Ankara Üniversitesi’nin efsane hocalarından, önceki Kültür Bakanlarımızdan Ahmet Taner KIŞLALI, 25 yıl önce, 21 Ekim1999’da bombalı bir suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Yazdıklarını zevkle okuduğum, konuşmalarını hayranlıkla izlediğim KIŞLALI Hoca, Atatürk, cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarının hedefleri arasındaydı. Tıpkı Uğur MUMCU gibi, Muammer AKSOY, Bahriye ÜÇOK, Çetin EMEÇ ve diğer değerlerimiz gibi…
Çok mütevazi bir kişiliğe sahipti. Yüzünden tebessümü eksik olmaz, ayrımcılık yapmadan herkesle sohbet eder. Güzel Türkçesi ve tatlı uslubuyla karşıt düşünce sahiplerini bile kırmadan ikna ederek, dostluklarını kazanırdı. Oysa özellikle İslamcı çevrelerden çok tehditler alıyordu. Katledilmeden dört ay önce, 13 Mayıs 1999 günü Akit Gazetesi, manşetten verdiği fotoğrafının üzerine çarpı işareti koyarak hedef göstermişti.
Ahmet Taner KIŞLALI, Fethullah GÜLEN tehlikesini de çok önceden görmüştü. 17 Ekim 1999 günü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “ Tanrı’yı Kim Kullanır ? “ başlıklı yazısında buna dikkat çekiyordu. Bu yazıda Gülen cemaatinin, hükümetlerin ve batı’nın desteğiyle nasıl güç kazandığını, Laiklik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığının yarattığı tehlikelerin giderek büyüdüğünü anlatıyordu. Bu yazısı yayımlandıktan dört gün sonra öldürüldü.
Davet edildiği her toplantı ve konferansa konuşmacı olarak katılmaya çalışır, hatta farklı illerde düzenlenen bu etkinliklerin birçoğuna kendisinin aldığı biletlerle otobüs ve trenle gider, düzenleyenlere yük olmak istemezdi. Ölümle tehdit edilmesine ve bakanlık yapmış olmasına karşın hiç koruma almadı ve resmi araç talep etmedi.
Bu toplantılardan biri de XIII. Türk – Alman Gazetecilik Semineri ve Atatürk Devrimleri, Kemalizmin Dünü, Bugünü ve Yarını başlığıyla Side’de 20 – 21 Haziran 1998’de yapılmış ve kitap haline getirilmişti.
Bu toplantının konuşmacıları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI ile Prof. Dr. Yahya Sezai TEZEL’de yer almıştı. Yaptıkları konuşmalarda KIŞLALI Atatürk devrimleri ve kuruluş yıllarını anlatırken TEZEL Osmanlının çöküş nedenlerini dile getiriyor ve Lale Devrini batılılaşma olarak görüyordu.
Bu toplantıda, Prof. Dr. Şerafettin TURAN, Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN ve Oktay EKŞİ’nin yanı sıra Alman yetkililer arasında Prof. Dr. Udo STEİNBACH’da konuşmacı olarak bulunuyordu. Türkiye’nin AB üyeliğine şiddetle karşı olan ve Alman Doğu Enstitüsü Müdürü bu kişi bu toplantıdan üç ay sonra 18 Eylül 1998’de Lingen Akademisi’nde şöyle konuşuyordu.: “ Sorun, Atatürk’ün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün Türk Devleti ve Türk Ulusu’dur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk ve zorlama Türk Ulusudur. Böyle bir ulus yoktur….” (Cumhuriyet, 1 Haziran 2000)
YİNE BİR RASTLANTI.,
KIŞLALI Hoca, yine bir Ekim ayında 19 Ekim 2022 Çarşamba günü vefat eden Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yahya Sezai TEZEL ile farklı dünya görüşlerinin insanlarıydı. Bir başka rastlantı olarak bundan tam 23 yıl önce aynı gün, 19 Ekim 2001 Cuma günü Prof. TEZEL ile aramızda yaşanan bir tartışmayı üzülerek anımsıyorum.
18-19 Ekim 2001 günleri Türk Demokrasi Vakfı ile Konrad Adenauer Vakfı’nın Büyük Ankara Oteli’nde birlikte düzenledikleri “ Türkiye Cumhuriyeti ve Almanya Federal Cumhuriyeti – Fikri Temeller ve Siyasi Yönelim” konulu bir toplantı yapılıyordu. Ben de davetliler arasındaydım. Yanımda bir emekli albay ile 2020 yılında vefat eden DSP 21. Dönem Amasya Milletvekili Gönül Saray ALPHAN oturuyordu.
Programın ikinci günü olan 19 Ekim’de “Kemalizmin 21. Yüzyıldaki Geleceği” başlıklı paneli Prof. TEZEL yönetiyordu. Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, gazeteciler Murat BELGE ve Abdurrahman DİLİPAK konuşmacı idiler. Toktamış Hoca cumhuriyetin kuruluş sürecini anlatan bir konuşma yaptıktan sonra söz alan Murat BELGE ilk meclis hakkında olumsuz beyanlar yaparken araya giren Yahya Sezai Hoca; “seçimle oluşmamış bir parlamento ahlaksız bir oluşumdur” deyince dayanamadım ve yerimden kalkarak “sözünüzü geri alın, ilk meclisimize bunu söyleyemezsiniz” diye bağırınca çevremdekiler de ayağa kalktı ve hocayı protesto ettiler. Alman vakfının başkanı Dr. Wulf SCHÖNBOHM ortalığı sakinleştirmeye çalışırken TEZEL Hoca’nın ”Ben İngiltere Cambridge ve ABD Harvard Üniversitelerinde bulundum, siz necisiniz, eğitiminiz ne, kim oluyorsunuz” sorusunu “Ben Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlı sade bir Türk vatandaşıyım” diye yanıtlamamdan sonra Dr. Wulf oturuma 15 dakika ara verirken Toktamış Hoca çantasını toplamaya başladı ve İstanbul’a dönmesi gerektiğini belirterek toplantıyı terk etti.
Bu Alman vakfının Ankara’nın önemli otellerinde düzenlediği benim de katıldığım toplantılara ait dokuz adet davetiye ve kitapları muhafaza ediyorum. Sadece bu vakıf değil Friedrich Ebert ve Friedrich Neumann vakıfları da bu tür toplantıları yapıyor ve Türkiye ekonomisi, basın, Türklerin Almanya’ya entegrasyonları, Kıbrıs, belediyeler, seçimler vb. konuları gündemlerine alıyorlardı. Nedense bu Alman vakıflarının ard arda yaptıkları bu toplantılarda Türk partneri hep ANAP bakanlarından Bülent AKARCALI’nın başkanı bulunduğu Türk Demokrasi Vakfı oluyor ve organizasyonu birlikte düzenliyorlardı.
KIŞLALI Hoca, bu vakıflar gibi benzer STK’ların ve istihbarat örgütlerinden destekli bazı yabancı kuruluşların bizim iç sorun ve politikalarımıza karışmasını hiç istemez ve onların dikteci propagandalarına hep karşı çıkardı. Nur içinde yatsın. Saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.