Gıj Gıj Baba Türbesi, define avcılarının hedefi oldu
Tokat’ın eteklerinde bulunan ve bulunduğu dağa da ismi verilen Gıj Gıj Baba Türbesi, define avcıları tarafından tahrip edildi.
Asıl adı Hasan olan ve halk arasında "Gıj Gıj Baba" olarak bilinen bu tarihi kişilik, Malazgirt Savaşı öncesi Horasan’dan Tokat’a yerleştiği rivayet edilen bir dini önder olarak anılıyor. Giydiği ayakkabıdan çıkan "gıj gıj" sesiyle bu lakabı aldığı söylenen Gıj Gıj Baba’nın mezarı ve adına yapılan türbe, definecilerin hedefi oldu. Tokatlılar, birkaç yıl önce restore edilen türbenin korunabilmesi için sit alanı ilan edilmesini talep ediyor.
"Define avcıları 500 yıllık yapıya zarar verdi"
Tarih Araştırmacısı Aybike Gamze Gazioğlu, define avcılarının bölgenin tarihi dokusuna zarar verdiğini belirtip, "Dağa ismini de veren Gıj Gıj Baba Türbesi’ndeyiz. Gıj Gıj Baba’yla ilgili daha önce rivayetler de bulunmaktadır ama belli net bir kaynağı da yoktur. Tokat’ın bir değeridir. Türbenin yer aldığı bu mezar belirli hazine avcıları tarafından kazılıyor. Bundan bir iki hafta önce iki kişinin gelip burayı kazdığı haberini halkın içerisinde böyle hazineye meraklı olan kişiler duyuyor. Daha sonra da kendileri geliyorlar. Buradaki çiftlik sahibi bile fark etmiyor. Burası ne zaman kazıldı ne yapıldı bilmiyor. Muhtemelen bu işi gece vakti yaptılar. Türbenin alt tarafını kazmışlar. Hiçbir şeye ulaşamıyorlar. Çünkü bu bir söylentiden ibaret. Fakat buradaki türbeye, 500 yıllık tarihi bir anıta zarar veriyorlar. Biz buranın sit alanı ilan edilmesini istiyoruz. Çünkü insanlar kafasına göre gelip burada belli kazılar yapıyorlar. Biz de Tokat olarak bu değeri korumak istiyoruz. Mezara verdikleri zararı görüyor musunuz? Burada insanlar geliyor merhuma dua ediyorlar. Bunların hiçbir şekilde merhuma saygısı da kalmamış. Hiçbir şeyden korkusu da kalmamış. Bu insanların bu yaptığı zararı sizin de görmenizi istiyorum. Buraya muhtemelen hayırsever birisi bir mezar yaptırdı. Babanın türbesi yeri belli olsun diye. Fakat o hayırseverin hayratını da bunlar yok etmiş durumda" dedi.
BIRAKALIM KALSIN TOPRAĞIN ALTINDA, BÖYLE ÇIKARACAKSAK HİÇ ÇIKARMAYALIM!
6592 sayılı Maden Kanunu'na göre "Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir. Madenler, devlet ya da üretilen madenden devlet hakkı ödenerek özel veya tüzel kişiler tarafından işletilebilir."
"Devlet hakkı"
Nedir bu devlet hakkı?
Bu hak neye göre, hangi kriterlere göre belirleniyor?
Ne kadarı çıkaran şirkete, ne kadarı devlete kalıyor? Bu konuda kamuoyu ayrıntılı şekilde bilgilendiriliyor mu? Valla ben pek rastlamadım Belkide bana denk gelmemiştir.
Mecliste, zaman zaman muhalefet millet vekilleri ilgili bakanlığa soru önergeleri veriyor. Bilgilerimiz soru önergelerine verilen cevaplarla sınırlı. Oradan ne kadarını öğrenebilirsek…
Bugün 120 den fazla yabancı şirketin ülkemizde maden çıkarttığı söyleniyor. Adamlar Dünyanın her yerinden gelmişler. Amerika, Kanada, İngiltere, İtalya, Hindistan, Singapur, Irak, Lübnan, Suriyeli şirket bile var….
