Nurettin Acar tarafından
27 Ağustos, 2020 14:37 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Bu adamı sadece Karabükspor’dan değil, şehirden kovun

Kardemir Karabükspor Kulübü Başkan Adayı Mehmet Aytekin, 4 bin kişinin kulüp delegeliğinden çıkartılmasının tüzüğe ve yönetmeliğe uygun olmadığını söyledi.
TFF 2. Lig’de mücadele eden Kardemir Karabükspor’un eski başkanlarından ve yeniden kulüp başkanı adayı olan Mehmet Aytekin, aralarında KARDEMİR işçilerinin, Özçelik-İş Sendikası üyelerinin ve eski yöneticilerin bulunduğu 4 bin kişinin ihraç edilmesi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
“AMACININ KOLTUKTAN AYRILMAMAK OLDUĞUNU GÖRDÜK”
Mehmet Aytekin, mevcut başkanın dürüst birisi olması gerektiğini ama bu beklentinin karşılanmadığını belirterek, “Karabükspor’a nasıl alaycı baktığını, Karabük’ü ne kadar hafife aldığını, Karabükspor’un sorununu görmezden geldiğini, amacının koltuktan ayrılmamak olduğunu ben ve kamuoyu görmüş olduk. Halk, Karabükspor başkanını test etti. Mevcut başkan zaten sınıfta kalmıştı. Yalanlarla, senetlerle bunu bir kez daha teyit etmenin hüzünlü mutluluğunu yaşıyorum. Nasıl bir karakterde olduğunu bütün Karabük görmüş oldu. Demek ki oradan ayrılamıyormuş, ayrılmamasının nedenini herkes az çok biliyor” dedi.
“NE TÜZÜĞE NE DE YÖNETMELİĞE UYGUN”
Aytekin, iki gün önce bütün delegelerin, KARDEMİR işçilerinin, Özçeliş-İş Sendikası üyeleri olmak üzere 4 bin kişinin yanı sıra yöneticilik yapmış olanların da delegelikten atıldığını ve sayının 120 kişiye düşürüldüğünü ifade ederek, “Şu anda kulübün mevcut üyesi kendi adamları olan 120 kişi. Bu kulübün sahibi olduğunu zannediyor ama sadece zannediyor. Onun aldığı karar ne Kardemir Karabükspor Kulübü’nün tüzüğüne uygun ne yönetmeliğine uygun. Karabüklü 3 tane yönetici, isimlerini vermeyeceğim. Bu karara imza atıyorlar. Bu şehrin ekmeğini yiyen, havasını soluyan, sözüm ona başkanın yancıları bu karara utanmadan imza atıyorlar” diye konuştu.
“BU KULÜP SİZİN DEĞİL, BABANIZDAN KALMADI”
Karabükspor’da mevcut başkan ve yöneticilerin bulunmadığını savunan Aytekin, şunları kaydetti:
“Bu mevcut başkan ve yöneticiler maalesef Karabükspor tesislerindeki çim biçme makinalarını, kondisyon aletlerini, başkanlık makamındaki tüm eşyaları ve Kule Park’taki 4 tane daireyi de satmaya, yönetim kurulu olarak karar veriyorlar. Bu kulüp sizin değil, babanızdan kalmadı. Bu kulüp miras değil. Burası dernek. Sizden öncekiler vardı, sizden sonrakiler de olacak. Siz bu kulübün mallarını yönetim kurulu kararı ile Ankara’dan gelen adama, Karabüklü olmayan adamın peşinden nasıl gidiyorsunuz. Nasıl bunun aldığı kararlara imza atıyorsunuz. Bu şehirde nasıl gezeceksiniz, ben buna hayret ediyorum. Kulübün 5 tane arabası vardı? Arabalar nerede? Arabalara ne oldu, kimde olduğu ortada yok. Araba parçalandı mı? Satıldı mı? Belli değil. Arabalar Ankara’da diyormuşsun, o arabaları Karabük’e getir. O arabalar senin değil. Arabaları belki sattın, kimsenin haberi yok. Zaten yöneticilerinin hiçbir şeyden haberi yok. Bu malzemeleri satarken yöneticilerin imzası var. Ben hepinizin hakkında suç duyurusunda bulundum. Karabükspor’un mallarını satamazsınız, siz orada emanetçisiniz.”
“BU ADAMI SADECE KARABÜKSPOR’DAN DEĞİL ŞEHİRDEN KOVUN”
Özçelik-İş Sendikası ve KARDEMİR A.Ş.’ye seslenen Aytekin, şöyle devam etti:
“Bu adamı bir gün bile burada tutmayın. Kulağından tuttuğunuz gibi bu adamı sadece Karabükspor’dan değil, şehirden kovun. Bu adamın Karabükspor ile ilgili hiçbir düşüncesi, planlaması, ileriye dönük hareketi yok. Öyle bir derdi olsaydı kulübün önünü açardı. 1 hafta önce ‘başkan adayı varsa ben yokum’ diyen adam komple 4 bin kişiyi ihraç edip, 120 tane kendi adamı ile başkanlık yapıp koltuğunu garantiye almaya çalışmazdı. KARDEMİR işçisi doğal üye, o tüzüğü güzel oku. Bana orada diyor ki sen başkan olamazsın. Ben başkan olurum, sen onu dert etme. Sen beni oradan atamazsın. Ödeme yapmadın diyor, benle beraber 70 tane daha yöneticiyi oradan görevden aidatlarını ödemedi diye atamazsın. O adamların hepsi Kardemir Karabükspor yüzünden borçlandılar, hayatları karardı. Sen bu adamları onurlandıracağına, koltuğum tehlikeye girdi diye hepsini delegelikten atıyorsun. Attığını zannediyorsun.”
“O KOLTUĞU BIRAKMAKTAN NİYE VAZGEÇEMİYORSUN”
Mevcut başkan Mehmet Yüksel’in 3 gün önce kulübün resmi sayfasından yaptığı açıklamada, pandemi dolayısı ile kongre yapılmadığını söylediğini hatırlatan Aytekin, “Bütün Türkiye biliyor ki; Konyaspor, Sakarya, Samsun, Bolu ve 17 tane profesyonel futbol takımı temmuz ve ağustos aylarında kongre yaptılar. Sen niye kongre yapmaktan korkuyorsun. Ben senin karşına aday çıktım, o koltuğu bırakmaktan niye vazgeçemiyorsun. Yaşar Kaptan Çebi Tesisleri’nin hastaneye devrinden dolayı bakımını üstlenmiyoruz diyorsun. Koskocaman yalan söylüyorsun. O tesisler için yapılan protokol var. O protokolde Karabükspor ancak Yazıköy’deki tesislere geçerse bu tesislerden çıkacaktır diye protokol var. Benim zamanımda tekrar gündeme geldi. Sondaj makinaları ile geldi. Ben protokolü valimize gösterdim, ondan sonra sondaj makinaları oradan ayrıldı. Bundan sonra da 150 yatak kapasiteli ek tesisin projesinden vazgeçildi. Niye milleti kandırarak güçsüzlüğünü, zayıflığını başkalarına mal ederek orada bir gün bile durmaya çalışıyorsun” ifadelerini kullandı.

