blank
Haber Merkezi tarafından
06 Şubat, 2025 00:00 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.02.2025 14:37
Okuma Süresi: 5dk
Yorum Sayısı: 0

Bugün  Asrın Felaketinin Yıldönümü

6 Şubat! Asrın Felaketi! Üzerinden tam 2 yıl geçti. 6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı Türkiye, hiç bir zaman unutulmayacak çok acı bir sabaha uyandı. Kahramanmaraş merkezli 11 İlin etkilendiği 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde  53 bin 537 kişinin hayatını kaybetti, 107 bini aşkın vatandaş yaralandı ve bugün acılar, ilk günkü gibi tazeliğini koruyor

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin bugün 2'inci yıldönümü. Depremlerde,  53 bin 537 kişinin hayatını kaybetti, 107 bini aşkın vatandaş yaralandı. Acılar halen taze, Aradan geçen iki yılda deprem bölgesinde halen yaralar sarılmaya çalışılıyor.

İnşaat Mühendisleri Odası Karabük Temsilciliği 6 Şubat Depremlerinin yıldönümü nedeniyle  basın açıklaması yaptı.  Türkiye'nin  sıradaki afeti çaresizce beklediği ve sorumluların bir an önce harekete geçmesinin gerektiği vurgulanan açıklamada  şu ifadelere yer verildi:

"Bugün, ülkemizi derinden sarsan ve tüm yurttaşlarımızın hafızalarında unutulmayacak acılar bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin ikinci yıl dönümünü geride bırakıyoruz. Aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli meydana gelen depremlerde resmi verilere göre yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazlası ağır hasar almış, 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkımın sonucunda 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu büyük felakette hayatını kaybeden yurttaşlarımızısaygıyla anıyor, ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

6 Şubat Depremleri, etkilediği coğrafi alanın genişliği, nüfusun fazlalığı ve yıkımın boyutu itibariyle,yıllarca etkisini sürdürecek bir toplumsal travma yaratmıştır. Bununla birlikte bilimin ve mühendislik uygulamalarının gelişimine, ülkemizin bu alandaki beşeri kaynaklarına dayanarak, Türkiye gibi aktif fay hatlarıyla örülü bir coğrafyada deprem endişesiyle yaşama çaresizliğine mahkum olmadığımız rahatlıkla söylenebilir. Fakat ne yazık ki, bilime ve mühendisliğe kulak tıkandığı, meslek odalarının yok sayıldığı, geçmişteki acı tecrübelere rağmen bunca yıldır önlem almayan sorumlulardan hesap sorulmadığı sürece yeni felaketlerin de kapımızda olduğu bilinmelidir.

Deprem istatistiklerine göre ortalama her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana gelmekte ve ne yazık ki bu depremler önemli can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Türkiye’de her yıl ortalama 25 bin civarında deprem olduğu,6 Şubat Depremlerinin artçı yoğunluğu nedeniyle 2023 yılında 74232, 2024 yılında ise 31890 deprem meydana geldiği bilinmektedir. Bu veriler, ülkemizin depremselliğinin açık bir göstergesidir.Asıl şaşırtıcı olan, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır.

Yakın bir gelecekte de büyük depremler yaşayacağımız gerçeği bilimsel bir hakikattir.Tam olarak ne zaman ve nerede meydana geleceği bilinmese de bilimsel veriler ışığında deprem olaylarını öngörmek mümkündür. Nitekim AFAD tarafından yapılan senaryo çalışmasına göre Kuzey Anadolu Fayında, Marmara Denizi'nde meydana gelebilecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem sonucu 44 bin 802 binanın yıkılacağı, sadece İstanbul kent merkezinde 26 ile 30 bin arasında yurttaşımızın hayatını kaybedeceği varsayılmaktadır.

Ülkemizin depremselliği bilinen bir gerçektir. Bilinmez olansa her an deprem beklenen aktif fay hatlarıyla örülü bir ülkenin yapı stokunun durumudur. Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayının ülkemizde ilk kez yaşanmadığı da bilinmektedir.

2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyondur. TBMM’de Kahramanmaraş Depremlerinden sonra kurulan araştırma komisyonunun Mayıs 2023 tarihli raporuna göre, 6-7 milyon konutun en kısa sürede dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. 6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2012 yılından 5 Nisan 2023 tarihine kadar, ülke genelinde 781.333 konuta riskli yapı tespiti yapılmış, 711.545 konutun ise yıkımı gerçekleştirilmiştir. Yani 11 yılda,riskli görülen 6-7 milyon yapının yalnızca yaklaşık yüzde 10’ukadar dönüşüme girmiştir. Ülke genelinde 7 milyon civarında konutun olası bir depremde yıkılması söz konusuyken,bu hızda ilerlerse,tüm riskli yapılarımızın dönüşümü, ancak yüz yıl sonra tamamlanmış olacaktır, tabii yapı stokumuza yeni riskli yapılar eklenmezse…

Gerçeklerle vaatler arasında derin bir fark görünmektedir. Bu fark 6 Şubat Depremlerinden sonra başlatılan deprem konutları çalışmalarında da açığa çıkmıştır. Depremlerin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konut inşa edileceği sözü verilmiştir. Bırakalım bir yılda 319 bin konut yapımını,depremin 2. yılı geride kalırken, yalnızca 201 bin konutun tamamlandığıBakanlık tarafından açıklanmıştır. Depremlerin üzerinden geçen 2 yılın ardından vaat edilen konutların yalnızca yüzde 31’i tamamlanmıştır. Tamamlanan konut alanlarında da elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinde, kent için ulaşımda yaşanan yetersizlikler günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Yine bu hızda ilerleyeceği varsayılırsa,vadedilen deprem konutlarının tamamlanması en az 4 yıl daha sürecektir.

Benzer bir durum köy konutlarının inşasında da mevcuttur. Depremin ardından 143 bin 271 köy konutunun yapılacağı vaat edilmiştir. Şu ana kadar Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda köy konutlarının yalnızca 22’sinin tamamlanma aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. 31 bin köy konutunun 2024 sonu itibariyle tamamlandığı belirtilirken, şu ana kadar ihalesi yapılan toplam köy konutu sayısının ise 60 bin civarında olduğu ifade edilmektedir.

Deprem bölgesinde birçok ilde ağır hasarlı yapıların yıkım işlemlerinin bile henüz tamamlanmamış olması, bölgenin daha uzun yıllar normal yaşama dönmesinin zor olduğuna işaret etmektedir.

Konut üretimiyle ilgili sorunlar bir yana, deprem bölgesinde bugün hala altyapı, ulaşım, sağlık, eğitim gibi yaşamsal konularda çok ciddi sorunlar devam etmektedir. Bir kışa daha deprem bölgesinde geçici barınma alanlarında giren depremzedeler,elektrik ve su kesintilerinin yarattığı olumsuzlukların yanı sıra temiz suya erişim sorunları, hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle de salgın hastalık başta olmak üzere önemli sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadır. Çadırlarda ve konteyner kentlerde sel ve yangın gibi olaylar meydana gelmekte, deprem felaketinden canlarını zor kurtaran depremzedeler başka felaketlerle karşı karşıya kalmaktadır.

Enkaz atıklarının yönetimindeki kuralsızlık da asbest yayılımı başta olmak üzere çok ciddi çevresel sorunlara yol açmaktadır.

Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk,günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır.

Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmaktadır.Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma" suçlarından soruşturma izni verilmiştir.

Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “imar aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir.

Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımız halen cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamalar bir tedbir olmaktan çıkmış ve öne alınmış ceza gibi uygulanmaya başlanmıştır. Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi meslektaşlarımız açısından, suçsuz olmadığı hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılacaktır, şeklinde tersine çevrilmiştir.

Yargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporları, bilimsel ve teknik pek çok hata içermekte, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapılmakta, söz konusu bilirkişi raporlarının olayın özelliği gereği doğrudan yargılamaya yön vermesi nedeniyle adil bir yargılamadan uzaklaşılmaktadır.

