Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci, korona virüsle (Covid-19) normalleşme süreciyle birlikte salgının bitmediğini, insanların ve sendika üyelerinin dikkatli olmasını istedi.
Değirmenci, korona virüs salgının etkilerinin ülkede hafifletilmesiyle uygulamaya konulan normalleşme adımlarının ardından vak'a sayılarının tekrar artış gösterdiğini belirtti.
İnsanların rehavete kapılmaması gerektiğini ifade eden Değirmenci, "Normalleşme süreciyle birlikte salgının bittiği algısına kapılmak, bu konuda rehavete düşmek iyi bir sınavı vermiş olan, tabir-i caizse büyük emeklerle denizi geçen Türkiye'yi dere boğmaktır. Bu nedenle hem milletimizden hem de üyelerimizden maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına her zamankinden daha fazla özen göstermelerini rica ediyorum" dedi.
Ülke olarak hem sağlık sistemiyle hem de milletçe tedbirlere uyarak iyi bir sınav verilen süreci geride bıraktıklarını aktaran Değirmenci, "Normalleşme adımlarını salgın bitti diye düşünerek tedbirleri elden bırakmamız, hem kendimize hem de ülkemize yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Virüs hala aramızda dolaşıyor. Günlerce evlere hapse olmanın, hayatı durdurmanın bu salgına tam anlamıyla çare olmayacağı göz önüne alındığında yapmamız gereken, tedbiri elden bırakmamaktır. Bu da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın açıkladığı gibi, 'maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına' tam anlamıyla uymaktan geçmektedir" diye konuştu.
"SALGIN SADECE SAĞLIĞIMIZI DEĞİL EKONOMİMİZİ DE VURUYOR"
Salgının sadece insan sağlığını değil, ekonomisini de derinden yaraladığına dikkat çeken Değirmenci, şunları kaydetti:
"Salgınla iyi bir mücadele vererek başarıya ulaştık. Azalan taleplere bağlı olarak düşen üretimlerin haricinde ekonomimizi durdurmamaya çalıştık. Fakat ortaya çıkabilecek ikinci bir dalga geri bıraktığımız aylarda olduğu gibi yine sağlığımızın yanında ekonomimizi de olumsuz etkileyecektir. Hali hazırda birçok sorunla mücadele eden ülkemizin normalleşme sürecini en hasarla atlaması büyük bir önem taşıyor. Pusuda bekleyen bu salgının ülkemizde yeniden güç kazanmaması bizim alacağımız ve uygulayacağımız tedbirlere bağlı. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere devletimizin, hükumetimizin, milletimizin emeklerini tedbirsiz davranarak, sorumluluk almayarak heba etmeyelim" dedi.
Tedbirlere uyulması noktasında örgütlü oldukları iş yerlerinde işverenlerle ve üyelerle sürekli iletişim içinde olduklarını da sözlerine ekleyen Değirmenci, sağlıklı bir üretim ortamının sağlanması için sendika olarak çalışmaları aralıksız sürdürdüklerini kaydetti.
Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma ve ağrı üzere şikayetler ile Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği’ne başvuran 69 yaşındaki O.A.’nın yapılan biyopsisinde kanser tespit edildi. Ameliyat kararı alınan hasta laparoskopik radikal prostatektomi metodu ile sıhhatine tekrar kavuştu.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Kliniği, prostat kanserinin tedavisinde uygulanan, laparoskopik radikal prostatektomi prosedüründe hasta memnuniyeti ve tedavi başarısı açısından bölgesinde referans noktası haline geldi. Hasta konforunu ön planda tutan çağdaş cerrahi prosedürü ile hastalara daha ağrısız ve süratli güzelleşme süreci sağlanıyor.
Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma ve ağrı üzere şikayetler ile Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği’ne başvuran 69 yaşındaki O.A.’nın yapılan biyopsisinde kanser tespit edildi. Ameliyat kararı alınan hasta laparoskopik radikal prostatektomi tekniği ile sıhhatine tekrar kavuştu. Tüm tedavi sürecinden şad kaldığını tabir eden hasta, operasyonu gerçekleştiren gruba teşekkür etti.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Kısmı Dr. Öğretim Üyesi Dursun Baba, laparoskopik radikal prostatektomi hakkında bilgi verdi. Prostat kanserinin, erkeklerde en sık görülen kanser tiplerinden biri olduğuna dikkat çeken Dursun Baba, bilhassa 50 yaş üstü bireylerde sık rastlandığını söz etti. Çoklukla yavaş seyirli olmakla birlikte kimi alt tiplerinin agresif halde ilerleyebildiğine işaret eden Baba, "Erken yani yayılım yapmadığı evrede tespit edilen olgularda tedavi başarısı epeyce yüksektir. Tedavi seçenekleri ortasında etkin izlem, radyoterapi (ışın tedavisi) ve cerrahi (radikal prostatektomi) yer alır. Uygun tedavi; hastanın yaşı, sıhhat durumu, tümörün evresine nazaran belirlenir" formunda konuştu.
Daha az ağrı, daha süratli iyileşme
Laparoskopik radikal prostatektomi sürecinin prostat kanserinin cerrahi tedavisinde kullanılan kapalı (minimal invaziv) bir yol olduğunu lisana getiren Dr. Baba, "Karın bölgesine açılan 5 adet delik aracılığıyla kamera ve özel cerrahi aletler kullanılarak prostat bezi büsbütün çıkarılır. Gerek görüldüğünde etraf lenf nodları da operasyon sırasında alınabilir. Açık cerrahiye kıyasla daha az ağrı, daha az kan kaybı, daha kısa hastanede kalış mühleti ve daha süratli düzgünleşme süreci üzere değerli avantajlar sunar" dedi.
