KARDEMİR Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Demir'in geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “KARDEMİR'i Ne Öldürmüşler, Ne Oldurmuşlar” sözü şirkette geçmiş dönemde yaşananları tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken, geçmiş yönetimlerin KARDEMİR'i kullanarak ticaretlerini büyüttüklerini, KARDEMİR'i de geri plana ittiklerini gözlerler önüne serdi.
KARDEMİR Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in geçtiğimiz hafta ulusal basına yaptığı açıklamaları, Türkiye'nin en köklü Demir-Çelik Fabrikaları’ndan biri olan KARDEMİR'in, geçmiş dönemlerde yönetim zafiyetleri ve şahsi çıkarların ön plana çıkması sebebiyle geri planda bırakıldığını gözler önüne serdi. Prof. Dr. Demir’in, “KARDEMİR’i ne öldürmüşler ne oldurmuşlar” ifadesi, bu köklü firmanın kendi potansiyelini gerçekleştirmek yerine adeta bir ticaret aracı olarak kullanıldığını açıkça ortaya koydu.
Demir’in röportajda dile getirdiği eleştirilerde, KARDEMİR’in asıl amacının dışına çıkarak, kendi üretimini katma değerli ürünler yerine ham madde olan kütük üretimine odaklandığını, kütüklerin işlenmeden satılarak katma değerin KARDEMİR yerine başka şirketlere aktarıldığını vurguluyor. Bu durum, şirketin potansiyelinin ticaret ortakları lehine kullanılmasına sebep olmuş gibi görünürken, KARDEMİR’in ham madde üretimine yoğunlaşması, uzun vadeli bir sanayi politikasının değil, kısa vadeli ticari kazançların peşinde koşulduğunu düşündürüyor.
Özellikle “KARDEMİR ihracat yapmazken, ortaklarının şirketlerinin ne kadar ihracat yaptığına bakılmadı” ifadesi, KARDEMİR’in asıl misyonunun arka plana atılarak, bazı kişi ya da şirketlerin çıkarlarına hizmet eden bir yapı oluşturulduğu algısını destekliyor. Prof. Dr. Demir’in açıklamaları, KARDEMİR gibi köklü bir şirketin, kendi potansiyelini gerçekleştirmek ve Türkiye’nin sanayi gücüne katkıda bulunmak yerine, yönetim eksiklikleri ve bazı bireysel ticari çıkarlar uğruna ikinci plana itildiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, KARDEMİR'in geçmişte sanayiye yön vermek yerine sadece ticari amaçlarla kullanıldığını ve bu anlayışın şirkete zarar verdiğini gözler önüne seriyor. Diğer yandan Prof. Dr İsmail Demir'in sitem dolu sözleri, KARDEMİR'de köklü değişimlere ihtiyaç olduğunu bir kez daha gösterdi. Öte yandan Prof. Dr. İsmail Demir’in sanayiciliğin ticaretten farklı olduğuna vurgu yaparak, sadece ithalat yoluyla makineler ve fabrikalar kurmakla sanayici olunamayacağını belirtmesi ve "Getir yurtdışından makineyi, hammaddeyi, fabrikayı kur, başına da 20 işçi koy, üretime başla. Bu sanayicilik değil ki, tüccarlık. Kimse yerli katkıyı, teknolojiyi düşünmüyor. Demir Çelik Sektörü’nde de hiçbir üretim teçhizatı yerli değil" diyerek, Karabük sanayicisinin yerli üretime yönelmediğine dikkat çekmesi ve ayrıca KARDEMİR'de de böyle bir manzara olduğunu belirtmesi, geçmiş yönetimlerin fabrikayı kötü yönettiğine işaret ediyor.