Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

SREBRENICA SOYKIRIMIN 27nci YILI

Köşe Yazıları Yayın: 14.07.2022 07:23
SREBRENICA SOYKIRIMIN 27nci YILI

SREBRENICA SOYKIRIMIN 27nci YILINDA SIRPLAR TARAFINDAN VAHŞİCE KATLEDİLEN BOŞNAKLARI RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUM.

Bu kanlı vahşet sırasında bir tank mermisiyle yaralandıktan sonra başı kesilerek öldürülen ve kesik başı kendi kullandığı su şisesinin üzerine yerleştirilen Dostum, Değerli Kardeşim Admir VALENTİÇ’in  bana anlattığı Babası Ferid’in acı yaşam öyküsünü derleyerek sunuyorum.

1389’da Kosova’da hezimete uğrayan Sırpların 600 yıllık intikam duygularının eseriydi bu yapılan soykırım., Sırp lider Miloseviç, Kosova’da 1989 yılında 1 milyon Sırp’a hitaben yaptığı, intikam ve hesaplaşma arzusuyla dolu, halkı galeyana getiren  konuşmasında yaşanacak kanlı olayların ilk ateşini yakmıştı.

“Tanrı bazı milletleri üstün ve seçkin, bazılarını ise değersiz ve üstün olana itaat edecek biçimde yaratmıştır. Sırpların Müslümanlardan daha üstün oldukları bir gerçektir. Müslümanlar yok olmaktan kurtulmak istiyorlarsa, üstün olan bizlere itaat etmeye mecburdurlar” diyen Miloseviç’ten ayrı olarak, Bosna Sırplarının Lideri olan Radovan Karadziç ise; “Biz tek din ve tek kültürlü bir Avrupa için savaşıyoruz, amacımız Balkanlardaki İslam kalıntılarını yok etmek ve Anadolu’ya kadar sürmektir, bu büyük mücadelemizde Avrupa ve Batı dünyası bizi tam olarak desteklemek zorundadır” diyordu.

FERİD (HUSEİN) VALENTİÇ0446aaef bb61 4d01 96b9 3ace48c9d22a

08 Ekim 1957 tarihinde Kovaçeviçi köyünde doğdu. 25 Haziran 1994 tarihinde Zavidoviçi şehrinde, 715 No’lu cephede şehit düştü. 1981 yılının 17 Temmuz günü evlenen Ferid ile Fatima’nın mutlu bir evlilikleri vardı. İkiside Kovaçeviçi  köyünde doğduklarından birbirlerini çocukluk yıllarından beri tanıyorlardı. Ferid, sanat okulu inşaat bölümünü bitirdikten sonra İzgradnja isimli inşaat şirketinde çalışma hayatına başlamıştı. Bir süre sonra buradan ayrılarak Zenica kömür ocağına geçmiş, 1979 yılında ise Zenica Demir Çelik Fabrikasında çalışmayı tercih etmişti.

İlk çocukları olan Admir kurulan bu yuvanın birinci yılında dünyaya geldi. Evlenmelerinden kısa bir süre sonra bir arsa satın alan Ferid, diğer dört kardeşi gibi Kovaçeviçi köyünde kendi evini inşa etti. Dört yıl sonra ikinci oğlu Edin ve savaş başlamadan bir yıl önce de en küçük oğlu Nermin doğdu.

Ferid, çocuklarını çok severdi. Onlarla oynayarak, birlikte gezip eğlenerek daha da mutlu oluyorlar, hiç unutmadığı doğum günlerinde aldığı hediyelerle  onların sevinçlerini birlikte paylaşıyorlardı. Boş zamanlarda avcılığı da seven Ferid ve ailesinin bu mutluluğu savaş rüzgarlarının esmeye başladığı 1991 yılına kadar sürdü. O günlerde her yerde hissedilen endişe ve korku onların evini de sarmaya başladı. Bir gün Ferid, eşine “savaş çıkabilir hazırlıklı olmamız gerek” dediğinde Fatima’nın yüreğine sanki ateş düşmüştü.

Bir yıl kadar sonra mayıs ayında bir gün çocuklara çilek toplamak için ormana giden Ferid çok çabuk geri geldi ve av tüfeğini alarak evden ayrıldı. Eşinin nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmeyen Fatima çocuklarıyla evde yalnız kalmıştı. Bir süre sonra, eşinin

Komutan Patkoviç’in Oravitsa Askeri Birliğine katıldığını öğrendi. Fatima’nı kardeşi Zuti’de bu birlikteydi. Valentiç ailesinin mutluluğu burada kesilmiş, savaşın acı öyküsü burada başlamıştı.

Orahovitsa birliği ile ilk çatışmalara Drivuşa cephesinde başladı. Daha sonra daha uzak yerlere gitti. 314. Motorize Piyade alayı kurulduğunda kocası ve arkadaşı Fikret Spahiç’in  bu alayın 2.Taburuna katıldıklarını öğrendi Fatima.. Hırvatların HVO birlikleri arkadan vurduğunda onlar Vitez, Busovaça, Zepçe, Fojnica cephelerine koştular. Günler  geçiyor, savaş daha da şiddetleniyordu. Arada bir ateş kesildiğinde kısa süreliğine de olsa birkaç kez evine gelebilmişti. İri yapılı olan kocasını neredeyse tanıyamayan Fatima, her gelişinde O’nun daha da zayıfladığını, eridiğini, bitkin ve yorgun olduğunu görüyor, buna çok üzülüyordu. Eve geldiği günlerde savaşı pek konuşmaz, eşine ve çocuklarına üzüntü vermemek için susardı. Evde olduğu günlerde vaktini çocuklarla geçirir, en çok küçük oğlu Nermin ile oynardı. Fatima, ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın Ferid’in cephede çok zor ve kötü şartlar içinde bulunduğunu anlıyordu..

Günler geçmek bilmiyor, savaş bir türlü bitmiyordu. Her gece kabuslar gören Fatima kocasının sağ salim yuvasına döneceği günleri hayal ediyor, çocuklarının varlığıyla onlara sarılarak teselli bulmaya çalışıyordu.

1994 yılında Zavidoviçi ve Vozuça etrafındaki çatışmalar başlamıştı. Ferid’in ve Fikret’in alayı  bu iki şehrin etrafında yoğunlaşan çarpışmaların içindeydi. Bir süre sonra çatışmaların hafiflediği bir sırada  Ferid bir günlüğüne eve gelmiş, ailesiyle kucaklaşıp hasret gidermişti. Cepheye dönmeden önce oğlu Nermin’e doğum günü hediyesi olarak ona bir kamyon hediye edeceğini söyledi. Evden ayrılacağı sırada Fatima’dan çeşmeden bir şişe su doldurup kendisine vermesini istedi. Eşinin “niye buradan yük ediyorsun, şişeyi Zenica’da taze suyla doldurursun” dediğinde “ ben en çok Orahovitsa suyunu severim” diye cevap verdi. O gün ayrıca, “ben seni sanki bir sis içinde görüyorum. Sanki hem sen, hem çocuklarımız benden kaçıyorsunuz” dediğini de Fatima hatırlıyordu.

Evden çıkıp tekrar cepheye giderken şehit ağabeyinin evine uzun uzun bakıp ağlamaya başladığını da hatırlıyordu Fatima.. Sanki şehit olacağını hissettiğini de..

Fatima’nın kabusları her gece tekrarlanıyordu. O gece, o son gece gördüğü kabusta, köylerinin yakınlarında bulunan Dubovitsa ormanlarında Ferid’i  oturmuş dinleniyorken gördü Fatima. Başını kayın ağacına dayamış, kendi kazdığı bir kanalın yanında görünüyordu. Vücudunun her tarafı ter içindeydi. “Nefessiz kaldım, dayanamıyorum. Kaçmam gerek” diyordu.

Fatima uyandığında kardeşi Hasan, kocasının 25 Haziran 1994 günü, 715 No’lu cephede şehit düştüğünü haber vermeye geldi. Başına isabet eden bir tank mermisi şarapneli ile ağır yaralanan Ferid’i  Çetniklerin ele geçirdiğini, Ferid’in naaşının  17 gün sonra  375’nci alay askerleri tarafından Teşanj şehrinde bulunduğunu anlattı.

