blank
Mustafa Akgün tarafından
16 Nisan, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük Lojistik Merkez Projesine Onay Çıktı

Sanayi potansiyeli yüksek olan Karabük’te kurulacak lojistik merkez, bölgedeki üretici firmaların ulusal ve uluslararası pazarlara daha hızlı ve etkin şekilde ulaşmasını sağlayacak.

Bu gelişmenin, sanayi sektörünün rekabet gücünü artırması, lojistik maliyetleri düşürmesi ve istihdam olanaklarını çeşitlendirmesi bekleniyor.

Karabük’te hayata geçirilmesi planlanan Lojistik Merkez Projesi, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Enver İskurt Başkanlığında Ankara’da gerçekleştirilen Lojistik Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda görüşülerek kabul edildi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun, projenin Lojistik Koordinasyon Kurulu gündemine alınacağını duyurmasının ardından hızla ilerleyen süreç, Karabük için büyük bir yatırımın önünü açtı.

Toplantıya; Karabük Valisi Mustafa Yavuz, AK Parti Karabük Milletvekilleri Cem Şahin ve Durmuş Ali Keskinkılıç, İl Genel Meclisi Başkanı Ahmet Sözen, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şerafettin Kelleci, Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fatih Çapraz, BAKKA Genel Sekreter Vekili Mehmet Çetinkaya, Karabük Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Adem Yazıcı ve ilgili bakanlıkların kurul üyesi temsilcileri katıldı.

Karabük Lojistik Merkez Projesi ile ilin sanayi, ulaşım ve lojistik kapasitesinin güçlendirilmesi, Batı Karadeniz’in stratejik lojistik üssü haline gelmesi hedefleniyor. Projenin, bölgesel kalkınmayı hızlandırması, sanayi sektörünün rekabet gücünü artırması ve istihdam olanaklarını çeşitlendirmesi bekleniyor. Toplantı sonrası değerlendirmelerde bulunan Karabük Valisi Mustafa Yavuz, projenin şehrin geleceği açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Vali Yavuz, “Karabük Lojistik Merkez Projesi ile ilimizin ve bölgemizin lojistik altyapısı güçlenecek, yatırım ve üretim kapasitemiz artacak. Karabük, bölgesel kalkınma sürecinde daha stratejik bir konuma ulaşacaktır. Bu vesileyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Sayın Abdulkadir Uraloğlu'na, milletvekillerimize ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Projemizin Karabük’e ve bölgemize hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Atilla Çilingir tarafından
07 Ekim, 2025 09:37 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KIBRIS’TA ÇÖZÜM OLUR MU?

              Kıbrıs adasında 1968 yılından beri devam eden müzakereler sürecine bakıldığında taraflar arasında yapılan görüşmelerin hiçbirisinden bir sonuç alınamamıştır.

Her defasında yeniden başlayan bu süreç öncesine bakıldığında ise, Rum tarafının kabul edilmesi mümkün olmayan talepleri, Türk tarafının hak ve hukukunu gasp eden yaklaşımıyla karşılaşılmıştır.

            Şurası öylesine açık ve nettir ki; Rumlar müzakereler döneminin hiç birisinde talep ettikleri parametrelerden bir adım dahi geri atmamıştır.

            Pekiyi Rum tarafının çözüm adına ortaya koymuş oldukları bu parametreler nedir? Hangi konu başlıklarını içermektedir?

            Rum tarafının çözüm adına ortaya koydukları, her müzakere döneminde hiçbir şekilde vazgeçmedikleri en önemli konu; Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlük hakkının ortadan kaldırılması ve Türk askerinin adayı terk etmesidir.

           Kıbrıs’ta 1974’te yaşanan savaş sonrasında adanın güneyine göç eden Rumların yeniden kuzeye dönmeleri çözüm olabilmesi için onlar adına ikinci öncelikli konudur.

           Hiçbir müzakere sürecinde Kıbrıs Türk Halkının siyasi ve ekonomik yönden eşitliği, bağımsızlığı, ada üzerindeki yaşam hakları bu sürecin hiçbir döneminde adaletli bir şekilde görüşme masasında ele alınamamış, her defasında Rum tarafının türlü engellerine takılmıştır.

