Yurdu baştan başa sarmış tarikatların önderleri ve din tacirleri bu aralar Gem'i azıya aldılar. Artık, pervasızca, "laiklik ilkesi kalkmalı" diyebiliyorlar. On yıllardır, laikliği din düşmanlığı olarak yorumlayarak, toplumun ayrışmasına neden olanlar, son yapılan seçimlerden sonra, sanki önlerinde hiçbir engel kalmamış gibi davranabiliyorlar. Hedeflerine laikliği koyan gerici ve bölücülerin odak noktaları bu aralar kadınlar. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, " kız okulları" önerisine balıklama dalan, HÜDAPAR, BBP daha da ileri giderek, "Kadın üniversiteleri ve hastanelerinden" söz ediyorlar. Gelinen nokta vahimdir, hatta vahim ötesidir. Cumhuriyet'in devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin koltuğunda oturan, atama Milli Eğitim Bakanı, kadın-erkek eşitliğini yadsıyarak, karma eğitime son vermek için cehennemin kapılarını açıyor, dinamit döşüyor. Daha seçimin üzerinden ki ay geçmeden, ülkeyi böyle bir tartışmanın içine çeken ve üst akıldan emir aldığı belli olan Milli Eğitim Bakanı, bir saniye bile o görevde kalmamalıdır. Toplumun dinamikleri bunun gereğini yapacaklardır diye düşünüyoruz. Çağdaş ve laiklik bir ülkede, bu tür düşüncelerin ortaya atılması bile ürkütücüdür. Bu tür önermeler, kabul edilemez. Bu tür düşünceler ortaya atılırken, klasik AKP düşüncesini de göz ardı etmemek gerekir. AKP'nin üst aklı, bu tür önerileri birilerine yaptırır ve tepkileri ölçer. Gösterilen tepkinin derecesine göre de uygulamaya geçer. Bu olayda da bunu yapacaklardır. Toplumun ve muhalefetin, tepkileri cılızsa, çalışmalar hızlandırılır. Çok güçlü tepkiler oluşursa da geri adım atılır. Yani, kurbağa teorisi uygulanır. Şu ana kadar muhalefetin, güçlü bir tepki ortaya koyduğunu göremedik. Kaldı ki, CHP listelerinden milletvekili olan muhalefet partilerinin tümü ile Cumhur İttifakı partilerinin önderleri Menzil Şeyhi'nin ölümünde ortaya koydukları tavır ile laikliği ne kerte benimsediklerini cümle aleme göstermişlerdir. Konser ve festivallerin yasaklanması, THY'nin Kokpitte namaz düzenleme çalışmaları, laik ve demokratik cumhuriyetin dönüştürülmesi amacına yönelik küçük ama önemli dokunuşlardır. Görevi, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak, tüm çocukların eşit koşullarda öğrenim görmelerini sağlamak olan Millî Eğitim Bakanlığı, karma eğitimi yok ederek, kadınları eve hapsetmek amacını yaşama geçirmek için vites büyütüyor. Yani, ırmağı tersine akıtma yolunda yürümek istiyor. Bu ülkenin , laikliği ve çağdaşlığı özümsemiş, kadınları ve gençleri vardır. Birilerinin "laikçi teyzeler" diyerek alay ettikleri o kadınlar, laikliği sonuna kadar savunacaklar ve örgütleyerek, tüm saldırıları püskürteceklerdir. Peki, listelerinde sağ partilere 40 milletvekiline yer veren 130 milletvekilli, ana muhalefet partisi bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum izlemektedir? Güçlü bir ses çıkarmakta mıdır? Ortalığı inim inim inletmekte midir? Gerçi birileri, bir zamanlar "laiklik tehlikededir diyemem" söylemini laik ilkesini getiren CHP yetkilisi olarak kullanmıştı. Yine, aynı şekilde, bir toplantıda "tarikatlara hayır" sloganı üzerine, "tarikatlara dokunmayın" diyen de olmuştu. Başörtüsü yasağını kaldırmakla övünenler de muhalefet partisi mensuplarıydı. Toplumun %75'i muhafazakâr, %25'i solcu gerekçesini öne sürerek, partiyi sağa açmayı kurtuluş olarak gören de aynı parti ve kişilerdi. O nedenle, 2011 seçimlerinden bu yana partiyi sağ tandanslı isimlere açtılar ve adım adım sağa kaydırdılar. Sonuç, aynı tas aynı hamam oldu. 6 masanın aldığı toplam oy yine %25'te kaldı. Bu resmen, sağa açılma paradigmasının çöküşüydü. Onur Öymen gibi bir ismi silip, yerine ne olduğu tartışılan Aykan Erdemir'i listeye alanların partiyi, nerelere taşıyacağı, o günlerde belli olmuştu. Ekmeleddin İhsanoğlu, vakası ise bir başka örnektir. Partide, ön seçimi rafa koyup, ilerici ve demokrat programı getirmeyenlerin alacakları sonuç ancak bu kadardı. Kısacası, parti öz evlatlarını başkaları uğruna yemiş ve başkalaşmıştır. Kendi tabanına yabancılaşmıştır. Laiklik ve geriye gidiş konusunda güçlü tepki vermeyen ana muhalefet partimiz, memur ve emekli maaşlarına yapılan yetersiz zamlar karşısında da suskun kalmıştır. Bir gecede motorine 6 lira birden zam yapılması karşısında ülkeyi ayağa kaldırması gereken ana muhalefet partisi, ne yazık ki, sosyal medya ile tepkisini göstermektedir. Oysa, eski CHP olmuş olsaydı, ortalığı inletirdi. Örneğin, kontak kapatma eylemini örgütleyebilir, zamların geri alınmasını sağlayabilirdi. Ama, yine de umut vardır. CHP'liler, yüce önder Atatürk'ün, " Partide bir yanlışı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız, şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek, son derece yanlıştır. Mahsuru faydasından büyük olur" şeklinde 3. Olağan kurultay konuşmasını anımsamalılar ve soran sorgulayan bir particilik anlayışına sahip olmalıdırlar. Unutulmasın ki, bu ülkede, 100 yıldır sadece CHP ayaktadır ve zamanı gelince yine umutları yeşertecektir.