Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Safranbolu, çeyrek asrı devirmenin mutluluğunu yaşıyor

Safranbolu Yayın: 19.12.2019 07:05
Yazar:
Safranbolu, çeyrek asrı devirmenin mutluluğunu yaşıyor

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Safranbolu ilçesi, çeyrek asrı devirmenin mutluluğunu yaşıyor

Safranbolu’nun, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Miras Listesi’ne alınışının 20. yılı etkinliklerle kutlandı.
Safranbolu’da bir otelde düzenlenen “UNESCO’da Çeyrek Asır” programına; Safranbolu Kaymakamı Fatih Ürkmezer, Türk Dünyası Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Fahri Solak, Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse, Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel ve davetliler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda konuşan Safranbolu Kaymakamı Ürkmezer, Safranbolu’nun UNESCO’ya alınışının 25. yılında görev yapmaktan dolayı kendisini şanslı hissettiğini söyledi.
100 yıllardır serüveni olan Safranbolu’nun 1994’te büyük bir dönüşümü sağlayan adımı attığını ifade eden Ürkmezer, “1970’lerde başlayan süreç, 1994 ile birlikte Türkiye’de UNESCO’nun tanıtılmasında çok önemli bir yere sahip olan Safranbolu UNESCO listesine dahil ediliyor. Safranbolu’nun listeye dahil edilmesiyle, UNESCO bilinen uluslararası bir kuruluş ancak Türkiye çapında bilinmesi, daha da tanınırlığının sağlanmasında Safranbolu’nun kendi markasıyla birleşince daha da ön plana çıkıyor. UNESCO, Safranbolu’nun marka marka tanınırlığına büyük katkı sağlıyor. Son 25 yıldaki çalışmalara baktığımızda, Safranbolu UNESCO’ya katılışının ne kadar haklı olduğunu, kendi yaptığı çalışmalarla ortaya koyuyor” diye konuştu.
Türk Dünyası Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Fahri Solak ise Safranbolu’nun ülkenin özgün ve kendine has ve nadide bir şehir olduğunu ifade etti.
UNESCO koruması altında Türkiye’nin çok zengin olduğunu aktaran Solak, “Bütün şehir bazında korunmaya mazhar olmuş çok az şehir var. Hem turistik açıdan hem kültürel mirasın korunması sürdürülmesi açısında hem de ülkemizin yabancı ülkelerde temsil edilmesi, bir model olarak gelen giden heyetlere sunulması açısında büyük bir zenginlik. Biz bunu Türk Dünyası Belediyeler Birliği’nin çalışmalarında yakından gözlemleme imkanı buluyoruz.’Türkiye’ deyince her ülkenin farklı bir ilgisi var. Bazıları deniz, kum, plaj, bazıları daha kültürel varlıklara ilgi duyuyor. Safranbolu’da bunların içerisinde özgün yeri olan, bilinen ve görülmek istenen şehirlerden birini oluşturuyor” dedi.
Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse de Safranbolu’nun UNESCO’ya alınışının 25. yılını kutlamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirtti.
Köse, şunları kaydetti: “Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nin 20. basamak yılı ve Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınışının 25. basamak yılı bizim dönemimize gelmesi ayrıca gurur verici. Halkımıza Safranbolu’yu yönetmek üzere, bizlere bu şansı verdiği için teşekkür ediyor, taşıdığımız sorumluluğun farkında olduğumuzu ve bunun gururunu taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.”
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Temsilcisi Şule Ürün, barışın insanların zihninde inşa etmek düşüncesiyle 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) temel amacının eğitim, doğa bilimleri, sosyal ve beşeri bilimler, kültür, bilgi, iletişim aracılığıyla insanların refahına katkı sağlamak olduğunu kaydetti.
UNESCO’nun ürettiği belgelerin, tavsiye kararları ve sözleşmelerle uluslararası topluma yol gösterici bir rol oynadığını vurgulayan Ürün, şu ifadelere yer verdi: “Bu sözleşmelerden 1972 yılında kabul edilen Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına dair sözleşmeye devletimiz, 1993 yılında taraf olmuştur. Sözleşme 193 üye ile aynı zamanda UNESCO’nun en fazla taraf olunan sözleşmesi özelliğini taşımaktadır. UNESCO şemsiyesi altında bu süreci başlatan kültürel sürecin korunmasına dair ilk uluslararası farkındalık, 1959 yılında Mısır ve Sudan hükümetlerinin su altında kalmasıyla karşı karşıya kalan Abu Simbel Tapınaklarının korunması için yaptığı başvuru sonrası UNESCO ile başlatılan kampanya ile olmuştur. Sular altında kalması muhtemel alanlardaki arkeolojik kazı çalışmalarına hız verilmiş ve söz konusu tapınaklar kuru bir alana taşınmıştır. Toplam 50 ülkenin yardımda bulunduğu bu kampanya üstün evrensel değer taşıyan miras alanların kurulmasındaki uluslararası duyarlılığa önemli bir örnek teşkil etmiştir.”
Dünya mirası sözleşmesinin temel amacının doğal ve kültürel mirasın korunması, gelecek kuşaklara aktarılması olduğunu, Dünya Miras Listesi’nde 2019 yılı itibariyle bin 121 miras alanı bulunduğunu açıklayan Ürün, bunlardan 869’nun kültürel, 213’ünün doğal ve 39’nun karma olduğunu, Türkiye’nin bu listede 16’sı kültürel 2’si karma olmak üzere toplam 18 miras alanı bulunduğunu, envarter niteliğindeki dünya miras geçici listesinde ise 2019 yılında güncellenen şekliyle Türkiye’de 73’ü kültürel, 2’si karma ve 3 doğal olmak üzere 78 miras alanı bulunduğunu belirtti.
Konuşmaların ardından “Kültürel Miras ve Korumacılıkta Safranbolu Örneği”, “kent İtibarı ve Yaşam Kalitesinin Topluma Etkisi”, “Müzekent Safranbolu” panelleri gerçekleştirildi.
Safranbolu
“Korumanın başkenti”, “Osmanlı’nın parmak izi”, “En iyi korunan 20 kent” ve “Açık hava müzesi” gibi unvanların sahibi olan Safranbolu’da, Osmanlı kent kültürünün en önemli yapı taşları olan ve zamanla terk edilen tarihi konakların geri kazandırılması için çalışmalar başlatıldı.
1975’te Kültür ve Turizm Bakanlığı ile 1976’da Safranbolu’da yerel yönetimlerin almış olduğu “koruma kararları”yla UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesinin ilk adımları atılan Safranbolu, 1970’lerde başlayan koruma bilinciyle 17 Aralık 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alındı. Safranbolu, aradan geçen 25 yılda kendini yenileyerek her yıl bir milyondan fazla turist ağırlamaya başladı. Başlatılan çalışmalarla kendini yenileyen Safranbolu’da, 1400 tarihi yapıdan 700’ü restore edilerek turizme kazandırıldı.
18., 19. ve 20. yüzyıl başlarında yapılan kültürel zenginliklerini korumadaki başarısıyla adından söz ettiren Safranbolu, Türkiye’de, kent ölçeğinde Dünya Mirası Listesi’ndeki tek yer olma özelliğini taşıyor.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

