Safranbolu Çarşısı kitabının editörü, Araştırmacı-Yazar, turizmci İbrahim Canbulat Karabük Postası’na yaptığı özel açıklamada tarihi ilçenin zamanla UNESCO Dünya Miras Listesi’nden çıkarılabileceğine dikkat çekti
Safranbolulu Araştırmacı-Yazar, turizmci İbrahim Canbulat, UNESCO tarafından Dünyanın en iyi korunan 20 kenti arasındaki Safranbolu’yu gelecekte bekleyen tehlikelere dikkat çekti ve “Böyle giderse UNESCO listesinden çıkarılabileceğimizi unutmamalıyız” dedi.
GİDİŞAT İYİ DEĞİL
Karabük Postası’na konuşan ‘Safranbolu Çarşısı’ kitabının editörü, 1971 ODTÜ mezunu, Yüksek Mimar Canbulat, Safranbolu’nun zamanla risk altındaki dünya miras listesine girebileceğini belirterek “Eğer önlem almazsak, Safranbolu giderek yok olacak” dedi.
RAPOR HAZIRLADIM
Canbulat, Safranbolu’nun etrafıyla birlikte bütünsel olarak ele alınması gerektiğini belirterek
“Kısa zaman önce benden istenen bir rapor hazırladım. Bu raporu gerekli mercilere ulaştırdım. Raporda belirttiğim gibi, Safranbolu’nun çevresiyle bir bütün olarak irdelenmesi gerektiğidir. Kültürel miras alanlarında yer alan bağ ve bostanların imara açılması çok sakıncalı olduğudur. Kıranköy yamaçlarında muhtemelen bağ, bostan gibi yerler mevcuttu. Bunların özel bitkiler ya da eski üzümlerin bir işareti olarak analiz edilmesi gerekliliğidir. Kültürel miras alanında radikal bir uygulama yapılacaksa, bunu ilk olarak UNESCO’nun ilgili birimine, Miras Alanların En Yüksek Otoritesine başvurmanız gerekmektedir” diye konuştu.
DOĞAL SİT ALANLARI TAMPON BÖLGE OLARAK TESCİL EDİLMELİ
Araştırmacı-Yazar Canbulat imar uygulamalarına ilişkin olarak da şunları kaydetti;
“Safranbolu’da Koruma Kurulu’nun onayıyla yapılan bir çalışma olmuş. Doğal sit alanlarının tampon bölge olarak korunması gerekli alanlarımız günümüzde imara açılacaktır. Buradaki bağ alanları incelenmeden bunun yapılması mümkün değildir. Bu konuda hukuki süreçlerimiz oldu. İmar planıyla iç hukuk konuşulurken, bir anda Safranbolu’nun dış hukuk çalışmalarını ya da kurallarını gündeme getirdim. Hiç farkında değiliz ama doğal sit alanları aslında Safranbolu’yu korumuş. Bu alanlar olmasa çevresiyle bir bütünlük kalmayacaktı. Bu konuyu her yetkili mercide dile getirdim. Ardından imar projelerinin yeniden düzenleneceği bilgisi verildi. Ancak sizin aracılığınızla da bir kez daha söylüyorum. Bir an evvel doğal sit alanlarının tampon bölge olarak tescil edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde hukuksal ve politik süreçler nasıl ilerler bilemiyorum. Yoksa ki, Safranbolu yok olacak. Burada bir şekilde hayat devam edecektir belki ama UNESCO miras alanları taahhütlerini yerine getiremezsek, risk altındaki miras alanları listesine geçeriz. Bu da bilemiyorum Safranboluluların ne kadar istediği bir durum olur.”
KAYMAKAMLAR EVİ ÇÖKME RİSKİ ALTINDA
Tarihi ilçedeki konak ve yapıların büyük bölümünün risk altında olduğunu hatırlatan turizmci İbrahim Canbulat, “Safranbolu'daki konakların büyük çoğunluğunun strüktürel problemlerle karşı karşıya durumdadır. Bir inşaat mühendisi arkadaşım Kaymakamlar Evi'nin statik yapısı ciddi sorunlar içeriyor ve çökme riski taşıdığını söyledi. Bu konu son derece önem arz etmektedir” dedi. Canbulat, “Osmanlı Evi” ile ilgili kitabının yeniden yazılmasının gerekliliğini de vurguladı.
