Dün, TUSAŞ’a yapılan saldırı sonrası beş yurttaşımızın ölümü ülkemizi yasa boğdu. Alçakça, kalleşçe yapılan bu saldırı, artık ülkeyi yönetenlere bir şeyler anlatmalıdır.
1982’de örgütlenmeye başlayan PKK’nın yaptığını açıkladı, yöneticilerimiz.
Hani, bitti denilen şu pis örgütün. Ayakkabı numaralarını bile bildiğimiz PKK’nın. 86 kişi kaldılar diye gayrı ciddi açıklamalar yapılan PKK’nın.
Sizi, bundan 40 yıl öncesine getirmek istiyoruz.
PKK, 15 Ağustos’ta Eruh’ta bir baskın düzenler ve askerlerimizi şehit edilir.
Dönemin Başbakanı Turgut Özal’a konu iletildiğinde, tepkisi “ Üç beş çapulcunun marifeti” şeklinde olur ve ertesi gün tatile gider.
İşi ciddiye almaz.
PKK, bu tavırdan sonra daha da azgınlaşır. Bu kez Kasım Ayı’nın sekizinde, Eruh’un Karageçit Köyü’nde bir katliam yapar. Bu kez çocuklar ve kadınlar hunharca katledilir. Beşi çocuk, dördü kadın dokuz canımız gider.
Bu köyün özelliği köylünün, PKK’yı desteklememesi, iyi bakmaması ve ihbar etmesidir. Bunların hepsi de Kürt’tür.
Kürdistan’ı kurma savında olan PKK, Kürk Yurttaşlara karşı bile acımasızdır.
Burada, önemli olan dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın gayrı ciddi tutumudur. PKK’nın yaptığı eylemi, “marifet” olarak sunmuştur topluma. Onun için, biz dünkü olayı, marifet olarak değil, “üç beş çapulcunun işidir” şeklinde değerlendiriyoruz.
12 Eylül’de yanlış uygulamalar sonrası, çok kısa sürede bu örgütün kurulması ve eylemlere başlamasının altında yatan nedenleri iyi irdelemeden sonuca ulaşmak zordur.
Bölgede, insanlar geçim sıkıntısı içinde boğulurken, böyle bir kanlı örgüt finansmanı nereden bulmaktadır? Arkasında, küresel güçler olmasa böylesine çabuk bir sürede organize olabilir mi?
40 yıldır, sağ iktidarlar, bu işin temeline inmek istememişlerdir.
Çünkü, kendileri de küresel güçlerle kucak kucağadırlar.
Şimdi, bize yeni yeni masallar anlatacaklardır. Biz, masal dinlemek istemiyoruz, icraat bekliyoruz.
Sınırlarımızdaki mayınları söktürüp, yol geçen hanına çevirenlerin hiç mi kusuru yoktur bu olaylarda? Sınırlardan, ellerini kollarını sallayarak geçenlerin arasında
PKK’lı militanlar yok mudur? Kimdir, bu gelenler? Hangi amaçlarla gelmektedirler?
Tek Adamlık uğruna, Cumhuriyet’in genleriyle oynayanlar, bu tür olaylarda timsah gözyaşı dökmektedirler. Hiç inandırıcılıkları yoktur.
Güçlü bir istihbarat örgütüne sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu olaylarda aciz kalması kabul edilemez.
Durup dururken, hiç bir yetkisi yokken, Bahçeli’nin ortaya attığı davet ve af talepleri, ne kerte ülke çıkarınadır?
Son olay göstermiştir ki; bir tek kişinin dur demesiyle bazı eylemler durmayacaktır.
Korkarız, önümüzdeki süreçte bunlar daha da artacaktır.
Ülkede, bir yönetememe zaafı vardır.
Yönetemeyenler de bellidir.