Sonuç itibariyle;

6 Şubat Depremlerinin ardından oluşan kamuoyu baskısıyla gündeme gelen yapı üretimi ve denetimi süreçlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütülmesi ve yıkımda sorumluluğu bulunanların adil bir şekilde yargılanması talepleri, aradan geçen iki yılın sonunda sulandırılmış, giderek toplumun gündeminden çıkarılmıştır. Denilebilir ki 17 Ağustos Depreminden sonra depreme hazırlık konusunda büyük vaatlerin kısa süre sonunda unutulduğu ve bu nedenle aradan geçen çeyrek asırda hiçbir ciddi ilerleme sağlanmadığı için aynı acıları tekrar yaşadığımız gibi, 6 Şubat Depremlerinin akıbeti de benzer yönde ilerlemektedir. Böylelikle yarın yine bir depremde daha, aynı acıları yaşamak kaçınılmaz hale gelmiştir.

Depremin ikinci yılında, kaybettiklerimizin acısı yüreklerimizde tazeliğini korurken, gelecekte deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. Riskli yapı stokumuzun dönüştürülmesinden yapı denetim sisteminin baştan sona yeniden düzenlenmesine, yapı üretim sürecini belirleyen mevzuatta ve uygulamalardaki eksiklerin ve hataların düzeltilmesinden proje, imalat ve denetim aşamalarında mühendislik hizmetlerinin tam ve etkin olarak verilmesinin sağlanmasına kadar atılması gereken adımlar, yapılması gereken düzenlemeler Odamızca ilgili kamu idarelerine ve kamuoyuna defalarca açıklanmıştır. Bu açıklamalarda ve raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz."

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Asuman Doğan tarafından
01 Haziran, 2025 14:40 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük Üniversitesi 18. yaşını kutladı

Karabük Üniversitesi (KBÜ), 29 Mayıs 2007’de başlayan eğitim yolculuğunun 18. yıl dönümünü 15 Temmuz Şehitler Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle kutladı.

Törene; Karabük Cumhuriyet Başsavcısı Selçuk Akman, Rektör Prof. Dr. Fatih Kırışık, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Elif Çepni ve Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş, Karabük protokolü, siyasi parti temsilcileri, il ve ilçe müdürleri ile kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, hayırsever iş insanı Şefik Yılmaz Dizdar, akademik ve idari personel, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı.

Kuruluş yılı kutlama programında Karabük Üniversitesinde ilk kez “Akademik Başarı Ödülleri” verildi. Üniversitenin bilimsel üretkenlik, proje performansı ve uluslararası başarılarla öne çıkan akademisyenleri ile dereceyle mezun olan öğrencileri ödüllendirildi.

BİLİMSEL YOLCULUĞUN HİKÂYESİ BELGESELLE ANLATILDI

Program kapsamında, Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü tarafından hazırlanan ve Karabük Üniversitesinin 18 yıllık akademik ve kurumsal gelişimini konu alan “Bilimin İzinde: Karabük Üniversitesinin 18 Yıllık Yolculuğu” adlı belgesel katılımcıların beğenisine sunuldu. Belgeselde, üniversitenin kuruluşundan günümüze kadar olan yolculuğu ve bilimsel başarıları etkileyici bir anlatımla aktarıldı.

“HEDEFİMİZ DÜNYANIN EN İYİ ÜNİVERSİTESİ OLMAK”

Törende konuşan Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, üniversitenin kuruluş günü olan 29 Mayıs 2007’den bugüne her alanda büyük gelişimler sağladığını belirterek şunları söyledi:

“Karabük Üniversitesinin kurulduğu gün gazete manşetlerinde ‘En başarılı üniversiteler arasında olacağız’ yazarken bugün üniversitemiz, Türkiye birinciliklerinin yanına dünya birinciliklerini de ekleyerek artık hedefini çok daha büyütmüş, dünyanın en iyi üniversitesi olma amacıyla yola koyulmuştur.”