          Adada her müzakere döneminde konu edilen kapalı Maraş bölgesi, Ercan havaalanının uluslararası uçuşlara, Gazimağosa derin limanının uluslararası kullanıma açılması da; çözüm sürecine damgasını vuran konular olmuş ama her defasında Rum tarafının olumsuz yaklaşımları nedeniyle bu konularda da bir sonuç alınamamıştır.

          Günümüz dünyasına bakıldığında kendi vatanında yaşayan bir toplumun, ona komşu bir diğer toplum tarafından bu kadar izole edildiği, her türlü yaşam hakkının türlü tuzaklarla engellendiği bir coğrafya yoktur.

         Kıbrıs Türk’ü halen doğup, büyüdüğü topraklarda izole bir hayat yaşamakta, anavatan Türkiye’nin tanıması, koruyup kollamasından başka bir güvencesi bulunmamaktadır.

         Böylesi bir duruma çözüm bulunabilmesi için BM ve AB çatısı altında yapılan görüşmelerden de hiç bir sonuç alınamamış, bunun dışında bölge ve bölge dışındaki ülkelerin çözüm gayretlerinden de bir sonuç çıkmamıştır.

        Adada yaşanan bu olumsuzluklara özellikle son iki yıldır eklenen Doğu Akdeniz ve ada çevresindeki enerji yataklarının kullanımı konusuyla ilgili anlaşmazlıklar, bu çözümsüzlüğü yeni bir zemine ama özellikle emperyalist güçlerin bölgeden enerji payı kopartmaları sürecine taşımıştır.

       Artık Kıbrıs adasındaki çözüm, sadece ada üzerinde garantörlük hakları olan ülkeleri değil, bölgenin enerji yataklarının kullanımı nedeniyle Rumlarla anlaşmalar yapan diğer ülkeleri de ilgilendirmektedir.

      Kıbrıs konusuna çözüm bulmak amacıyla Crans Montana’da yapılan son müzakerelerden de bir sonuç çıkmayınca; bu defa da özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji sorunuyla ilgili gergin bir sürece girilmiştir.

     Kıbrıs konusuyla ilgili 60 yıldan bu yana süren anlaşmazlıkların temelinde Rum tarafının kendi isteklerinin dışında hiçbir konuda çözüme yanaşmaması vardır.

      Aslında Rum tarafı AB’ye üye yapılmakla, yıllardan beri uluslararası camia tarafından Kıbrıs’ın yasal hükümeti gibi muamele görmekle adada istedikleri her şeyi elde etmişlerdir.

      Onlar için bir tek şey kalmıştır! O da yeniden adanın kuzeyine dönmek, Türkiye ve Türk askerinden kurtulmaktır. Bu nedenle adanın kuzeyinde yaşayan Türklerin neler çektikleri, onların izolasyonu, tanınıp tanınmamaları, gelecekleri, adadaki yasal hak ve hukukları onlar için bir şey ifade etmemektedir.

         Zaman; Rum tarafı için adada yaşanan süreci kendi lehlerine kullanmak amacıyla kullandıkları en önemli silah, Türk tarafı içinse geleceğin bilinmezlerini içeren problemler karmaşası olmuştur.

         Kıbrıs’ta yarım asrı çoktan aşan bu süreçte yaşananlara bakıldığında taraflar arasında mutabakat sağlayan bir çözüm olabilmesi çok zor, hatta imkânsızdır.      

        Artık Kıbrıs konusuyla ilgili çözüm olacak diye bir 60 yıl daha beklemeye ne Türkiye’nin, ne de KKTC yönetiminin bir sabrı kalmamıştır.

       Özellikle Türkiye’nin atacağı yeni/öncelikli adımların en başında adanın kuzeyinde kurulu, 42 yıldır dimdik ayakta duran KKTC devletinin uluslararası camiada tanıtılması olmalıdır.  Bu adım; yıllardan beri Rumların Kıbrıs Türk’üne uyguladığı her türlü insanlık dışı ambargolara son vereceği gibi, yıllardır çözüm sürecini engelleyen Rum tarafına da hak ettiği yanıt olacaktır.

       Böylesi bir adım, aynı zamanda Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki varlığına, bölgesel enerji kaynakları üzerindeki hak ve hukukuna ayrı bir güç katacak ama en önemlisi Kıbrıs konusunda aranan çözüm de böylece sağlanmış olacaktır.

       Atilla Çilingir

       www.atillacilingir.com

       05 Ekim 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.