Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Ekim, 2024 08:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

Kastamonu’da “5. Muhammed İhsan Oğuz Araştırma Ödülleri” sahiplerini buldu

Kastamonu Üniversitesi Muhammed İhsan Oğuz Uygulama ve Araştırma Merkezi koordinesinde Muhammed İhsan Oğuz V. İlahiyat Araştırmaları Tez Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, "İlahiyat sahasında, İslam’ın temel meselelerini anlamaya ve çağımızın sorunlarına çözüm aramaya yönelik yapılan bu değerli çalışmalar, hem ilmi araştırmaların kalitesini artıracak hem de İslam medeniyetiyle ilgili yeni ufuklar açacaktır” dedi.
Muhammed İhsan Oğuz Vakfı ile Kastamonu Üniversitesi Muhammed İhsan Oğuz Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. 2024 yılında 62’si yüksek lisans, 82’si doktora tezi olmak üzere toplamda 144 tezin başvurduğu yarışmada, yüksek lisans ve doktora tezleriyle dereceye giren araştırmacılara ödülleri verildi.
Ödül töreninde konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Kastamonu Üniversitesi’nin bilimsel araştırmalara verdiği desteğe dikkat çekerek, ilahiyat alanında güçlü bir akademik birikime sahip olduklarını ifade etti. İlahiyat çalışmalarının sadece akademik bir çaba olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir sorumluluk taşıdığını belirten Rektör Topal, İslam medeniyetinin tarih boyunca ilme, hikmete ve bilgiye büyük değer verdiğini hatırlattı. Bu çalışmaların, teorik bilgiyle sınırlı kalmaması gerektiğini, aynı zamanda günümüz toplumsal sorunlarına çözüm üretecek nitelikte olması gerektiğini vurgulayan Rektör Topal, ödül alan genç akademisyenlerin İslam kültürü ve medeniyetine önemli katkılarda bulunduğunu ifade ederek, ilahiyat alanındaki bu çalışmaların İslam’ın temel meselelerini anlamaya ve günümüz sorunlarına çözüm aramaya hizmet ettiğini kaydetti. Rektör Topal, “İslam medeniyeti bu anlayışla inşa edilmiştir ve bugün de ısrarla sahip çıkmamız gereken bilgi, hikmet ve marifet temelleri, bizlere bu mirası sürdürme sorumluluğu yüklemektedir. Bilgi, ahlak ve hayat arasındaki dengeyi yeniden kurmak, hakikat peşinde koşan, hikmetle yoğrulmuş bir medeniyet anlayışını yeniden hayata geçirmek hiç şüphesiz bizlerin öncelikli görevi karşımıza çıkmaktadır. Hazreti Muhammed’in 23 yıllık peygamberliği döneminde tamamlanan vahiy (Kur’an-ı Kerim) ve onun açıklaması mahiyetindeki sünnet İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak yanında hukuki, ferdi ve içtimai hayatla ilgili temel ilkelerini ve amaçlarını belirlemiş ve dinin ana çatısını kurmuştur. Kur’an ve sünnetin kıyamete kadar var olması; dini düşünce ve hayatta herhangi bir sapmanın varlığı halinde bunun Müslümanlar tarafından Kur’an ve sünnet ışığında düzeltilebileceği, Müslümanların din konusunda şaşırmayacağı ve İslam ümmetinin yanlış üzerinde birleşmeyeceği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte İslam’ın bu iki asli kaynağının, bu kaynaklarda ifade edilen ilke, hüküm ve hedeflerin, örneklendirme ve benzetmelerinin anlaşılması, yorumlanması ve bunlardan ameli hayatın çeşitli yönlerine ilişkin bazı değer hükümlerinin ve uygulanabilir sonuçların çıkarılması ancak muhakeme ile mümkün olmaktadır. Kur’an ve sünnet metninin, sınırsız sayıda ve çok çeşitli olaylara ışık tutabilmesi, farklı konum ve mahiyetteki insan davranışlarını yönlendirebilmesi ancak böyle bir anlama ve yorumla mümkün olabilmektedir” diye konuştu.
