blank
Mustafa AKAY tarafından
28 Temmuz, 2023 10:15 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

DENİZ BİTTİ

Kaptanı ölen gemiye Temel'i kaptan yaparlar. Temel, bir iki gün iyi idare eder... Ama, bir gün gemiyi karaya oturtur. Sorarlar, "Ne ettin ? Gemiyi karaya oturttun." Temel'in savunması kitaplara girecek kadar önemlidir. -"Ben bir şey etmedim, deniz bitti!" Son günlerin tartışılan konusu 7500 lira maaş alan emeklilere "0" zam verilmesi, tam da denizin bittiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Yine, denizin bittiği önceki dönemlerde de bir "Varlık Fonu" hikayesi uydurulmuştu. Kullanılması zorunlu insafsızca yapılan zamlar da aynı doğrultuda değerlendirilebilir. Bazı ürünlerde ÖTV ve KDV'nin artırılması , bir şeyler olduğunu göstermiyor mu? Gerçekten deniz bitiyor mu?   Ya da deniz bitti de haberimiz mi yok? Bir zamanlar,  "Tulumbada su bitti, su koymak lazım" demişti bir büyüğümüz. Deniz'in bitmesiyle suyun bitmesi aynı anlama mı gelmektedir? Tulumbada su bittiyse, durumumuz nedir? Biz de mi bittik yoksa? Ulusal Varlık Fonu denilen fonu yönetecek olan Yiğit Bulut bu işten çok anlayan birisi midir? Yoksa, yandaş olduğu için mi oraya getirilmiştir? Bazı kurum ve kuruluşlarla değerli arsaların Kanun Hükmündeki Kararname ile fona aktarılmasının anlamı nedir? Olağan bir uygulama mıdır? Yoksa bir çapanoğlu mu vardır? Bu fona aktarılan kurum ve kuruluşların denetimi yapılabilecek midir? Daha önce kurulan ve yüze göze bulaştırılan fonlardan bu fonun farkı nedir?   İş adamlarımız ya da iş yeri sahiplerimiz Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak işçi alımı yapacaklar mıdır?  Her iş yerine bir işçi alınınca ülkemizin üretimi artacak mıdır? Kişi başına düşen milli gelir ne kadar yükselecektir? Genellikle ihracatlarından dolayı bütçe fazlalığına sahip olan ülkelerin kurduğu bu fonlar varlık fonu olarak görülürken, cari açık veren ülkemizdeki adı yokluk fonu mu olacaktır? Bu konuda en iyi konuşacaklar elbette ekonomistlerdir. Ancak, ekonomistlerin büyük çoğunluğunun görüşü, bu uygulamanın doğru bir uygulama olmadığı şeklindedir. Bu uygulamanın devleti borçlu göstermeden borçlanmayı sağlayacak bir yöntem olduğu belirtilmektedir. Bir yandan da yeni özelleştirmelerin kapısını açacağı bildirilmektedir. Bu fona aktarılan kurum ve kuruluşların teminat gösterilerek yeni borçlanmaya gidilmesi iyi bir şey midir? Ya da sata sata bitirilemeyen Cumhuriyet kazanımlarının geride kalanlarının özelleştirilmesi "deniz" i biraz daha ileriye mi itecektir? "Deniz bitti" demek için biraz daha zaman mı kazandıracaktır? Ya da, bir yerlerden su getirip tulumbaya dökmemizi mi sağlayacaktır? Bu da yeni borçlanmalar mı olacaktır? Taşıma suyla tulumba su verir duruma gelebilecek midir? Rize'de denizi taşla toprakla doldurmaktan vazgeçip, denizden kazandığımızı tekrar denize mi verdirecektir? Denetimden uzak sınırsız sorumsuzluk ve sınırsız yetkilerle bu işin başına getirenlerin deneyimleri nelerdir? Nerelerde deneyim sahibi olmuşlardır?  Bilgili, birikimli, donanımlı ve liyakatli midirler? Bir yanlış yaptıklarında telafi yoluna nasıl gidilecektir? Ya da bu iş daha önce yapılan özelleştirmelerdeki adam kayırmaların benzerlerini mi yaşatacaklardır bu necip millete? Yiğit Bulut denilen kişi adı gibi yiğit midir? Yoksa, yiğitlik rolü mü yapmaktadır? Türkiye'nin onca değerli ekonomistti dururken Yiğit nereden bulunmuştur? Bürokrasinin vesayetini kıracağız diyen anlayış yeni bir bürokrasi yaratmaktadır. Bu bürokrasi de yağlı bağlı bir bürokrasi olacaktır? Yani, bal tutan parmağını yalayacaktır? Böylesine devasa bir kuruluşun başına getirenler nasıl bir kadro kuracaklardır? KİT'lerden şikâyet edenler düzelteceklerine daha berbat KİT'leri neden oluştururlar? Necip halkımızın son seçimde verdiği karar, denizi biraz daha bitirecek gibi görülüyor. Körfez ülkelerinde para peşinde dolaşmak da durumun vahametini gösteriyor.   Ballı maaşlar, ihale kıyakları , her tarafı güllük gülistanlık gösterme de işin başka tarafı. Çünkü, "bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete".