Karabük fıstık kenti olma yolunda

Nurettin Acar tarafından
13 Temmuz, 2020 09:43 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Karabük ve çevre köylerindeki binlerce yabani menengiç ağaçlarına aşılama yöntemi ile fıstık yetiştirilmesi için çalışmalara hız verildi. Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İzzet Açar, Prof. Dr. Mücahit Coşkun ve Prof. Dr. Mustafa Yaşar Çerçiler Mahallesinde sakız ağaçları üzerinde incelemelerde bulundular. Yaklaşık 4 yıldır mahalle Muhtarı Halim Kaya’nın girişleri ile sakızağacı (menengiç) ve çitlembik (melengiç) ağaçlarına yapılan aşılama sonucu Antep fıstığı üretilmeye başlandı. Muhtar Kaya’nın daveti üzerine bölgede inceleme yapan Prof. Dr. İzzet Açar, “Bölgede bol miktarda Atlantik Sakızı dediğimiz sakız ağaçları var. Karabük genelinde bu ağaçlar çok yaygın. Yine bölgede az miktarda da olsa Menengiç dediğimiz bir ağaç daha var. Bu ağaçlar üzerlerine Antep fıstığı aşılanarak Antep fıstığına çevrilebiliyor” dedi. Açar, “ Ülkemizin sahil bölgelerinde ve biraz daha iç kesimde kalan geçit bölgesi olarak adlandırdığımız bölgelerde bu ağaçlar oldukça yaygın bulunuyor. Buna rağmen bu ağaçlar her bölgede Antep fıstığına dönüşemiyor. Bunun sebeplerini sıralayacak olursak ilk sırada Antep fıstığının kışın üşüme (soğuklama) ihtiyacından bahsedebiliriz. Bu ağaçların kış mevsiminde 7 derecenin altında 700-800 saate kadar bazılarının ise 1000 saate kadar zaman geçirmesi gerekiyor. Sahil bölgelerinde ağaçların bu isteği karşılanamıyor. Bir diğer sebep ise ağaçların yazın meyvesini olgunlaştırmak için yeterli miktarda sıcaklık toplama isteği. Bu iki şartın tam olarak sağlandığı bölge elbette Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Güneydoğu’dan sonra ise Ege Bölgesi geliyor. Örneğin İzmir ve Manisa arasında Yunt Dağları’nın bulunduğu dağlık kesimde 700 bin sakız ağacı aşılanarak Antep fıstığına çevrilmiş. Bölgemizde ise farklı bir durum var. Bölgemiz kış soğuklamasını karşılayabiliyor ancak yazın ağaçların toplaması gereken sıcaklığı toplamakta beklenenin biraz altında kalıyor. Fıstık 3700 gün derece sıcaklık isterken buranın sıcaklık toplamı 3300 civarlarında kalıyor. Bu düşüklük olduğu zaman fıstık iç yapar, içini doldurur ama çıtlağı olmaz. Büyüyecek ki kabuğunu çıtlatsın. Dolayısıyla sıcaklık toplamı yetmeyince olgunlaşma süreci gecikiyor. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında fıstık ne durumda diye Safranbolu mezarlığına gittiğimde gördüm ki ağaçların üzerinde yaprak yok, meyve yok, meyve gözü dediğimiz karagöz hiç yok. Bu sene de özellikle Safranbolu mezarlığında çok yaygın olarak Septorıa denilen bir hastalık var. Bu hastalıktan dolayı ağaçların kasım ayında dökmesi gerektiği yapraklar şu anda dökülüyor. 4 ay erken yaprak dökünce ağaç meyve oluşturamıyor ve verimsiz hale geliyor. Hastalık bitkiyi bulduğu zaman orada çoğalmaya başlıyor. Safranbolu mezarlığında bu çok yaygın oranın ilaçlanması gerekiyor. Çerçiler ’de ise bu hastalık daha az görülüyor, burada durum daha iyi. Çerçiler’de bu sene ürün yok çünkü meyve senesi değil. Antep fıstığı 1 sene meyve verirse ertesi sene vermez” diye konuştu. Prof. Dr. İzzat Açar, daha önce Harran Üniversitesi’nde çalıştığını da kaydederek, “O bölgede Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü’nün tescil ettirdiği “Barak Yıldızı” diye bir çeşit var. Normalde Antep fıstığı eylül ayında olgunlaşırken bu çeşit temmuz ayının sonunda olgunlaşıyor. Bu, olgunlaşma için daha az sıcaklık toplamı istiyor anlamına gelmektedir. Biz o çeşidi buraya getirme yoluna başvuracağız. Bir de benim Seleksiyon 17 diye isim verdiğim Nizip’teki meyve bahçesinde erken olgunlaşan, Barak Yıldızı’ndan daha güzel meyve tutan başka bir tip var. Harran Üniversitesi’ndeki benim koleksiyon bahçemde ağaçlar var oradan aşı kalemi getireceğiz. Yaz sıcaklıklarının yeterli olmamasından dolayı elimizdeki standart çeşitlerle kaliteli meyve üretmemiz mümkün değil. Sadece bu iki erkenci çeşidi buraya getirip Sakız ağaçlarına aşılayarak, buradaki çiftçilerimize ilaçlamaları ve üretim aşamalarını çeşitli kurslarla öğretirsek bölgeyi Güneydoğu ve Ege’den sonra 3. Antep fıstığı yetiştiriciliği bölgesi konumuna getirmemiz mümkün.” diyerek çalışmaların başlatılacağını duyurdu. Çerçiler Mahalle Muhtarı Halim Kaya ise, mahallerinde 7 bin 500 adet sakızağacı ve çitlembik ağaçları olduğunu ve bunların aşılanması durumunda Antep fıstığı üretiminin daha artacağını söyledi. Bölge çiftçisine yeni gelir kaynağı oluşturacak Antep fıstığı yetiştiriciliği için akademik alanda destek veren Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Refik Polat ve Rektör Yardımcıları ile fıstık uzmanı Prof. Dr. İzzzet Açar’a teşekkür eden Kaya, “Şayet aşılar başarılı olursa aşılardan 2-3 yıl içerisinde ürün elde etmiş olacağız. Çiftçilerimiz için çok güzel bir gelir kaynağı olacaktır. " diye konuştu.
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Okuyucudan Gelenler tarafından
15 Mayıs, 2025 15:01 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük’ün Sessiz Tükenişi

Oscar Wilde,* “İnsanın kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa başkalarının hatalarıyla oyalanır durur”* der.