İslam’ı doğru tanımanın, dini hayata ilişkin gelişmeleri yakından ve doğru bir şekilde takip etmenin yolunun yüksek din eğitim ve öğretiminden geçtiğini, fert ve toplum olarak İslam ülkelerinin buna ihtiyaç duyduğunu, aksi takdirde dini yönelişlerin ve değerlerin yanlış amaçlara alet edilebileceğini ve dinin barış yerine kavga ve kargaşa nedeni kılınabileceğini belirten Rektör Topal, "Gerçekten de dini yöneliş ve din etrafındaki oluşumlar bir realitedir; doğru olan, bu olguyu yok saymak değil, dinin insan unsurunun inşasındaki vazgeçilmez öneminin farkına varıp onu toplumsal gelişmenin dinamiklerinden biri yapabilmektir. Bunun yolu dini kavram ve konuları ilmi zaviyeden olgunluk içinde müzakere etmek ve bu yönde bir gayretin içinde olmaktan geçmektedir. Çok yönlü ve karmaşık sorunların çözümü de elbette çok yönlü ve kapsamlı olmak durumundadır. Bu gerçeği göz ardı etmeksizin çözüm basite indirgenerek ve tek bir yöne ağırlık verilerek bulunamaz. Son yüzyıl Mısır ulemasının sıkça tekrarladığı ve tartıştığı ‘İslam dini Müslümanlarla perdelenmiştir’ ifadesini bizim bugün tekrar gündeme almamız, hatta kimilerince yaşadığımız olumsuz gidişatın sebebi olarak gösterilen İslam ve Kur’an’ın esasen bu gelişmelerin asıl mağduru olduğunu anlamamız ve anlatmamız önem arz etmektedir.
Medeniyetimize baktığımızda, alim; din ile hayat, akıl ile vahiy, kâinat ile insan ve insan ile Kur’an arasında ilişki kurabilen kişidir. Gayesi, ilim ile hikmeti, hikmet ile irfanı birleştirmektir. Sadece dini bilgiye değil, insanlığa fayda sağlayacak her türlü bilgi ve yönteme ulaşmayı hedefleyen bilgi değerlidir. Nitekim İmam Şafii, ‘İlim, ezberlenen malumat değildir; ilim, faydalanılandır’ diyerek, ilmin bizi hakikatle doğrudan ilişki kurmaya yönlendirmesi gerektiğine işaret etmiştir. İslam’da alimin ve ilmin aleyhi cahillik olmadığı gibi, ilim ve alim sadece bilgiye sahip olmakla da tanımlanmaz. İlim sadece bir merak unsuru olarak kabul edilirse, alim kavramına haksızlık edilmiş olur. İlim, hakikatin peşinde olmak ve hakikati bulmaktır; fakat bu sadece teorik olarak hakikate ulaşmak anlamına gelmez, aynı zamanda ulaşılan hakikate teslim olmaktır. Alim; adalet, fazilet ve tüm güzelliklere ulaşma çabası içinde olan kişidir. Bugün burada ödüle layık görülen tezler, İslam ilim geleneğinin günümüz ihtiyaç ve sorunlarına nasıl çözüm getirebileceğinin güzel örnekleridir. İlahiyat sahasında, İslam’ın temel meselelerini anlamaya ve çağımızın sorunlarına çözüm aramaya yönelik yapılan bu değerli çalışmalar, hem ilmi araştırmaların kalitesini artıracak hem de İslam medeniyetiyle ilgili yeni ufuklar açacaktır” ifadelerini kullandı.
Muhammed İhsan Oğuz Vakfı adına konuşan M. İhsan Oğuz ise, vakfın ilahiyat alanındaki bilimsel araştırmaları destekleyerek, toplumun dini ve kültürel gelişimine katkı sağladığını belirtti. İlahiyat alanındaki araştırmaların toplumların manevi yönlerini şekillendirdiğini vurgulayan Oğuz, düzenlenen tez yarışmasıyla genç araştırmacılara destek olmaktan duyulan memnuniyeti dile getirdi. Oğuz, verdikleri ödüllerle birlikte geleneksel hale getirdikleri Muhammed İhsan Oğuz VI. İlahiyat Araştırmaları Tez Yarışması’nı da şimdiden başlattıklarını söyledi.
Muhammed İhsan Oğuz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mustafa Aykaç da, merkezin bu tür etkinliklere verdiği önemin altını çizerek, ilahiyat çalışmalarını teşvik etmek amacıyla çeşitli projeler geliştirdiklerini ifade etti. Aykaç, bu gibi yarışmaların yeni fikirlerin ortaya çıkmasına vesile olmasını dilediğini belirtti.
Konuşmaların ardından “Muhammed İhsan Oğuz IV. İlahiyat Araştırmaları Tez Yarışması”nda yüksek lisans ve doktora tezleriyle başarılı olan akademisyenlere ödülleri, etkinliğe katılan protokol üyeleri tarafından verildi. Programın devamında, yarışmanın bilim kurulu üyeleri ile panelde yer alan tebliğcilere plaketleri verildi. Törene, Vali Yardımcısı Ahmet Atılkan, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan, Muhammed İhsan Oğuz Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı M. İhsan Oğuz ile çok sayıda davetli, akademisyen ve öğrenciler katıldı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
07 Mayıs, 2025 16:52 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