SAFRANBOLU EVLERİNİN MALZEME ANALİZLERİ İYİ YAPILMALI
Canbulat:
“Safranbolu evlerinin 18. yüzyıl öncesi zemin üzeri bir katlı iken, 18. yüzyıldan sonra ikinci ya da üçüncü katlarının yapıya eklendiğini görmekteyiz. Bu yapılarda özellikle Roma ve Bizans dönemlerine ait anıtsal yapıların malzemelerinin devşirme malzeme olarak Osmanlı dönemi evlerinde ve bahçelerinde kullanıldığını biliyoruz. Safranbolu’da mezarlığın orda bulunan tümülüsün alınan toprakları da bunu işaret ediyor. Büyük ihtimalle bugün Hıdırlık ve çevresi bu toprakların devşirme malzeme olarak kullanılması ile inşa edilmiştir. Taşınan bu ince kumu harç olarak yapılarda samanla birleştirerek çamur kıvamında evlerin duvarlarında kullanıldığını düşünüyorum. Bunu takip eden bir süreçte, burada restore ettiğimiz konaklarda kullanılan malzeme analizinin laboratuar sonuçları, doğu roma dönemi evlerinde kullanılan malzemelerle birebir aynı olduğunu gördüğümde yaptığım araştırmalar açığa çıkardı. Roma döneminde Vitruvius’un mimarlık üzerine on kitabında o dönemde kullanılan malzemede perdahın tanımı burada olduğu gibi önümüze çıkıyor. Safranbolu evlerinin malzeme analiz raporları örtüştüğünde bu hipotezin doğru olduğunu anlıyorum” dedi.
RESTORASYON İŞLERİNDE ÇELİŞKİLİ DURUMLAR VAR
Mesleğinin duayen isimlerinden Yüksek Mimar Canbulat restorasyon konuyla ilgili olarak şunları söyledi;
“Konakların restorasyonu esnasında hep şantiyede çalıştım. Prof. Dr. Reha Günay’la bunu konuştuğumda mimarlık tarihçileri ve sanat tarihçileri masa başında yazarken sen kitabını şantiyede yazdın demişti. Bu bana çok öğretici oldu. Yeni bir Osmanlı Evi yazımı gerektiren bilgilere sahip oldum. Yapılması gereken her şeyi maddi ve manevi olarak yapıyoruz. Bu binaların özü çamurdur. Biz çamur analizi yapıp özgün çamuru tahlil ediyoruz. Safranbolu'nun kültürel mirasını koruyarak restorasyon çalışmalarını nasıl yönlendireceğine dair çelişkili bir durum söz konusu. Bu yapılar aslında aile evleriydi ve artık sokaklarda çocuk seslerini duymuyoruz. Turizmle birlikte maalesef bu dokuyu da kaybettik. Turizm, her yerde olduğu gibi Safranbolu'da da her şeyi pahalılaştırma riskini beraberinde getirdi. Fırınımız, bankamız, bakkalımız kalmadı, bu anlamda içindeki sosyal yaşamı eritti. Bu da geleneksel sosyal yaşamı tehdit ediyor.”
SAFRANBOLU EVLERİ DEPREME HAZIR OLMALI
Deneyimli turizmci İbrahim Canbulat, depreme dayanıklılık konusunda ise
“Safranbolu’da afet konusuna bazı vurgulamalar yapmak istiyorum. Bunlardan biri deprem olacak. Safranbolu evleri, ahşap iskelet sistemi dolayısıyla depreme karşı oldukça dayanaklıdır. Safranbolu’da yaşayanların 1944 depreminde dahi zarar görmediği yazılı kaynaklarda yer almaktadır. Bu bilginin kıymetini bilmeliyiz. Safranbolu kültürel miras alanı üzerinde nasıl restorasyon yapılacağı konusunda çelişkiler bulunmaktadır. Konakların otel olarak yapılması sürecinde ıslak hacimlerin yaklaşık 600-800 kg. arasında plaka halinde beton kullanılmasının tehdit yarattığını görüyoruz. Bir deprem olduğunda bu ağırlıkların ahşap içerisinde nasıl kalacağının bir bilgisi yok. Bizler, turistlerin otantik deneyimlerini yaşamak istediği kentimizde tamamen para kazanmaya dayalı projelerle değil, geleceğe nasıl bir yapı bırakacağımızın önemine vurgu yapmalıyız. Bu konakların hizmete açmadan önce karşılaştıkları sorunları çözmek zorundayız. Yapının özgün karakterini korumak tek amacımız olmalı. Bu durum hem tarihi yapılara duyulan saygıyı hem de misafirlerine verilen değeri yansıtacaktır” ifadelerini kullandı.(Haber Merkezi)