Sen hep şöyle der, şöyle yazardın: ”Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz oğulları kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşları ile bırakıp gidiyoruz..” O günlerden bugüne çok kına kuzuları gitti, çok ocaklar söndü. İçerden ve dışardan beslenen terör çok canlar yaktı.. Ergenekon, Balyoz ve Fetö gibi yaşanan olayların yanı sıra ekonomik kriz ve işsizlik, Kıbrıs ve Ege sorunu, PKK Terörü ve Sözde Ermeni Soykırımı gibi sorunlar ortadayken, ülke Suriye, Libya gibi şok dalgalarıyla sarsılıyor. Toplumumuz şaşkın ve endişeli. Korku toplumu yaratılmak isteniyor. Geçmişte Abdi İPEKÇİ, Muammer AKSOY, Çetin EMEÇ, Bahriye ÜÇOK, Ahmet Taner KIŞLALI ve Necip HABLEMİTOĞLU cinayetlerinin de amacı bu değil miydi ? Amaç da belli, araç da belli. Ya hazırlayanlar, planlayanlar? O da belli değil mi? Ama orada duruyor, susuyoruz. Ya da dediğin gibi unutuyoruz. 70’li yıllardan bugüne senin araştırıp ortaya çıkardığın MAFYA-TARİKAT-TİCARET ve SİYASET ortaklığına güç ve destek veren Washington ve Brüksel’in Dünya Bankası ve IMF ile birleşen karar ve talimatları doğrultusunda sadece yurttaşlarımız değil, yurdumuz elden gidiyor.
“BEN ATATÜRKÇÜYÜM, BEN CUMHURİYETÇİYİM, BEN LAİK, BEN
ANTİEMPERYALİSTİM. BEN BAĞIMSIZ TÜRKİYE’DEN YANAYIM,
BEN ÖZGÜRLÜKÇÜYÜM. İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSUYUM.
BEN TERÖRÜN KARŞISINDAYIM.
BEN YOBAZLARIN, HIRSIZLARIN, VURGUNCULARIN, ÇIKARCI-
LARIN DÜŞMANIYIM.” diye haykırırdın.
Nur içinde yat! Sevgili Uğur, katledilişinin 27’nci yılında Türk Halkı seni
unutmadı, unutmayacak.
Hani Ağır Silah Bölüğü diye de bilinen bir 4’ncü bölük vardı Tuzla Piyade Okulu’nda. Rahmetli Fuat GÜNEY, Uğur SEZİŞER ve ben Karabük’lü üç genç olarak 1973’ün Nisan ayında yedek subay eğitimi almak için bu birliğe katılmıştık. Ben bir dönem önce senin de olduğun o meşhur 4’ncü Bölükteydim. Ta o zamandan bazı güçler senin vatan ve ulus sevgine tahammül edememiş, sana er elbisesi giydirerek çavuş rütbesiyle “
SAKINCALI PİYADE” olarak Erzurum’a göndermişlerdi. 6 aylık eğitim boyunca bölükte hep bu konuşuldu, bizim de başımıza gelebilir endişesi yaşandı.
Yıllar sonra bir sabah, o zaman Yatırım-İş Sendikası’nın başkanı olan Satılmış EBİK’le sana gelmiştik.1980’li yılların başlarıydı ve Karabük Demir-Çelik İşletmeleri’nin taşeronu olan SANTES isimli bir firmanın para karşılığında fabrikaya işçi yerleştirdiğini içeren bir dosya getirmiştik. O sıralarda CUMHURİYET’in Ankara Bürosu Konur sokaktaydı. Sen henüz gelmemiştin. Işık KANSU biraz sonra geleceğini söyledi. Geldiğinde bizi küçük odana aldın, kahve söyledin. Bir süre sonra, “ KÖLE TİCARETİ” başlığıyla olayı kaleme aldın. Sohbet ederken gözüm karşıdaki gri renkli, iki kapılı çelik dolabın üstündeki bir cam tabelaya takıldı. Siyah zemin üzerine yaldızlı harflerle
“EXPORT-IMPORT/YAHYA DEMİREL“ yazılıydı cam tabelada..“
Uğur bey, ben size geldiğimizi sanıyordum, oysa burası sanki Yahya DEMİREL’in ticarethanesine benziyor” dedim. Hayali mobilya ihracatı nedeniyle kaçaktı o sıralar Yahya DEMİREL, İsviçre’de olduğu sanılıyordu.
“-Ahh..!”,dedin, Demirel’in kapatılan işyerlerinden birisinin getirdiğini söyledin tabelayı. Sonra ilave ettin,
“KENDİ GİTTİ ADI KALDI YADİGAR.”