“ÇIPLAK BİR TEPEDEN BİLİM MERKEZİNE”

Kırışık, üniversitenin gelişim sürecinde devletin sağladığı desteğin de altını çizerek şu ifadeleri kullandı:

“Çıplak bir tepede başlayan bu hikâye, inanç, vizyon ve adanmışlıkla 42 bin öğrencinin eğitim gördüğü bir bilim merkezine dönüştü. Her bir taşında, betonunda, asfaltında büyük emeklerin olduğu bir üniversite inşa edildi. Devletimizin çok büyük bütçeler ayırarak Karabük Üniversitesi kampüsümüzü; binalarıyla, yollarıyla, köprüleriyle, stadyumuyla, akademik ve idari personeliyle her açıdan inşa ettiğini görüyorum. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kararı vermesinde ve bu karar sürecinden sonra gerçekleştirmiş olduğu büyük destekler nedeniyle çok teşekkür ediyorum.”

Karabük Üniversitesinin bugün yalnızca Türkiye’de değil, küresel ölçekte başarılarıyla anılan bir yükseköğretim kurumu haline geldiğini vurgulayan Kırışık, kurumun bilimsel üretim kapasitesine ve uluslararası görünürlüğüne de dikkat çekti.

Rektör Kırışık, konuşmasında üç rektörlük dönemini değerlendirerek, her dönemin üniversiteye farklı katkılar sunduğunu ifade etti. Kendi dönemine dair hedefini ise şu sözlerle aktardı:

“Geçmişin, üniversitemize kattığı bütün değerleri sahiplenerek geleceğe daha kuvvetli bir giriş yapmak istiyoruz. Amacımız, bilimde Türkiye Yüzyılı’nı gerçekleştirecek bir vizyonu hakim kılmaktır.”

“ÜNİVERSİTEMİZİN HER KÖŞESİNDE EMEĞİ OLAN BURHANETTİN HOCAMIZI RAHMETLE ANIYORUM”

Prof. Dr. Kırışık, üniversitenin kurucu rektörü merhum Prof. Dr. Burhanettin Uysal’ın katkılarını da saygıyla anarak şunları söyledi:

“Üniversitenin her köşesinde Burhanettin Hocamızın emeği vardır. Sadece akademik yönüyle değil, fiziki yapılanma sürecinde de sahada bire bir bulunmuş, asfalt düzeyini kontrol edecek kadar detaylara önem vermiştir. Kendisini rahmetle, minnetle yad ediyoruz.”

KARABÜK ÜNİVERSİTESİNDE ÇOK KÜLTÜRLÜ AKADEMİK YAŞAM

KBÜ’nün ikinci rektörü Prof. Dr. Refik Polat dönemine de değinen Kırışık, şöyle konuştu:

“Refik Polat Hocamız döneminde çok kültürlü ortamda eğitimin gerçekleştiğini görüyoruz. Bu da üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonunu gerçekleştirmesi açısından son derece önemli bir rol oynuyor.”

AKADEMİK BAŞARILAR VE YENİ HEDEFLER

Konuşmasının sonunda Karabük Üniversitesinin akademik teşvik performansı, bilimsel yayın sayısı ve disiplinler arası çalışmalarıyla hem ulusal hem de uluslararası sıralamalarda güçlü bir ivme yakaladığını vurgulayan Kırışık, şu ifadelere yer verdi:

“Bugüne kadar kazanılan tüm değerleri, kurumsal hafızayı ve akademik mirası sahiplenerek Türkiye Yüzyılı hedefi doğrultusunda Karabük Üniversitesini daha da ileriye taşıma kararlılığındayız. Bu üniversite hepimizin. Aynı gemideyiz; bu gemi ilerledikçe hepimiz güçleneceğiz.”

KARABÜK ÜNİVERSİTESİNDE BİR İLK: AKADEMİK BAŞARI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

Karabük Üniversitesi, 18. kuruluş yıl dönümünde bir ilke imza atarak bilimsel başarılarıyla öne çıkan akademisyenleri ve dereceyle mezun olan öğrencileri “Akademik Başarı Ödülleri” ile onurlandırdı.

Üniversitenin farklı fakültelerinden akademisyenler, ulusal ve uluslararası düzeydeki başarılarıyla dikkat çekerken, törende bilimsel üretkenlik, yayın sayısı, akademik teşvik puanı, proje performansı ve mezuniyet derecelerine göre ödüller takdim edildi.

Bizi sosyal medyadan takip edin