24 Kasım öğretmenler Günü Safranbolu’da dolu dolu kutlandı

Karabük Postası tarafından
24 Kasım, 2014 15:53 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

24 Kasım öğretmenler Günü Safranbolu’da dolu dolu kutlandı. Misak-ı Milli Meydanında Atatürk Anıtına çelenk sunumu, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başlayan törenler Sunal Tülbentçi Öğretmen Evinde devam etti. Safranbolu Kaymakamı Murat Bulacak, Safranbolu Belediye Başkanı Dr. Necdet Aksoy, İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı İsmail Alkan, Milli Eğitim Müdürü Muhammet Yılmaz, İlçe Gençlik ve Spor Müdürü İsmail Özcan Emekli Öğretmenler Derneği, öğretmenler ve öğrenciler ile çok sayıda davetlinin katıldığı program yine Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başladı. Safranbolu Belediye Başkanı Dr. Necdet Aksoy programda yaptığı konuşmada; anlamlı ve güzel bir günde birlikte olduklarını ifade ederek; “Bizleri yetiştiren, geleceği imar eden her cumhurbaşkanın bile sahip olduğu öğretmenlerin anıldığı, değerlerin ifade edildiği güzel bir günde beraberiz. Şeyh Edebali olmasaydı Osman Bey olmazdı, Akşemsettin olmasaydı, Fatih İstanbul’u henüz fethetmeyecekti, Ebusuud Efendi olmasaydı Kanuni Sultan Süleyman o muhteşem imparatorluğu dünyanın en büyük gücü haline getirememiş olacaktı. Yine bizlerin bugünlere gelmesinin neticesi mutlaka öğretmenlerimizdir” dedi. Günümüzde teknolojinin hızla geliştiğini vurgulayan Aksoy, katıldığı bir programdaki konudan bahsederek konuşmasına şöyle devam etti; “Çağımızda teknoloji hızla ilerliyor. Bilgisayarlar, telefonlar bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Geçtiğimiz hafta katıldığımı bir programda Hindistanlı bir bilim adamının eğitimin gelmiş olduğu aşama ile ilgili hazırlamış olduğu slaytta deniliyor ki öğretmene ihtiyacımız yoktur, bilgisayarlar ile her şey halledilebilir; ama şu unutulmamalıdır ki o bilgisayarları yapanlarda, bilimi ortaya çıkaranlarda öğretmenlerin tam kendisidir. Yani informal eğitim, formel eğitimsiz olamaz. Ben bu anlamda öğretmenlerimizi saygı ile kucaklamak istiyorum. Değerli öğretmenlerimiz inan ki gelecekte bir ideal sahibi insanlar olacak isek geleceğini tasarlayan, geleceğe umut ile bakan bir nesil yetiştirecek isek bu sizlerin elindedir. Hep beraber bunu umut ediyoruz. Bu anlamda da sizlere olan inancımız ve güvenimiz sonsuzdur. İnşallah bugün vesilesi ile tekrar yeniden büyük Türkiye için hep birlikte çocuklarımızı yeniden dizayn ederiz diyorum. Milli ve manevi değerlerine saygılı geleceğe umutla bakan bir gençlik için sizlerle hep birlikte olacağız. Ben tekrar, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e Başöğretmenlik unvanının verildiği bu anlamlı günde, kutsal görevlerini aşkla, şevkle ifa eden değerli öğretmenlerimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyorum.” BULACAK; “ÖĞRETMENLERİMİZ HER MESLEĞİN MESLEKTAŞIDIR” Safranbolu Kaymakamı Murat Bulacak da yaptığı konuşmada; “Öğretmenlerimiz her mesleğin meslektaşı olarak görmekteyiz. Çünkü her mesleğin yine eğitimini veren her mesleğin kazanılmasında ve hayata yansıtılmasında öğretmenlerimiz vardır” dedi. Öğretmenliğin zor bir meslek olduğuna dikkat çeken Kaymakam Bulacak; “Öğretmenin malzemesi insandır. Elindeki kaynağı insan ve insanı eğitmek, insanı belli bir kıvama sokmak, insanı yaşadığı toplumda belli bir yere getirmek zor bir iştir. Hepimiz bir anne ve babayız ya da adayıyız. Bizler çocuklarımızın eğitiminde zorlanırken, öğretmenlerimiz hepsi ile meşgul olmaktalar. Yani öğretmenler hem anne baba olmak zorunda hemde çocuklarımızın her şeyi ile ilgilenmek zorunda kalıyorlar. Bunun yanında çocuklarımıza güzel örnek olmak zorundalar. Çünkü çocuklarımızın en başta hayran kaldığı bire bir irtibat kurduğu öğretmeni var. Günümüz çağı hızla gelişmekte, hızla kendini yenilemektedir. Öğretmenlerimiz de bunu takip edip, hem çocuklara anlatmak hem de bunları ülkemizin gelişmesi, daha iyi yerlere gelmesi için çalışmaktadır. İşte bunları sayarken bizler bile yoruluyoruz. Bu anlamda öğretmenlerimize çok görev düşüyor. Şu da var bu kadar zor bir görev, bu kadar meşakkatli bir vazife ancak sevgi ile yapılabilir. Gerçekten öğretmenlerimiz bizler için çok değerli ve kutsaldır. Ben tekrar bu güzel günde öğretmenlerimizin öğretmenler gününü canı gönülden kutluyorum” diye konuştu. Konuşmaların ardından İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen öğretmenler ve öğrenciler arası, öğretmen konulu şiir, kompozisyon ve resim yarışmasında dereceye girenlere ödülleri verildi.

