46 yıl önce bugün Ankara’da yedek subay olarak vatani görevimi yapıyordum. Saat 17.30’da mesai bitimi askeri lojmanlardaki evime geldiğimde 3.5 yaşındaki oğlum
“Baba annem ağlıyor” diyerek beni karşıladı. Ne oldu, ne var hanım diye sordum. O gün radyodan ara haberlerde İsmet Paşa’nın vefat ettiğini öğrenmiş, bu habere üzülmüş, onun için ağlıyormuş.
O gün gerçekten bir tarih sona eriyordu.
İki kez bizzat karşılaştığım, ellerini öptüğüm, Büyük Atatürk’ün en yakın dostu, dava arkadaşı İsmet Paşa ebediyete intikal etmişti. 1953 yılında vapurla Zonguldak’a geldiğinde karşılayanlar arasına karışmış bir fırsat bulup ellerinden öpmüştüm. O’da benim hırkama gümüş bir altı ok rozeti takmış bir de hala özenle sakladığım ipekten yapılmış bir altı ok kokartı vermişti. İkinci kez 1971 yılında 1 yaşındaki oğlumuzu kucağıma alıp Pembe Köşk’e ziyarete gitmiştik. Eşi Mevhibe Hanımefendi ile bizi kabul ettiler ve oğlumun yanaklarını okşayarak sevgi ve nezaketlerini eksik etmediler.
Bugün her yıl olduğu gibi yine kabri başında, yapılan anma törenindeydim. Torunu Gülsün Hanım öğleden sonra okunacak Kur’an ve mevlit için Pembe Köşk’e davet ettiğinden biraz sonra da oraya gideceğim.
Çok nankörlükler gördü, iftiralara, saldırılara maruz kaldı. Hala devam eden bu tavırların diğer bir hedefi de Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olduğu halde amaçlarını İsmet Paşa ile kamufle ederek saldırı ve iftiralarına devam ettiler.
“İki ayyaş” dediler.
“O, İstiklal Savaşı’na katılmadı, kümeste saklandı” dediler.
“Faşistti, zaten bıyıkları da Hitler’inkine benziyor” dediler.
Öldürmeye kalktılar, suikast düzenlemek istediler, Kayseri’ye giderken bindiği treni
durdurup indirmek istediler,
1964 yılında Başbakanlık’tan çıktıktan sonra bindiği Opel marka aracını durduran
Mesut SUNA isimli bir kişi tarafından silahla üç el ateş edilerek öldürmek istediler.
1959’da Uşak’ta taşlanmış, başından yaralanmıştı.
1959’da Necip Fazıl KIŞAKÜREK’in çıkardığı Büyük Doğu Dergisi’nde “ GÜNÜ
GELDİ” başlıklı yazıda kefen giyeceği günün geldiği anlatılıyor ve hedef
gösteriliyordu.
1969’da Yargıtay Eski Başkanı İmran ÖKTEM’in cenaze töreninde saldırıya
uğradı. Bir general silahını çekerek ve “Bu memleketin sahibi var” diye bağırarak
saldırıyı önledi.
Ama o milletine hiç küsmedi. Savaşlarla geçen yıllarına karşın, O milletini İkinci Dünya
Savaşı’na sokmadı, yetim ve öksüz bırakmadı.
Nur ve ışıklar seninle olsun Paşam. Mekanın cennet olsun.
Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.