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
22 Ocak, 2025 11:36 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

AYAĞINA SIKMAK

MUSTAFA AKAY

Yaklaşık 200 yıldır demokratikleşme yolunda düşe kalka ilerlemeye çalışıyoruz. Bu çabalar zaman zaman sekteye uğruyor zaman zaman da özgürlüklerle buluşuyor.


Ancak, son dönemde, hızla demokrasiden uzaklaşılan bir süreç içindeyiz.
Bir ülke için hava kadar, su kadar, ekmek kadar gerekli olan demokrasimiz, baskıcı bir yöne doğru evrildi, evrilmeye de devam ediyor.


Tanzimat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet dönemlerinde başlayan demokrasi denemelerinde ne yazık ki, tam anlamıyla başarılı olunamadı.
Tam anlamıyla demokratikleşme hareketleri Cumhuriyet’le başladı. Büyük Devlet Adamı İsmet İnönü tarafından da çok partili düzene geçilmesi en önemli aşamalardan birisi oldu.
Çalkantılı geçen yıllar içinde demokrasimiz, askeri ve sivil darbelerle kesintiye uğradı, yara aldı.
Demokrat Parti İktidarında, özgürlüklerden kopuldu ve toplum üzerinde baskılar kuruldu. Bu dönemde, Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı tutuklandı. Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdan, demokrasinin mimarı İsmet İnönü’ye karşı çok saygısız davranışlar ortaya kondu, saldırılar yapıldı. CHP’nin mallarına el konuldu. Birçok kurum ve kuruluş kapatıldı. Ardından 27 Mayıs darbesi , 12 Mart ve 12 Eylül deneyimleri yaşandı.