Atilla Çilingir tarafından
24 Şubat, 2025 10:52 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KIBRIS’I YAZMAK…

      Tamı tamına 50 yıl olmuş Kıbrıs konusunda yazıyorum… Adayı savaşla tanıdım. 1974 Yılı Temmuzunun 20’nci günüydü; ilk gördüğüm şey silah seslerinin çınlattığı alev, alev yanan bir ada, bu adada yaşamaya çalışan Kıbrıs Türk’üydü…

    Adalı Rumları ise savaşın içinde tanıdım…

     Savaşın içinde bulduğum kalınca bir defterde not tutmaya başladım. Kaleme aldığım ilk şey gencecik yaşımda katıldığım Kıbrıs savaşlarında yaşadıklarımdı.

     Sonrasında yazdıklarım ise kaderime iz bırakan bu adadaki her şeydi. Hala adayı izler, izlediklerimi yazmaya çalışırım.

     Bir insanın savaştığı yerlerde, bu yerlerde tanıdığı insanlarla öylesine özel yaşanmışlıkları oluyor ki! Bunları hiçbir zaman unutamıyorsunuz.

   Yediğiniz yemekten, içtiğiniz suya; gördüğünüz yerlerden, yaşadığınız olaylara kadar ne varsa beyninize kazınıyor, unutamıyorsunuz.

    Hele ki, bir de orada omuz, omuza savaştığınız silah arkadaşlarınızı toprağa vermiş, onların şehadetlerine tanıklık etmiş iseniz.

    Bu adada yaşayan insanların öz geçmişlerine baktığınızda; onlar adalı olmanın tüm özelliklerini taşıyor ama size, adaya bir amaç uğruna gelen görevli olarak verilen vazifeyi yapmakla mükellefsiniz diye bakılıyor.

   Nasıl olsa görevi bitip dönecektir deniyor. Ama hiç de öyle olmuyor. Çünkü siz günü geliyor bir adalı gibi düşünüp, bir adalı gibi yaşamaya başlıyorsunuz.

  Pekiyi, adalı ne demek?

