Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

AFETLERDE BASIN VE SOSYAL MEDYA!

Köşe Yazıları Yayın: 09.02.2023 10:17
AFETLERDE BASIN VE SOSYAL MEDYA!

Deprem, Sel, Yangın gibi afetlerde ve Savaş gibi olağanüstü hallerde, toplumun doğru bilgilendirilmesi hayati derecede önemlidir.

Hızlı iletişim ve örgütlenmede çok önemli iki güç var.

*Görsel ve yazılı basın *Sosyal medya.

Malûm, günümüzün en büyük belası, dezenformasyon.

Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra 4. güç olarak basın kabul ediliyor. Tabii ki, tarafsız, ilkeli ve toplum yararına olmak kaydıyla!

Bağımsız ve özgür basın; demokratik bir hukuk devletinin en önemli öğelerinden biridir.

Bu konuda, karnemiz maalesef çok iyi değil!

Son yıllarda dilimize yerleşen nahoş bir kelime var. “Yandaş!”

“Yandaş basın, Yandaş medya, Yandaş gazeteci…

Tarafsız ve ilkeli haberciliğin en güzel örneklerini; kısıtlı imkanlarla hizmet verdikleri halde, bu konuda taviz vermeyen Anadolu basınında daha çok görüyoruz.

Kartelleşen ve taraf olan büyük medya kuruluşları halkın tepkisini çekmeye devam ediyor. Bunun kötü örneklerini, maalesef yaşadığımız bu son felakette de gördük!

Objektif ve tarafsız, gerçeği anlatan, toplum  yararını gözeten habercilik anlayışı ve ilkeli duruşuyla; Anadolu basınının hakkını teslim etmek lazım. Bu konuda, Anadolu basını insan hakları ve demokrasinin teminatı olarak çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir.

Kamuoyu oluşturmada, insanlara haber ve bilgi akışı sağlamada, ülkemizde hak ve sorumluluk bilincinin güçlenmesinde, demokrasi kültürünün gelişmesinde, sağlıklı bir toplum düzeninin inşasında gazetecilerin rolü inkar edilemez.

Basın, bu anlamda(!) 4. güç olmayı sonuna kadar hak ediyor.

Günümüzde artık bir de 5. güç var.

Toplumsal farkındalığın gelişmesinde sosyal medyanın (“internetin”) önemi çok büyük.

Tabiiki,  doğru ve yerinde kullanıldığında! Dezenformasyon yapmadan…

Terörü ve teröristi övmeden…

Bu güç; kontrolsüz ve denetimsiz olduğunda, çok tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Bunun örneklerini yakın geçmişimizde çok kez gördük. Görmeye de devam ediyoruz.

Sosyal medya, çağımız iletişiminin en güçlü aracı. İnsan sosyal bir varlık, paylaşmak doğasında var.

Ekmeğimizi, aşımızı, düşüncemizi, fikrimizi paylaştıkça rahatlar, sosyalleşir, ruhen huzur buluruz. Paylaşmaktan neden korkuyoruz. Saygılı, seviyeli, insanları incitmeden, hakaret etmeden, art niyet gütmeden, kırmadan, dökmeden paylaşmanın kime ne zararı var?

Paylaşmak bu aziz milletin genlerinde var.

Bu yüzyılın en büyük felaketi olan bu deprem bize bunu bir kez daha gösterdi.

Anayasanın 26. maddesinin 1.fıkrası; “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” diyor.

Anayasamız bize bu hakkı; başkalarının kişilik haklarına ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla tanımış!

Fakat, buna rağmen, hakaret ve küfür içeren çok çirkin paylaşımlara tanık oluyoruz. Bunlar genellikle fake (sahte) hesaplardan yapılıyor. Toplumun büyük bir kesiminde ise çekingenlik ve korku duyguları hakim. Hiç fikir beyan etmeden, paylaşım yapmadan sadece izlemekle yetinen büyük bir kesim var. Neden acaba?! Bunun nedenleri konusunda herkesin mutlaka bir fikri vardır. Ben bu konuya girmek istemiyorum!

Günümüzde artık, neredeyse herkes sosyal medya kullanıyor.Toplumun genelini ilgilendiren konularda, ortak tepkiler sosyal medya platformlarından yükseliyor. Çok kısa sürede kamuoyu birlikteliği kendiliğinden organize oluyor. Bu tepkiler sayesinde, örneklerini sık sık gördüğümüz güzel neticelere de ulaşıyoruz.

Yıllardır görmediğimiz hatta unuttuğumuz arkadaşlarımızı bu iletişim mucizesi sayesinde bulmadık mı? Bu da sosyal medyanın bir başka güzelliği.