Bunlar hiç ders olmadı yönetenlere. Son dönemlerde de sivil darbe dediğimiz örneklerle karşılaştık.
Halkın oyuyla işbaşına gelenler, toplumu baskılamak amacıyla, sivil darbelere yöneldiler.
Sivil darbe çabaları ise son zamanlarda iyice azdı. Muhalif kim varsa, tepesine binildi. Özgürlükler kısıtlandı. Farklı görüşlere tahammül edilemez hale gelindi.


Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diyen teğmenlere soruşturma açılırken, Bebek Katili APO’ya meclise gelip konuşması önerisi getirildi.


Gündem, fırfır döner bir halde. Gündemin fırfır dönmesindeki en büyük etkenlerden birisinin, Türkiye’nin yönetilemediğini gizlemek ve temel sorunların gözden kaçırılması için yapay hale getirilmesi çabalarıdır.
Ne yazık ki, Türkiye’miz yönetilemiyor. Halkın refahını artırmak, huzuru perçinlemek için çalışılması gereken yerde, yaşanan sıkıntıları perdelemek amacıyla yapay gündemlerle insanlar uyutulmak isteniyor.
Gerçek bir demokraside; baskı, sindirme, yıldırma, korkutma, tehdit olmaz. Ne yazık ki, ülkemiz içinde bulunduğumuz dönemde bunların hepsini yaşıyor.
Belediyeler silkeleniyor, yöneticileri ya tutuklanıyor ya da haklarında soruşturma açılıyor. Turpun büyüğü heybede tehdidi yapılıyor.


Enflasyonu düşüremeyen, emeklisine adam gibi maaş veremeyen, asgari ücrete gereği gibi zam yapamayan bir yönetim işin kolayını gündemi değiştirmekte buluyor.
Ancak, bunları yaparken de hata üzerine hataya düşüyor. Tam anlamıyla bir şaşkın durumun içine düşüyor.
Baskıyla, sindirmeyle, korkutmayla insanları susturabileceğin sanan bu anlayış, geçmişten ders almıyor. Çünkü, bu yöntemlerin hepsi geçmişte denendi ve direnenler kazandı. Hepsinin ardından yeni kahramanlar ortaya çıktı.


Şaşkın ördek kıçtan dalarmış örneğinde olduğu gibi, yeni kahramanları yönetenler kendi elleriyle yaratıyorlar.
Şimdilerde, yaptığı bir konuşma nedeniyle, tutuklanan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da buna bir örnek. Ümit Özdağ’ı kahraman yapma yolunda tutuklama bilerek ya da bilmeyerek devreye sokuluyor.
Ümit Özdağ’ın tutuklanması, muhalefetin istese dahi yapamayacağı birleştirmeyi sağlıyor. Muhalefetin birliğini ortaya çıkarıyor.


Toplumun geniş bir kesiminde, “Hepimiz Özdağ’ız” söylemi gelişiyor.
Kısacası, şaşkın iktidar, kendi eliyle muhalefeti birleştiriyor.
Bu demokrasimiz adına önemli bir gelişmedir.


İktidar, kendi ayağına sıkarak, sonunu hazırlama yolunda emin adımlarla yürüyor.
Siyasetin dilinin böylesine sivrilmesi, küfre dönüşmesi, muhalefet üzerinde baskılar ve gerginlikle sürdürülebilir değildir. Bu geri tepip, yapanları yaralayacak bir unsurdur. Baskı dönemlerinde muhalefetin dayanışması da çok önemli bir hale gelir. Gidişi hızlandıracak bir etkendir.
Daha doğrusu, tek adam rejimini sürdürmek, birilerini tekrar seçtirmek için ortaya konulan bu çabalar beyhudedir.


Yani, yolun sonu gözükmektedir.
BU ACIYA CAN DAYANMAZ
Bolu’da, içimizi yakan, canımızı acıtan bir facia yaşadık. İlkel ölümler ülkesi diyebileceğimiz Türkiye’mizde her gün bu tür ölümlere tanık oluyoruz.
Acımız, büyüktür. Türk Ulus’unun başı sağ olsun.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.