   Adalı demek, yaşadığı coğrafyanın dört bir tarafının denizle kaplı olduğunu, ana karadaki sevdiklerini istediği anda göremeyecek olmasını bilen, onların hasreti ile yaşayabilen, adada acil bir ihtiyacı olduğunda ona hemen ulaşamayacağının, alamayacağının bilincinde olan;  acıyı da, sevinci de, mutluluğu da çoğu zaman anılarında hatırlayabilen demektir.

  Sanırım bu cümlelerim okuyanlarına belki çok şey ifade etmeyecektir. O zaman şöyle söylemek gerekirse, adalı demek:

   ‘’Kaderinin sesini kalp atışlarında duyan’’ demektir.

      İşte Kıbrıs’ta yaşayan adalı dostlarım da kaderlerinin sesini yıllar boyunca hep kalp atışlarında duydular.

     O kalp atışları ki; onlara hep acıyı, korkuyu, hasreti yaşattı. Geride kalan asırlar boyunca o kalp atışlarıyla sadece çok özel günlerde mutlu oldular…

     Adada yaşadığım dönemde bazı zamanlar Lefkoşa’nın Türk kesimi kırsalında, bazı zamanlar Girne kıyılarında ben de dinledim kaderin sesini. Tıpkı adalılar gibi…

    Onların savaş öncesinde, savaşın içinde yaşadıklarını bilen birisi olarak bu topraklarda nelere tanıklık ettiklerini bir kez daha analiz ettim.

   Adalı Türkler;  sırf kimliklerinde Türk yazdığı için bir gece içinde yok edilmek istenmişler.

   Adalı Rumların eşkıya kılıklı çetecileri ise; elde silah tarih sayfalarını sadece kirletmekle kalmamış, insanlığa sığmayan pek çok cinayetin izlerini de eklemişler. Rum yöneticileri ise değil bunlara ses çıkarmak, sessizce onay verircesine seyretmişler…

  Günü gelmiş savaş bitmiş, Türk tarafı kendi kaderinin sesine kulak vermiş. Onca acının, kan ve gözyaşının karşılığını hürriyetine kavuşarak almış, adanın kuzeyinde ayrı bir devlet kurmuş, Rum tarafı yaptıkları onca cinayetin, aymazlığın, acımasızlığın bedelini ödemiş, adanın sadece güneyinde yaşamak durumuyla karşı karşıya kalmış.

  Şimdi sınırlar ayrı, devlet ayrı, bayrak ayrı, halk ayrı, dil ayrı, din ayrı, gelenek görenek ayrı, yaşam biçimi ayrı.

  Kısacası her şey apayrı…

  Yarım asırdan beri adada durum böyle. Kaderinin sesini kalp atışlarıyla duyanlar, bundan böyle bu şekilde yaşamaya devam edecekler.

  Elbette ki, her yerde olduğu gibi bu adada da yaşamın böyle devam etmeyeceğini varsayanlar, böyle bir yaşam olmasını istemeyenler de var!

  Adalı siyasiler, adayı kendi menfaatleri için kullanmak isteyen dünya devletleri… Bunlar dur durak bilmeden, Kıbrıs konusunu çözelim diye türlü, türlü öneriler sunmaya devam ediyorlar.

  Taraflara gelince:

  Rum tarafı hala adanın yasal hükümeti benim; çözüm olacaksa Türkler ancak azınlık haklarına evet derse olur diyor.

  Türk tarafı ise Rumlarla iç, içe yaşanamayacağının bilinci ile benim için çözüm, ayrı bir devlette, yani KKTC ‘de yaşamaktır. Bu da gerçekleşmiştir diyor.

   İşte son dönemde adadan elde etmiş olduğum izlenimlerin, bu yazıya düşen izleri bunlar.

   Ve adalılar hala ‘’ Kaderlerinin sesini kalp atışlarında duyuyorlar…’’

    Ama şu gerçek de unutulmasın:

    Ne zaman ki; Adalıların ‘’Kalplerinin atışı kaderlerinin sesi olacak…’’ İşte o zaman adalılar için hayat çok daha güzel olacak…

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

23 Şubat 2025

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.