Bu cerrahi usulünün ekseriyetle lokalize (organla sınırlı) yani yayılmamış prostat kanseri tanısı almış ve genel sıhhat durumu cerrahiye uygun olan hastalarda tercih edildiğini bildiren Öğretim Üyesi, "Özellikle ömür beklentisi 10 yılın üzerinde olan, faal ömür biçimini sürdüren bireylerde tesirlidir. Tedavi kararı; PSA seviyesi, prostat kanseri çeşidi, tümör evresi ve hastanın ferdi özellikleri dikkate alınarak multidisipliner takımlarca verilir" formunda konuştu.
"Cerrahi başarısı robot yardımlı laparoskopik cerrahi ile benzer"
Robot yardımlı laparoskopik cerrahi, son yıllarda prostat kanseri tedavisinde öne çıkan ileri bir teknik olduğunu lisana getiren Dr. Baba, "Bu yöntem cerraha üç boyutlu görüş ve daha hassas hareket imkânı sağlayarak cerrahilerde kimi avantajlar sunabilir. Lakin robotik sistemlerin heyetimi ve sürdürülebilirliği epeyce maliyetlidir. Hastalara da önemli maliyetlere neden olmakla birlikte cerrahi başarısı laparoskopik prostatektomiye benzeridir. Kliniğimizde bu teknoloji şimdi bulunmamakla birlikte, klasik laparoskopik yolla emsal onkolojik sonuçlar elde edilmekte, hastalarımıza inançlı ve aktif bir tedavi sunulmaktadır" halinde konuştu.
Tüm cerrahi süreçler üzere laparoskopik radikal prostatektominin de birtakım riskleri olduğunu söz eden Öğretim üyesi, "Kısa devirde enfeksiyon, kanama ve idrar kaçağı üzere komplikasyonlar gelişebilir. Uzun devirde ise idrar tutamama (inkontinans) ve cinsel fonksiyon kaybı üzere istenmeyen tesirler görülebilir. Fakat bu yan tesirler, cerrahinin tecrübeli takımlarca uygulanması ve gelişmiş tekniklerin kullanılmasıyla minimuma indirilebilir. Değerle belirtilmelidir ki, bu cins tesirler, hastanın hayatını tehdit eden bir hastalıktan, prostat kanserinden, büsbütün kurtulması karşılığında, birçok hasta tarafından kabul edilebilir seviyede görülmektedir. Karar süreci, hasta ile şeffaf bir bağlantı içinde yürütülmektedir" dedi.
"Toparlanma süreci, açık cerrahiye nazaran daha konforludur"
Ameliyat sonrası hastaların çoklukla 4-5 gün içerisinde taburcu edildiğini belirten Baba, "Günlük yaşama dönüş ortalama 2 ila 4 hafta içinde sağlanır. Genel olarak laparoskopik cerrahi sonrası toparlanma süreci, açık cerrahiye nazaran daha konforludur" tabirlerini kullandı.
Lokalize prostat kanseri tedavisinde cerrahinin yanı sıra faal izlem, radyoterapi (ışın tedavisi) seçenekleri de mevcut olduğunu bildiren Baba, "Her ne kadar iki tedavinin muvaffakiyet bahtı emsal olsa da uygun hastalarda ameliyat daha öncelikli sunulmaktadır. Her tedavi usulü, hasta özelinde avantaj ve sonluluklar içerir. Bu nedenle en hakikat yaklaşım, multidisipliner kurullarda hastanın ferdi özelliklerine nazaran karar verilmesidir" sözlerine yer verdi.
Laparoskopik radikal prostatektominin, prostat kanseri tedavisinde aktifliği kanıtlanmış, inançlı ve hasta konforunu ön planda tutan çağdaş bir cerrahi formülü olduğunun altını çizen Dr. Dursun Baba, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinin; bu alanda yalnızca Düzce için değil, etraf vilayetler açısından da değerli bir tedavi merkezi olarak hizmet vermeye devam ettiğini vurguladı.
"Bölgesel bir referans noktası haline gelmiştir"
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi üroloji kliniğinde laparoskopik radikal prostatektomi cerrahisinin yaklaşık 5–6 yıldır faal olarak muvaffakiyetle uygulandığını vurgulayan Dr. Baba, "Bu süreçte sırf Düzce vilayetinden değil, Bolu, Sakarya ve Zonguldak üzere etraf vilayetlerden de çok sayıda hasta, bu metotla tedavi olmak üzere merkezimize başvurmuştur. Küçük bir vilayet olmamıza karşın kliniğimiz, bu alanda birçok büyük merkez seviyesinde cerrahi hizmet sunmakta; hasta memnuniyeti ve tedavi başarısı açısından bölgesel bir referans noktası haline gelmiştir" sözlerine yer verdi.
Üroloji Anabilim Kısmı Dr. Öğr. Üyesi Dursun Baba, üroloji kliniği olarak sadece prostat kanseri değil; mesane, böbrek ve testis tümörleri üzere başka ürolojik kanserlerde, yeni kılavuzlara uygun formda onkolojik cerrahi tedavileri, böbrek taşı tedavileri, açık üretoplasti üzere tüm ürolojik olaylar çağdaş teknolojik imkanlarla başarılı bir formda gerçekleştirdiklerini ve üroloji kliniğinden bu nedenle hasta sevki yapılmadığını kelamlarına ekledi.
