açıklaması gerektiğini ifade ediyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin