blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
07 Şubat, 2025 12:45 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Yaban hayatı uzmanından yabani hayvanlara besin bırakılmaması uyarısı

Bugünlerde soğuk ve karlı hava ülkemizin büyük bir kısmını tesiri altına alırken bilhassa yüksek bölümlerde besin arayan yabani hayvanlar için bırakılan besinler hayvanlara faydadan çok ziyan verdiği belirtildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve İdaresi Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sağdan Başkaya, yabanı hayvanlar için tabiata bırakılan besinler onlar için olumsuz sonuçlar oluşturabileceğine dikkat çekerek "Vatandaşın tabiata besin, yem bırakması gerçek bir şey değil bu durum hayvanları evcilleştirir. "Yabani hayvanlar esasen sert geçen kış koşullarında önlemlerini alıyorlar" dedi.

Bırakılan besinler sindirim sistemlerine ziyan veriyor
Hayvanlar için bırakılan besinlerin hayvanların sindirim sistemine ziyan verebileceğini kaydeden Diğere, "Yaban hayvanları tabiatta kendileri beslenmesi gerekir. Beşerler tarafından ne kadar desteklenirlerse, beslenmelerine yardımcı olunursa haliyle o kadar da evcilleşirler. İstenen, insanların onlara müdahale etmemesidir. Kimi çok özel tipler vardır, mesela yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulanan birtakım çeşitler. Yahut desteklenmesi gereken birtakım popülasyonlarda beşerler onlara destek besin verebilir. Lakin bunun da profesyonelce uzmanlar tarafından yapılması gerekiyor. Vatandaşın çuvalla tabiata besin, yem bırakması hakikat bir şey değil, hayvanları evcilleştirir. Hayvanlar zati sert geçen kış koşullarında önlemlerini alıyorlar. Kimisi yünü ile kürkü ile tüyü ile bir biçimde değişime uğrarken bir kısmı göç ediyor. Bir kısmı kış dinlenmesine bir kısmı kış uykusuna yatıyor. Alanda kalıp yaşamaya çalışanlar da besinlerini kendileri bulmaları gerekiyor. Şayet biz onlara daima dayanak çıkarsak onları evcilleştiririz. Öteki mahsurları da hayvanların sindirim sistemine verdikleri ziyan da tutun da mikrop bulaştırmaya kadar yahut belirli noktalara toplandığında yırtıcıların onlara ziyan vermesine kadar birçok olumsuz nedenleri sayabiliriz. Şayet onlara besin desteği yapmaya kalkarsak bence faydadan çok ziyan veririz" tabirlerini kullandı.

Yayla konutlarına ziyan vermelerinin nedeni...
Ayıların yayla konutlarına ziyan vermesini bırakılan besinlere bağlayan Obura, "İnsanlar yayla konutlarında besin bırakıyor. Kimisi bal, peynir, zeytinyağını v.s bırakıyor. Bunlar koku yayıyor. Ayı da esasen yayla meskenlerinde besin olduğunu öğrenmiş durumda hiç koku yaymasa bile konutlarda bu türlü bir durum olduğunun farkındalar. Beşerler tarafından da çok rahatsız ediliyorlar. Uyumuş durumda kış dinlenmesinde olan ayıyı kar motoruyla da uyandırabiliyoruz yahut ormanda ağaç keserken av köpeğinin havlamasıyla uyanabiliyor. Ayı uyanmasından sonra etrafta dolaşmaya başlıyor. Bu seferde kış uykusuna yatmadı diyoruz. Kimi ayılar aslında kış uykusuna yatmaz, yatmaya gerek duymaz. Zira etrafta hala daha besin vardır o denli durumlarda yatmak zorunda da değildir. Bu üzere durumlarda ayı yayla konutlarına girip kırıp ziyan verebiliyor. Beşerler yayla konutlarında besin bırakmamalı, bırakıyorsa bile derine gömmeli yeterlice kapatmalı " dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Atilla Çilingir tarafından
07 Ekim, 2025 09:37 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KIBRIS’TA ÇÖZÜM OLUR MU?

              Kıbrıs adasında 1968 yılından beri devam eden müzakereler sürecine bakıldığında taraflar arasında yapılan görüşmelerin hiçbirisinden bir sonuç alınamamıştır.

Her defasında yeniden başlayan bu süreç öncesine bakıldığında ise, Rum tarafının kabul edilmesi mümkün olmayan talepleri, Türk tarafının hak ve hukukunu gasp eden yaklaşımıyla karşılaşılmıştır.

            Şurası öylesine açık ve nettir ki; Rumlar müzakereler döneminin hiç birisinde talep ettikleri parametrelerden bir adım dahi geri atmamıştır.

            Pekiyi Rum tarafının çözüm adına ortaya koymuş oldukları bu parametreler nedir? Hangi konu başlıklarını içermektedir?

            Rum tarafının çözüm adına ortaya koydukları, her müzakere döneminde hiçbir şekilde vazgeçmedikleri en önemli konu; Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlük hakkının ortadan kaldırılması ve Türk askerinin adayı terk etmesidir.