Ancak ne kardeşi Hasan ne de kocasının küçük kardeşi Ömer tüm hikayeyi anlatamamışlardı. Fatima daha sonra başka askerlerden Sırp Çetniklerin, kocası Ferid’in başını kesip sırt çantasında bulunan Orahovitsa suyu ile dolu şişe üzerine diktiklerini öğrendi. Bu sözlere inanmalı mı yoksa inanmamalıydı bilemiyor. Tek bildiği bir gerçek var, o da kocasının cenaze namazının 14 Temmuz 1994 tarihinde kılındığı…

Ve en küçük oğlu Nermin, hala babasının getirip hediye edeceği kamyonu bekliyor.

Fikret GÖKÇE

Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Abdullah Avcı: “Avrupa’nın en güzel tesislerine sahibiz”

Spor Yayın: 04.05.2024 00:24
İhlas Haber Ajansı
Abdullah Avcı: “Avrupa’nın en güzel tesislerine sahibiz”

Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı, Avrupa’nın en güzel tesislerine sahip olduklarını belirterek, kendisini burada çok iyi hisettiğini söyledi.

Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen, ’Spor Hayatına Bakış’ sempozyumuna katıldı. Prof. Dr. Osman Turan Kongre Merkezi’nde düzenlenen ve Sağlık Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Beşir’in de katıldığı sempozyum öncesi öğrenciler tarafından çiçeklerle karşılanan Avcı, elinden geldiğince bu tarz organizasyonlara katılmaya çalıştığını dile getirerek, “70’e yakın üniversiteye konuşmacı olarak katıldım. Trabzon şehrinin en büyük iki markası Trabzonspor ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’dir. İkisiyle beraber olmak benim için çok güzel bir duygu”

Avcı, günümüz futbolunun sağlıkla doğrudan örtüştüğünün altını çizerek, “Futbol kulüplerinde sağlık departmanı çok önemli ve değerlidir. Eski dönemlerde yani benim futbolcu olduğum zamanlarda kulüplerde sadece bir masör bulunuyordu ve bu masörler sadece oynayan oyuncularla ilgileniyordu. Futbolculuk kariyerimin başlangıcında dizimden yaşadığım sakatlık sonrası menüsküs teşhisi kondu ve o zamanlarda bunun karşılığı ‘futbol yaşantısı’ bitiyor şeklindeydi. Ameliyat oldum. Şimdilerde bile yaşam kalitemi bir seviyede tutmak için ayağımı hala çalıştırıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü’nde çalıştığım ilk dönemde önceliğim transfer yerine sağlık ekibi kurmak oldu. 2006 senesinde sağlık ekibi kurduk. Sağlık organizasyonunun ne kadar önemli olduğunu hem yaşadığım sakatlıklar hem de diğer etkenlerden ötürü çok iyi biliyorum. Bilimin, teknolojinin ve AR-GE’nin olmadığı yerde gelişim de olmaz. Bu sebeplerden dolayı gittiğim her yerde sağlıkla ilgili organizasyonlara çok önem verdik” dedi.

Avrupa’nın en güzel tesislerine sahip olduklarını birçok kişinin de söylediğini vurgulayan Teknik Direktör Abdullah Avcı, “Burada İstanbul trafiği yok. Sabah uyandığımda 10 dakikada tesislere gidiyorum. Tesisimiz bence Avrupa’nın en güzel tesisi. Doğasıyla ve deniziyle ön plana çıkıyor. Kendimi burada çok iyi hissediyorum” dedi.

Tecrübeli teknik adam, sözlerini şöyle tamamladı:

“Her şey çok hızlı değişiyor. Kendinize yatırım yapmaktan geri kalmayın. Kendinize yatırım yapıyorsanız hayat size her zaman fırsatlar verecektir. Eğitiminizi ve hayatınızı her zaman planlamalısınız. Plansız hareket ederseniz her şeyinizi kaybedebilirsiniz. O yüzden gününü, haftanı, ayını ve senelerinizi planlamalısınız.”

Sempozyum sonunda KTÜ BAT Yönetimi tarafından Teknik Direktör Abdullah Avcı ve Sağlık Kurulu Başkan Doç. Dr. Ahmet Beşir’e plaket takdim edilirken, Avcı da Edin Visca’nın formasını kendilerine hediye etti.