Mehmet Akif, yalnızca bir şair değil; hayatını, inandığı değerler uğruna mücadele ile geçiren bir mütefekkir, milletimizin tarih sahnesindeki en zorlu sınavlarından biri olan Kurtuluş Savaşı’nın ahlaki ve ideolojik öncüsüdür.
Arapça ve Farsçaya hâkimiyetiyle bir dil üstadı, camide bir vaiz, kürsüde etkili bir hatip, milletin meclisinde sorumluluk sahibi bir vekildir.
Edebi gücüyle bir şair olarak adını tarihe yazdırmış; kalbinde taşıdığı millî ve dinî değerleri hiçbir zaman kaybetmeyen, kahraman bir gönül insanıdır.
Zulmü alkışlamayan, zalimi asla sevmeyen, hak namına haksızlığa tapmayan, çiğnenme pahasına hakkı tutup kaldıran Mehmet Akif, milletin kalemi olarak yaşamıştır.
Türk Milleti ile aynı sofraya oturmuş, aynı acıyı paylaşmış ve aynı mücadeleye omuz vermiştir.
Onu anlamak; onun dizelerinde yankılanan hakikati, kalemiyle çizdiği değerler manzumesini ve hayata bakışındaki derinliği kavramaktan geçer.
Hayalini kurduğu “Asım’ın Nesli” dediği, başını eğmeden yürüyen, ilim ve irfanla donanmış, vatanına ve milletine bağlı nesiller yetiştirmekten geçer.
Tacettin Dergâhı'nın mütevazı odasında yanan, cılız kandil ışığında yazdığı, "Milletin malıdır." diyerek, Safahat'ına almadığı İstiklal Marşı’nın derin duygusunu hissetmekten geçer.
Bugün bizler, “Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir. / Davransana… Eller de senin, baş da senindir!” öğüdüyle, Akif’in azmini içimizde hissediyor; Ülkemizi daha güçlü, daha özgür bir geleceğe taşımak için birlik ve beraberlik içinde ilerliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle; inancının sorumluluğuna yakışır bir ömür süren, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u vefatının 88. yılında bir kez daha rahmet ve tazimle anıyorum.
Tarih seni unutmayacak, millet senden asla vazgeçmeyecek; ruhun şad olsun, büyük şair!