Karabük’ün bugün yaşadığı durumun tam tanımı budur bu söz. Çünkü bu şehirde kimse aynaya bakmıyor. Herkes suçu bir başkasına atmakla meşgul. Herkes konuşuyor ama kimse sorumluluk almıyor. Herkes bir şeymiş gibi davranıyor ama gerçekte kimse elini taşın altına koymuyor.

Bir zamanlar sanayinin gururu olan Karabük, bugün geçmişine yaslanarak geleceğini tüketen bir şehir hâline geldi. Fabrikaları olan ama işsiz gençlerle dolu, STK’ları olan ama halktan kopuk, siyasetçileri olan ama vizyondan yoksun, sermayesi olan ama yatırıma ve kalkınmaya kapalı bir şehir…

Kardemir Üretir Ama Şehri Büyütmez

Kardemir hâlâ çelik üretmeye devam ediyor. Ama bu çelik artık Karabük’ün omurgası değil. Çünkü Karabük’ün omurgası çoktan eğildi.
Kardemir, yıllardır kentle arasına mesafe koymuş durumda. Ne sosyal sorumlulukta var, ne gençlere umut olacak projelerde. Ne çalışanının sosyal refahını konuşuyoruz ne de şehrin kültürüne yaptığı katkıyı.
Kardemir, bu şehrin bağrından çıktı ama artık bu şehirle gönül bağı kalmadı. Şehri büyütmek gibi bir derdi olmayan bir dev, sadece kendi çevresini doyurur. Olan yine Karabük halkına olur.

Koltuk İçin Değil, Şehir İçin Sorumluluk Gerek

Karabük siyaseti uzun zamandır kendi kısır döngüsüne hapsolmuş durumda. Vizyon üretmek yerine var olan sorunları yönetmeye çalışıyor. Hesap soran yok, hesap veren hiç yok.
Yerel ve ulusal temsilciler, halktan uzak, halkın sorunlarından bihaber. Ankara’dan randevu alıp poz vermeyi icraat zanneden bir siyaset tarzı hâkim.
Kentsel dönüşüm duruyor, üniversite-şehir ilişkisi kopuk, gençlik çaresiz, sokaklar sessiz… Ama siyaset bu sessizliği hâlâ bir başarı sanıyor.
Karabük artık günü kurtaran değil, geleceği kuran siyasetçilere ihtiyaç duyuyor.

Sadece Servet Biriktirmekle Şehir Kalkınmaz

Karabük’te iş adamı sayısı çok, ama kent için taş üstüne taş koyan iş insanı sayısı yok denecek kadar az.
Sermaye büyüyor ama şehir küçülüyor. Herkes kendi şirketini büyütmenin peşinde, ama Karabük’ün geleceğine dair tek bir stratejik hamle yok. Ne yeni istihdam alanı var, ne teknoloji yatırımı, ne sosyal yatırım.
Şehirle birlikte büyümek değil, şehirden kopuk büyümek tercih ediliyor. Oysa şehirle bağı olmayan sermaye, ilk fırsatta bavulunu toplar, gider.

Tabela Var, Tavır Yok

Karabük’te STK’lar ya protokolün gölgesine sığınmış ya da derin bir sessizliğe gömülmüş.
Toplumu temsil etmek yerine etkisiz birer göstergeye dönüşmüş durumdalar. Halkın sorunlarını gündeme getirmek yerine, siyasetle uyumlu olmaya çalışıyorlar.
Yılda birkaç etkinlik, birkaç ziyaret, birkaç sosyal medya paylaşımıyla topluma fayda sağlandığını düşünen yapılarla karşı karşıyayız.
Gerçek sivil toplumun olmadığı yerde halkın sesi kısılır, vicdan susturulur.

Gidiyorlar, Çünkü Umutları Kalmadı

Karabük’ün gençleri üniversiteyi bitirir bitirmez gidiyor. Çünkü dönebilecekleri bir iklim yok.
Ne kültürel hayat var ne iş alanı. Ne yatırım var ne de yönlendirme.
Bu şehir, gençliğini her geçen yıl daha fazla kaybediyor. Ve kimse bu sessiz göçün farkında değilmiş gibi davranıyor.
Oysa bir şehir, gençleriyle nefes alır. Onlar gidince, şehir sadece yaşlı bir anıya dönüşür.

Yüzleşme Zamanı

Karabük artık susmamalı.
Bu şehir, hatayı başkasında aramaktan vazgeçmeli. Her kurum, her birey aynaya bakmalı.
Siyasetçi hesap vermeyi öğrenmeli, iş insanı topluma katkı sağlamayı görev bilmeli, STK’lar cesur olmalı, halk taleplerine sahip çıkmalı.
Çünkü artık zaman daralıyor. Ve bu şehir, kaderini bekleyen değil, kaderini kuran insanlar istiyor.

Eğer Karabük ayağa kalkacaksa, bu yüzleşmeyle başlayacak.
Ve bu yüzleşmeden kaçan herkes, bu şehrin çöküşüne ortak olacak.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.