6 yıllık boşanma davasının ardından evden tahliye edilen kadın çatıya sığındı

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, 6 yıl süren boşanma davasının sona ermesinin akabinde eşine ilişkin konuttan polis eşliğinde çıkartılan bayan, gidecek yeri olmadığı gerekçesiyle ömrünü birebir binanın çatı katında sürdürmeye başladı.
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, eski eşi T.A. tarafından hakkında tahliye davası açılan konutta oturmaya devam eden Sevda S.’nin aleyhine karar çıktı. Kararın akabinde üzerine icra memurları ve polis kümeleri meskene gelerek tahliye sürecini başlattı. Sevda S.’nin kapıyı açmaması üzerine çilingir yardımıyla kapı açılarak tahliye süreci tamamlandı. Sevda S. gidecek yeri olmadığını söyleyerek poşetlere doldurulan eşyalarını çatı katına ve merdiven boşluklarına yerleştirdi. Çatıda yaşamaya başladığını, buraya yatak koyarak geceleri uyuduğunu, komşularına giderek özel gereksinimlerini giderdiğini anlatan Sevda S., yaşadıklarını şöyle anlattı:
"6 yıldan beri süren bir mahkeme sürecimiz var. İftirayla boşanıldık. Hatta gidip imza bile atmadım. Beni iftirayla, yalancı şahitle boşadı. Gerisi aslı olmayan, iftiraya kurban gittim. Çocuklarımdan oldum, evimden oldum. Yuvamdan oldum. Sokakta kaldım. Görün perişanlığımı. Babamı kaybettim. 16 yıl oldu. Anne yok, baba yok. Annemi kaybettim. Kalp krizi geçirdi. Bir buçuk sene oldu. Annem bakıyordu bana 6 yıldan beri. Bir arada yaşıyorduk baba maaşıyla. Tazminat almadım. Nafaka alamadım. Hiçbir haktan sahip olamadım. Sıhhat meselelerim var. Kalpten ameliyat olacaktım. İcra yoluyla kapıya atıldım, baba topraklarına haciz koyuldu. Avukat masrafları bana yüklendi, mağdur oldum. Sokakta kaldım. Evet, akrabalarım var, köyüm var, etrafım var. Anlatmakla bitmez. O kadar çok akrabalarım, etrafım var. Fakat bu türlü bir günde düşünen dost olmuyormuş ya. Anasızlık, babasızlık bu türlü bir şey. Kimseye yük olmak istemiyorsun. Lakin sahip de çıkmıyorlar. Bana dört muhtarlık sahip çıkamadı."