           Kıbrıs’ta 1974’te yaşanan savaş sonrasında adanın güneyine göç eden Rumların yeniden kuzeye dönmeleri çözüm olabilmesi için onlar adına ikinci öncelikli konudur.

           Hiçbir müzakere sürecinde Kıbrıs Türk Halkının siyasi ve ekonomik yönden eşitliği, bağımsızlığı, ada üzerindeki yaşam hakları bu sürecin hiçbir döneminde adaletli bir şekilde görüşme masasında ele alınamamış, her defasında Rum tarafının türlü engellerine takılmıştır.

          Adada her müzakere döneminde konu edilen kapalı Maraş bölgesi, Ercan havaalanının uluslararası uçuşlara, Gazimağosa derin limanının uluslararası kullanıma açılması da; çözüm sürecine damgasını vuran konular olmuş ama her defasında Rum tarafının olumsuz yaklaşımları nedeniyle bu konularda da bir sonuç alınamamıştır.

          Günümüz dünyasına bakıldığında kendi vatanında yaşayan bir toplumun, ona komşu bir diğer toplum tarafından bu kadar izole edildiği, her türlü yaşam hakkının türlü tuzaklarla engellendiği bir coğrafya yoktur.

         Kıbrıs Türk’ü halen doğup, büyüdüğü topraklarda izole bir hayat yaşamakta, anavatan Türkiye’nin tanıması, koruyup kollamasından başka bir güvencesi bulunmamaktadır.

         Böylesi bir duruma çözüm bulunabilmesi için BM ve AB çatısı altında yapılan görüşmelerden de hiç bir sonuç alınamamış, bunun dışında bölge ve bölge dışındaki ülkelerin çözüm gayretlerinden de bir sonuç çıkmamıştır.

        Adada yaşanan bu olumsuzluklara özellikle son iki yıldır eklenen Doğu Akdeniz ve ada çevresindeki enerji yataklarının kullanımı konusuyla ilgili anlaşmazlıklar, bu çözümsüzlüğü yeni bir zemine ama özellikle emperyalist güçlerin bölgeden enerji payı kopartmaları sürecine taşımıştır.

       Artık Kıbrıs adasındaki çözüm, sadece ada üzerinde garantörlük hakları olan ülkeleri değil, bölgenin enerji yataklarının kullanımı nedeniyle Rumlarla anlaşmalar yapan diğer ülkeleri de ilgilendirmektedir.

      Kıbrıs konusuna çözüm bulmak amacıyla Crans Montana’da yapılan son müzakerelerden de bir sonuç çıkmayınca; bu defa da özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji sorunuyla ilgili gergin bir sürece girilmiştir.

     Kıbrıs konusuyla ilgili 60 yıldan bu yana süren anlaşmazlıkların temelinde Rum tarafının kendi isteklerinin dışında hiçbir konuda çözüme yanaşmaması vardır.

      Aslında Rum tarafı AB’ye üye yapılmakla, yıllardan beri uluslararası camia tarafından Kıbrıs’ın yasal hükümeti gibi muamele görmekle adada istedikleri her şeyi elde etmişlerdir.

      Onlar için bir tek şey kalmıştır! O da yeniden adanın kuzeyine dönmek, Türkiye ve Türk askerinden kurtulmaktır. Bu nedenle adanın kuzeyinde yaşayan Türklerin neler çektikleri, onların izolasyonu, tanınıp tanınmamaları, gelecekleri, adadaki yasal hak ve hukukları onlar için bir şey ifade etmemektedir.

         Zaman; Rum tarafı için adada yaşanan süreci kendi lehlerine kullanmak amacıyla kullandıkları en önemli silah, Türk tarafı içinse geleceğin bilinmezlerini içeren problemler karmaşası olmuştur.

         Kıbrıs’ta yarım asrı çoktan aşan bu süreçte yaşananlara bakıldığında taraflar arasında mutabakat sağlayan bir çözüm olabilmesi çok zor, hatta imkânsızdır.      

        Artık Kıbrıs konusuyla ilgili çözüm olacak diye bir 60 yıl daha beklemeye ne Türkiye’nin, ne de KKTC yönetiminin bir sabrı kalmamıştır.

       Özellikle Türkiye’nin atacağı yeni/öncelikli adımların en başında adanın kuzeyinde kurulu, 42 yıldır dimdik ayakta duran KKTC devletinin uluslararası camiada tanıtılması olmalıdır.  Bu adım; yıllardan beri Rumların Kıbrıs Türk’üne uyguladığı her türlü insanlık dışı ambargolara son vereceği gibi, yıllardır çözüm sürecini engelleyen Rum tarafına da hak ettiği yanıt olacaktır.

       Böylesi bir adım, aynı zamanda Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki varlığına, bölgesel enerji kaynakları üzerindeki hak ve hukukuna ayrı bir güç katacak ama en önemlisi Kıbrıs konusunda aranan çözüm de böylece sağlanmış olacaktır.

       Atilla Çilingir

       www.atillacilingir.com

       05 Ekim 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.