ABD'nin Ukrayna ile yaptığı Nadir Toprak Elementleri ( NTE) anlaşmasını konuşuyoruz. Biliyorsunuz Trump'ı çok memnun eden bu anlaşma yarı yarıya idi. Bazılarımız Zelenskiye ülkesinin zenginliklerini ABD ye peşkeş çekti diye kızmıştık. Şimdi merak ettiniz değil mi? Ülkemizdeki bu 120 den fazla yabancı şirket tarafından çıkarılan madenlerimizi biz nasıl paylaşıyoruz acaba? Açıkçası bunu bende çok merak ediyorum.
Nadir Toprak Elementleri ve diğer yer altı zenginliklerimizle ilgili daha önce 3 yazı yazmıştım. Takip eden okuyucularım hatırlayacaktır. 14 Nisan 2025 tarihli yazımın başlığı " Üstünün Kıymetini Bilemedik Umarım Altının Kıymetini Biliriz" 18 Nisan Tarihli yazımın başlığı "Kastamonu'da 422 Milyon Tonluk Rezerv" 7 Mayıs tarihli yazımın başlığı ise NTE Yoksa Savunma Sanayi de Yok !" idi
Bir kaç yıl evvel dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in, CHP’li Fethi Gürer’in soru önergesine verdiği yanıttan, Türkiye’de 118 yabancı firmaya ait 593 maden ruhsatı bulunduğunu öğrenmiştik. Ülkemizde, toplam 200 bin kilometrekare alan için bu firmalara ruhsat verilmiş. Ülkenin neredeyse dörtte biri.
Türkiye'de altın madenciliği konusunda faaliyette bulunan şirketlerin büyük çoğunluğu yabancı. Bunlardan biri olan Fronteer Eurasia, Cayman Adaları merkezli bir şirket. Türkiye'de altın arayan bazı şirketler şöyle: "Ariana (ABD), Odyssey (Kanada), Stratex (ABD), Tüprag Madencilik (Kanada), Eldorado Gold (Kanada), Teck Cominco (Kanada), Galata Madencilik (İngiltere), Doğu Truva Madencilik (Cayman Adaları), Kuzey Truva Madencilik (Cayman Adaları)."
Zaman zaman ülkemizde çıkarılan madenlerden devlete çok az bir pay kaldığı yönünde haberler duyuyoruz. Soru önergelerine verilen yanıtlardan çıkarılan sonuçlar doğru ise, devletin aldığı pay çok düşük. Internette biraz araştırdım. ( Doğru ise! ) 2019 yılında ruhsat sahibi yabancı sirketler 39 ton altın çıkarmış. Devlete düşen pay sadece yüzde 2.5 Bakanın verdiği yanıttan çıkan sonuç bu. Internette bu yanıta ait yazıya ulaşabilirsiniz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Bahçenizde 100 kg altın var fakat çıkaramıyorsunuz. Komşunuz size "Ben çıkartırım ama 97.5 kg nı alırım sana 2.5 kğ veririm. Çünkü çıkarmak için masraf edeceğim. Ekip çalıştıracağım, Araç, gereç, malzeme kullanacağım" diyor. Kabul eder misiniz? Altında devletin aldığı pay bu kadar düşükse, diğer madenler için de aynı durum söz konusudur. Umarım Nadir Toprak Elementleri için aynısını yaşamayız.
Doğamız hoyratça tahrip ediliyor. Kendi ülkelerinde kullanamadıkları siyanür gibi yöntemleri bizde rahatça kullanabiliyorlar. Kaz dağlarının ne hale getirildiği ortada.
NTE de Çin'den sonra en büyük rezerv Türkiye'de daha önceki yazılarımda bu konuyu detaylıca işlemiştim. Tüm dünyanın gözü üzerimizde. Emperyal güçlerin iştahını kabarttığımız kesin. Özellikle de ABD nin. Daha önce de yazdım. Tekrar ediyorum . Kesinlikle paylaşılmasından yana değilim. Bu gün için çıkarmayıp, işleyemeyebiliriz. İşleyip, uç ürün edebilecek teknolojiye ulaştığımızda çıkartırız. Günü geldiğinde bizden sonraki kuşaklar bunları en iyi şekilde değerlendirecektir. Yeraltı zenginliklerimiz çocuklarımıza bırakacağımız en büyük mirasımızdır.