"Beraber aldık o meskeni, fakat beni iftirayla dışarı attı"
Sevda S., boşanma süreciyle birlikte meskenin kendisine verilmediğini, bu durumu hâlâ kabullenemediğini lisana getirerek şunları söyledi:
"Evlilik bilgi içinde aldık bu konutu. Beraberken aldık. Ondan sonra boşanma kararı işte gelince bana dedi konuttan çıkacaksın dedi. Fakat ben boşanıp imza falan atmadım yani. Alavereyle, düzmeceyle işi yani bu noktaya getirdi. İftira attı, ispat edemedi. Hiçbir ispat, ispat yok elinde. Beni mağdur etti yani. Benim namusumla, onurumla oynadı ya. Bir bayanın ağzına baktı. Onun yüzünden ceza aldım. Başıma gelmeyen kalmadı. Bütün psikolojim gitti, çocuklarımdan oldum. Üç tane çocuğum var. Çöp poşetiyle çatılara eşyalarımı koydum. Merdiven boşluklarında. Ben de burada çatıda yatıyorum. Evet akraban var, etrafım var lakin sahip çıkan yok. Dayanak olan yok. Sormuyorlar bile başımıza kalır diye. Neredesin, ne yapıyorsun?"

"Ev bulmak problem değil, kirayı ödeyemiyorsan tekrar dışarıdasın"
Sağlık durumu nedeniyle çalışamadığını, geçimini sağlayamadığını belirten Sevda S., yalnızca başını sokacak bir yer istediğini belirtti. Sevda S., "Çözüm ’köye çık.’ Ben esasen çarşıda geçmiş çocukluğum. 25 yıllık evlilik hayatım. Ben tertibim meskenim yani evimden oldum. Sokakta kaldım. Mağdur oldum. O gün ameliyata gidecektim kalpten ameliyat olacaktım ya icra zoruyla kapıya atıldım. Evet çatıda yaşıyorum yalnızca diyorum. Burada kendi başıma kendimi idame etmeye çalışıyorum. Arkadaşlarıma işte gidiyorum. Affedersiniz özel gereksinimlerinizi karşılamak için kendi başıma ne yapacağımı bilemiyorum. Ruhsal olarak bittim."

"Yetim maaşı üç kardeşe bölündü, sıhhat sıkıntım var, çalışamıyorum"
Hastalıkları olduğunu anlatan Sevda S., "4 bin, 3 bin 700 işte 4 binde. 3 kız kardeşi alıyoruz. Onlar da mağdur. Onlar da kiradalar. Sıhhat meselem var. Böbreğimde dört tane kitlem var. Kalbimden ameliyat olacağım Bolu’da. Düzce’de tedavi görebilirim. Bunları da ispat edebilirim. Çalışamıyorum. Sıhhat meseleleri yüzünden çalışamıyorum. Yani mağdur oldum. Her türlü mağdur oldum. Ruhsal olarak zati bittim. Ne yapabilirim? Nereye gidebilirim? Yok yani çocuklarım düşman oldu. Çocuklarım da yok. Küçükler akıllara değmez bir şey de diyemiyorum. Onlar da onlara muhtaç diyorum. Okul okuyorlar. Lakin bir anne olarak ne olursa olsun çocuklarından takviye görmek istiyorsun" dedi.

"Sadece yardım, Allah isteği için"
Sevda S., konuşmasının sonunda maddi değil insani takviye istediğini vurgulayarak şöyle dedi:
"Kira dayanağı ya da ne bileyim maddi olarak bu maddiyata dökülsün diye istemiyorum, bu türlü bir şey yok yani maddi olarak bir şey yok. Yalnızca yardım Allah isteği için hayırlarını istiyorum. Ben konut bulma problem değil, dediğim üzere kirayı veremeyince konut yani yok. Yok. Sokakta kalıyorsun. Nereye gideceksin? Başına sokacak bir yerin yok. Ufak da olsa bir meskenin, kendini sokacak bir konutun olsun istiyorsun."

Kadın sığınma meskenini kabul etmedi
Öte yandan Aile ve Toplumsal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı yetkililer, Sevda S.’ye ulaşarak bayan sığınma konutunda kalması teklifinde bulundu. Fakat Sevda S., kiralık bir meskende yaşamak istediğini söyleyerek bu teklifi reddetti.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.