Nurettin Acar tarafından
21 Nisan, 2020 11:05 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Safranbolu eski günlerine dönmeyi bekliyor

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Safranbolu ilçesi, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınından önceki hareketli günlerine dönmeyi bekliyor. Osmanlı şehir hayatı ve kültürünü yansıtması dolayısıyla "Osmanlı’nın parmak izi" olarak adlandırılan Safranbolu’da, yılda binlerce turistin ziyaret ettiği Tarihi Çarşı bölgesinde sokaklar boş kaldı. Kültür turizminin en önemli noktalarından birisi olan tarihi ilçede, korona virüs tedbirleri nedeniyle esnafların yüzde 98’i dükkanlarını açmıyor. Geçen yıl 1,3 milyon turist ağırlayan Safranbolu’nun tarihi sokaklarında sessizlik hakim olurken, tarihi ilçe eski günlerine dönmeyi bekliyor. Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, konak ve çeşme ihtişamlı tarihi yapıların yer aldığı ilçe, tarihinin en sakin günlerini yaşıyor. Safranbolu'da bir otelde işletme müdürü olan Mutlu Çiğdem, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, salgının Çin'de başladığı ilk andan itibaren Türkiye’deki rezervasyonlarda çok sayıda iptallerin yaşandığını söyledi. 4 aydır Uzakdoğu'dan hiçbir rezervasyon ve grubun olmadığını ifade eden Çiğdem, "Daha sonrasında bu tüm dünyayı etkilemeye başlayınca haliyle Türkiye’de etkilendi. Dolaylı olarak Safranbolu olarak bizde etkilendik. 4 aydır yaşadığımız mevsim itibari ile Safranbolu kışın Uzakdoğulu gruplar ağırlıklıydı. Yerli gruplarda fazla bir yoğunluğumuz yoktu" dedi. "BU SÜREÇ BİTER DE NORMALE DÖNERİZ" 4 aylık süreci değerlendiren Çiğdem, şunları kaydetti: "Bu süreçte biz otel olarak öncelikle hijyen konusunda hassas davranmaya başladık. Otelimizi düzenli olarak 3 günde bir dezenfekte işlemini yapmaya başladık. Dolu-boş oda sistemimizi değiştirdik. İşlerimizde çok fazla yoğunluk olmadığı için kullanılan bir odayı iki gün o hali ile bırakıp üçüncü gün odaların temizliğine girdik. Üç gün o odayı satmadık. Diğer odaların satışı yapıldı. Böylelikle hem konaklayan kişilerin ve otelimizde çalışanlarımızın sağlığını korumaya çalıştık. İşteki azalmalardan dolayı devletimizin birçok işletmeye verdiği kısa çalışma ödeneğinden yararlandık. 12 olan personel sayımız maalesef 4’e düşmüş vaziyette. 4 personelle minimum kapasitede otelimizi açık tutuyoruz. Çok sınırlı sayıda olan misafirlerimize hizmet etmeye çalışıyoruz." Hayatın normale dönmesini beklediklerini aktaran Çiğdem, "Bakanlığımızın göndereceği her türlü tebliğe işletmeler olarak katılacağını düşünüyorum. Çünkü her şeyin başı sağlık. Sağlık söz konusu olduğu için neyse yapmamız gereken onu yapacağız. Bize şuanda bir şey tebliğ edilmese bile önlemlerimizi aldık. Gelen misafirlerimizin ateşlerini ölçüyoruz. Kendi imkanlarımız ile bir şey yapmaya çalışıyoruz. İnşallah bir an önce bu süreç biter de hayata normale döneriz" diye konuştu. Tarihi Çarşı'da 35 yıldır demircilik yapan Akif Ünal da işlerin etkilendiğini belirtti. Kimsenin sokağa çıkmadığını vurgulayan Ünal, "Erken gelsek de iş olmuyor. Günde bir iki siftah yaptığımız oluyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, vakit geçiriyoruz. İşlerin açılmasını bekliyoruz. Korona virüsten ülkemizin ve milletimizin kurtulmasını istiyoruz. Kışın zaten işler düşüktü. Baharın iyi olacağını düşünürken, ona da korona virüs vurdu. Herkesle beraber bizde virüse takıldık" değerlendirmesinde bulundu.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Fikret Gökçe tarafından
25 Haziran, 2025 13:21 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

NAZIM HİKMET BUGÜNLERDE KORE’DE TUTSAK ASKERLERİMİZLEYDİ…

Bugün, tam 75 yıl önce Kore Savaşı başlamış, Birleşmiş Milletlerin ve ABD'nin çağrısına uyan, bir aylık iktidar Demokrat Parti TBMM kararı alınmadan Başbakan Adnan MENDERES'in talimatıyla Kore'ye bir Tugay göndermişti.

