19 Eylül, 2024 10:45 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+A-
Bu Yazıyı Paylaş
veya linki kopyala
KİMSELER TUTAMAZ BİZİ, BU SKORLA UÇARIZ!
Üniversite mezunlarının işsizlik oranında Türkiye yüzde 33.1 ile Avrupa'da sonuncu oldu.
Üniversite açmaktan daha önemlisi üniversite mezunlarını istihdam edebilmektir. Ülkenin ihtiyacı kadar mezun vermek yerine, plansız, programsız bir şekilde mezun verildiğinde sokaklar üniversite mezunu mutsuz insanlar ile doluyor.
Türkiye'de her yıl yaklaşık 1 milyon genç üniversiteden mezun oluyor. Ancak üniversite mezunlarına istihdam yaratmakta zorlanıyoruz.
OECD'nin verilerine göre, ülkemizde 18-24yaş grubundaki gençlerin yüzde 31.1'i ne eğitimde nede istihdamda yer alıyor.
Gençlerimiz meslek sahibi olabilmek umuduyla büyük hayallerle yüksek öğrenim görüyor. Aileleri onları okutabilmek için çok büyük maddi sıkıntıların içine giriyor.
Sonuç ise tam bir hüsran. Garsonluk yapan mühendisler, kuryelik yapan öğretmenler, asgari ücrete razı olan milyonlarca üniversite mezunu gencimiz var Bu durum ülkem adına utanç dır.
Türkiye'de Ocak 2024 itibarıyla 208 yükseköğretim kurumu (devlet/vakıf üniversitesi ve vakıf meslek yüksekokulu) ile dünyada üniversite sayısı bakımından 25. sırada yer alıyor. Nicelikte çok iyiyiz. Ya nitelikte?
Bizde, üniversite kontenjanları, üniversitelerin kapasitesine, bölümün talebine, öğretim elemanlarının sayısına ve fiziksel imkanlara göre belirleniyor. Her üniversite sadece bu kriterlere göre öğrenci kaydediyor. Ülkenin ihtiyacından fazla mezun vermiş olmak kimsenin umurunda değil. Devletin bu konuda bir planının olmadığı da ortada.
Bakınız! Türkiye'de tarımsal yükseköğretimle ilgili 33 fakülte var.
Son yıllarda peş peşe açılan ziraat mühendisliği fakülteleri yıllık 5 bin öğrenci alıyor ve 5 bin öğrenci mezun ediyor. Biriken bir işsizlik sorunu var ve buna karşılık bir atama yok.
Tarımın bit(ril)tidiği bir ülkede ilginç değil mi?
Türk Eczacıları Birliği kayıtlarına göre de Türkiye'de 10 binden fazla eczacı işsiz. Buna her yıl mezun olacak 4500 eczacı daha dahil oluyor. 20 yıl önce 8 olan Eczacılık Fakültesi sayısı bugün 62'ye ulaştı.
105 üniversitede eczacılık Fakültesi var.
Ülkede 81 adet hukuk fakültesi var.
2010 yılında 70 bin 332 olan avukat sayısı 2,5 kat artışla 2022'de 174 bine ulaşmıştı. Buna paralel olarak, hukuk fakültelerinden mezun olan kişi sayısı da 2010'dan 2021'e kadar sadece 11 yılda 4 kat yükseldi. 2010'da hukuk fakültesinden mezun olan kişi sayısı 4 bin 600'ken, 2021 yılında bu sayı 18 bin 529 oldu.
Son verilere ulaşamadım ama durumun daha da vahim olduğunu tahmin etmek hiç zor değil.
Diğer meslek gurupların dada durum çok farklı değil.
Nitelik yerine niceliğe önem verdik. Sayılarla övünüyoruz. Sonuç ortada 20 yıl önce dünya sıralarında üst sıralarda yer alan üniversitelerimiz şimdi listeye bile giremiyor. Eğitimin kalitesi çok düştü.
1960 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatını (DPT) 2011 yılı Haziran ayında kapattık.
DPT kamuya ve özel sektöre yol gösteriyordu; bir vizyon sunuyordu.
Teşkilat 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı olarak yeniden organize edildi. 2018 yılında Kalkınma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü birleştirilerek Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı oluşturuldu.
22 yılda devletin bir çok kurumu ya kapatıldı yada dönüştürüldü.
Türkiye'deki üniversitelerde kayıtlı öğrenci sayısı 8 milyon. Bu sayı ile OECD ülkeleri içinde ilk sıradayız.
Bu öğrenci sayısı, ülke nüfusumuzun %9'u.
Son 30 yılda açılan üniversite sayısı 20 kat artmış.
Son 5 yılda açılan üniversite sayısı 80.
Toplamda kamu, vakıf ve özel üniversite sayımız 209.
Alın size müthiş bir rekor daha; Son bir yılda yetişen Profesör sayımız 4.000. (Dörtbin)
68 üniversite rektörünün uluslararası yayınının olmadığı,
21 üniversitenin, uluslararası hiçbir etkinliğinin olmadığı araştırmalarla ortaya konmuş.
Biz geldiğimizde üniversite sayımız şu kadardı, şimdi şu kadar diye övünmeye devam edebilirsiniz.