Toplumsal farkındalığın gelişmesinde sosyal medyanın önemine dönersek;

Farkındalık eğitimle doğru orantılı bir kavram.Toplumsal farkındalığı yüksek  ülkelerin eğitim kalitesinin de aynı oranda yüksek olduğunu görüyoruz. Doğal olarak, bu ülkelerin refah seviyeleride oldukça yüksek.

Farkındalık; bireysel başarıda olduğu kadar, hak aramada, doğru yönetimleri belirlemede, ideale ulaşmada en temel, en önemli faktör.

Farkındalık, öğrenilebilen bir beceri. Farkındalık; etrafımızda olanları, günlük olayları ve toplumsal gelişmeleri doğru analiz etmemizi sağlar. Kısaca geçmişte edindiğimiz deneyimlerimiz ve bilgi birikimimizle olayları bulanıklaştırmadan bakabilme yetisidir.

Farkındalık; bir anlamda da, düşünce ve duygularımızla olan bağlarımızı gevşetmektir.

Kaygılarımız, endişelerimiz, üzüntülerimiz ve korkularımıza karşı yapabileceğimiz en iyi şey onları serbest bırakmaktır. Onlarla uğraşmaktan vazgeçip, serbest bıraktığımız zaman, bu duyguların üzerimizdeki olumsuz etkileri de ortadan kalkmaya başlayacaktır. Düşüncelerimizi ve duygularımızı kontrol etmeye çalışmak; yaydan fırlatılmış bir oku durdurmaya çalışmak gibidir. Bunu yapmamız olası değildir.

Ben şuna yürekten inanıyorum; “Yaşam paylaşınca güzeldir.”

Seviyeyi düşürmeden, saygı çerçevesinde, korkmadan, çekinmeden duygu ve düşüncelerini özgürce paylaşan tüm güzel insanları saygıyla  selamlıyorum.

Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Deprem bölgesinde canla başla mücadele eden tüm ekiplerimize kolaylıklar diliyorum.  Milletimiz daha önce olduğu gibi, mutlaka bunun da üstesinden gelecektir.

İletişim için:

[email protected]

Paylaş:

Mesajınızı gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta din görevlileriyle bir araya geldi

Gündem Yayın: 27.07.2024 08:37
İhlas Haber Ajansı
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta din görevlileriyle bir araya geldi

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “En çok ihtiyaç duyacağımız şey yüce bir ideal, adanmışlık ruhu ve bitmeyen bir heyecandır. Bu manada yüce dinimiz İslam’a ve insanlığa hizmet etmek en büyük idealimiz” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Sinop’ta din görevlileriyle bir araya geldi. Sinop Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programda konuşan Başkan Erbaş, yaz Kur’an kurslarının önemine ilişkin, “Çocuklar küçük yaşlarda sizlerden öğrendiklerini asla unutmazlar. Eğer onların şu kalplerine, minicik körpecik zihinlerine İslam’ın güzelliklerinden birkaç hususu bile aktarabilirseniz sizin kurtuluşunuza vesile olur” dedi.

Başkan Erbaş, gençleri, çocukları ve aileleri İslam’ın güzellikleriyle buluşturulması gerektiğini belirterek, camilerin, Kur’an kursların herkese açık olduğunu söyledi.

“Rol model olmalıyız”

Din görevliliğinde ihlas, samimiyet, aşk ve heyecanın olması gerektiğini dile getiren Başkan Erbaş, “Bunlar hocalara çok yakışıyor. Din samimiyettir ve aşk, heyecan Aşk, heyecan kalmadıysa muvaffak olamayız. Aşkımızı, heyecanımızı asla kaybetmeyelim. Rol model olmalıyız, bizi gören gençler, çocuklar bize heves etmeli” diye konuştu.

“İslam’a ve insanlığa hizmet etmek en büyük idealimiz”

Başkan Erbaş, din görevlilerinin aynı zamanda İslam’ı tebliğ noktasında yaşanılan çağın ve dünyanın öğretmenleri olduğunu belirterek, “En çok ihtiyaç duyacağımız şey yüce bir ideal, adanmışlık ruhu ve bitmeyen bir heyecandır. Bu manada yüce dinimiz İslam’a ve insanlığa hizmet etmek en büyük idealimiz. Bu uğurda adanmışlık ruhuyla çalışmak en büyük bahtiyarlığımız ve çalışmalarımızın meyvelerini görmek en büyük heyecan kaynağımızdır. Çalışmalarımızın meyvesini görmemiz lazım. O meyveler bizim heyecanımızı daha da arttıracak” ifadelerini kullandı.

Programa, Sinop İl Müftüsü Paşa Bektaş da katıldı.