SUÇLULAR VE GÜÇLÜLER kitabının 149’ncu sayfasında anlatıyorsun Erdal GÖKYÜZÜ’nü. Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde mahalle arkadaşımızdı. Çok yakışıklı ve kibar bir delikanlıydı. Subaylıktan ayrılma olan babası Fettah bey kömür işletmelerinin Karadon Bölgesi’nin koruma amiriydi, atla dolaşırdı. O arkadaş grubunun içinde kimler yoktu ki? Bir zamanlar milli takımın rüzgar solaçığı Halil GÜNGÖRDÜ, Ankaragüçlü Coşkun SÜER, Ömer BARUTÇU ve diğerleri. Bir de bizden biraz büyükçe Muhittin abi vardı. O zamanlar Kilimli’de lise olmadığından işletmenin tahsis ettiği tenteli kamyonlarla giderdik Zonguldak Çelikel Lisesi’ne. Biyoloji hocasıyla kavga ettiği için okuldan atılmış, liseyi Karabük’te bitirmişti Muhittin. Yürekli bir delikanlıydı ve yüksek öğrenimi sırasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin öğrenci liderlerinden biri olmuştu.. Senin de yazdığın gibi, Erdal Ankara’da Dil Tarih’e de, Hukuk Fakültesi’ne de devam etmişti. Yeşil parkasını hiç sırtından çıkarmaz, herkes O’nu devrimci olarak tanırdı. 1970-71 yıllarında Ankara’da Yüksek Tekniker Okulunda okurken zaman zaman karşılaşırdık Erdal’ la.”
12 Mart öncesinin gergin Ankara’sında öğrenci eylemlerinin en önünde yer alırdı” diyorsun. Tanıyordun O’nu, okul kantininde görüyor, arkadaşlarıyla hararetli birçok tartışmasına uzaktan tanık oluyordun. Tutuklanıp gözaltına alındığın Yıldırım Askeri Bölgesine bazı öğrencileri getirdiği zaman sana selam verdiğinde karşılık vermemiştin selamına. Devletin gizli görevlisi olduğunu anlamıştın..SUÇLULAR VE GÜÇLÜLER’de yazdığın gibi 27 Temmuz 1969 günü içinde Erdal’ın da bulunduğu bir grup öğrenci TBMM önünde oturma grevi yaptıkları sırada polis bu öğrencilerin bir kısmını gözaltına almıştı. Erdal’da içlerindeydi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa göre dava açılmış ve Erdal GÖKYÜZÜ altı ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Kitabında
“tahrikçi ajan” sıfatını verdiğin Erdal, bu aşamada açıklamış polis olduğunu ve beraat etmişti. İki fakültenin de öğrencisi olan, bütün devrimci öğrencileri, dernekleri tanıyan, bütün olaylara, yürüyüşlere, eylemlere katılan, bazen içinde bazen en önde olan Erdal GÖKYÜZÜ, sonradan Başbakanlığı döneminde Süleyman DEMİREL’in koruma müdürlüğünü üstlendi..Yakışıklı görüntüsü, metal çerçeveli gözlükleriyle TV ekranlarında Başbakanın arkasında sık sık yer alırdı. Çanakkale, Muğla, Nevşehir Emniyet Müdürlüklerinden sonra da emekli oldu.
Muhittin abiyi mi soruyorsun? O babayiğit Kilimli delikanlısını en son 1971 Haziran ayında okuldan çıkıp Ulus’a doğru yürürken Opera’nın karşısında gördüm. Ufalmış, ezilmiş ve bitkindi. 12 Mart’ta tutuklandığını, Mamak’tan yeni çıktığını, işkence gördüğünü anlattı. Karnı açmış. Ulus’ta ASPAVA’ya götürdüm. Birlikte pide yedik. Önce bir yere uğrayacağını sonra Kilimli’ye gideceğini söyledi. Parası olmadığını anlamıştım. Almak istemedi ama zorlayarak avucuna sıkıştırdım ve vedalaşarak ayrıldık. Birkaç ay sonra öldüğünü duydum.
Onaltı yıl önce 24 Ocak’ta Zonguldak’ta Demokrasi Platformunun senin için düzenlediği “anma töreni”ndeydim. Madenci Anıtı önünden başlayan yürüyüşte Zonguldaklılar alkışlarla seni andılar. Akşam AKM Salonundaki panelde kardeşin Ceyhan MUMCU ile o zaman ADD Başkanı olan Ertuğrul KAZANCI’yı dinlediler, terörü lanetlediler.
Sevgili Uğur MUMCU. Bugün 24 Ocak 27 yıl sonra bugün seni büyük bir ızdırap ve hüzünle yine anıyor ve eskisinden çok arıyoruz. Seni çok gördüler. Seninle beraber Türk Ulusu’nun ve Türkiye’nin düşmanları aydınlanma, özgürlük, bağımsızlık, yüreklilik ve dürüst gazetecilik kavramlarını da katlettiler.
NUR İÇİNDE YAT! SENİ UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ. ”EY HALKIM UNUTMA BİZİ” DEDİĞİN İÇİN DEĞİL; ŞU GÜNLERDE EN ÇOK SANA İHTİYACIMIZ OLDUĞU İÇİN, SENİ, CESUR YÜREĞİNİ, DÜRÜST KALEMİNİ ÇOK ARADIĞIMIZ İÇİN...
Fikret GÖKÇE
24 Ocak 2020