25 Haziran 1953'te yapılan "Ateş Kes" ilanına kadar gönderdiğimiz 4 tugayımızın 741 şehidi Kore topraklarında yatıyor. Bunların 462'sinin bulunduğu Pusan Şehitliği'ni Mayıs 2008'de ziyaret ettiğimde şehitlik direktörüne çelik döküm bir Atatürk maskı hediye etmiştim. Diğer şehitlerimiz Kuzey Kore topraklarında kaldığı için kabirlerinin nerede olduğu bilinmiyordu.

Nazım HİKMET 1952 yılının Haziran ayında, yine bugünlerde İtalyan, Yunan ve Fransızlardan oluşan, Dünya Barış Konseyi denilen bir heyetle Kore'ye gitmiş, esir kamplarını ziyaret etmişti. Yalu Nehri kenarında bulunan 5 no.lu esir kampında siyah-beyaz Amerikalılar, Güney Koreli ve Filipinlilerle birlikte 5 subay, 3 astsubayla 239 Türk tutsak ta bulunuyordu. Nazım onlarla görüştü, çok kötü ve olumsuz koşullara dayanmaya çalışan askerlerimizin son derece disiplinli ve yüksek moralli olduklarını yazdıklarıyla anlattı. Emir-Komuta disiplinine uyarak, hastaları koruyarak, yardımlaşarak ve güreş yaparak zinde kalan askerlerimiz Ateş Kes'ten sonra 5 Ağustos 1953'te serbest kaldıklarında hiç kayıp vermeden yurda dönmüştü. Kampta bulunan 7 bin 245 Amerikalı tutsaktan sadece 2 bin 806' sı kötü koşullara dayanabilmiş, diğerleri hastalık, kurallara uymama ve ölümle sonuçlanan birbirleriyle kavgalar sonucu ölmüşler, 21'i ise Kuzey Kore ordusuna katılmışlardı.

Nazım HİKMET, Kore'ye yaptığı bu ziyaretten çok etkilenmiş ve Adnan MENDERES'e hitaben bir asteğmenin duygularını betimleyen aşağıda yer verdiğim DİYET şiirini 25 Haziran 1959'da yazmıştı.

Bugün, Kore Savaşı'na katılan yaklaşık 21 bin gazimizden 350 kadarı yaşamlarını sürdürüyor. Demokrat Parti'nin Amerikan sevdası ve emperyalizm uğruna feda ettiğimiz şehitlerimizi ve yitirdiğimiz gazilerimizi rahmetle ve saygıyla anarken, hayatta olanlara sağlık ve mutluluklar diliyorum.

DİYET

Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz, iki hayın, ve zeytini yağlı iki gözünüzle bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli ve topraklarına çiftliklerinizin ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız, iki tombul, iki ak, vıcık vıcık terli iki elinizle okşarsınız pomadlı saçlarınızı, dövizlerinizi ve memelerini metreslerinizin.

İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in,
ve bütün kaygınız iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri halkın tekmesinden korumaktır.

Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, Üniversiteli yedek subayı, Kore'de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme, vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan ve ben al kan içinde ölürken çığlığımı duymamanız için kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey, ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.

GÖRSEL : 25 Ocak 1951'de bir keşif taarruzu sırasında karşısındaki Çin Kolordusu'nun 1734 askerini süngü hücumuyla etkisiz hale getiren ve savaşın kaderini değiştiren birliğimiz anısına Kumyang Jang-Ni tepesine dikilen 15 m.lik Türk Süngü Anıtı'nda çelenk sunumu. ( Bu zafer sonunda Çin Kolordu'su çekilmiş, birliğimiz biri astsubay 12 şehit vermişti)

blank

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.