‘Obezite, psikolojiyi olumsuz etkiliyor’

Sağlık Yayın: 05.05.2024 00:48
İhlas Haber Ajansı
‘Obezite, psikolojiyi olumsuz etkiliyor’

Obez kişilerin psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında olduklarını belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Recep Aktimur, “Birçok hastamız bu dönemlerde kilo almakta ve yaşanılan sorunlar nedeniyle kilo verememektedir. Bu kişilerde ilerleyen dönemde obezite ve psikolojik sorunlar iç içe geçmekte ve birçok hastamızda iş ve sosyal yaşamda ciddi bozulmalar görülmektedir” dedi.

Liv Hospital Samsun Genel Cerrahi Kliniği’nden Prof. Dr. Recep Aktimur, obezitenin psikolojiyi olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Kendi deneyimlerini aktaran Prof. Dr. Aktimur, “Bizim kendi deneyimlerimizde gördüğümüz, kişilerin psikolojik olarak kendilerini boşlukta hissettikleri zamanlarda kilo almaya eğilimli olduğudur. Birçok hastamız bu dönemlerde kilo almakta ve yaşanılan sorunlar nedeniyle kilo verememektedir. Bu kişilerde ilerleyen dönemde obezite ve psikolojik sorunlar iç içe geçmekte ve birçok hastamızda iş ve sosyal yaşamda ciddi bozulmalar görülmektedir” diye konuştu.

“Obez kişiler psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında”

Obez kişilerin psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında olduklarını dile getiren Prof. Dr. Aktimur, “Obez bireylerde sosyal izolasyon oluşur ve bu durum obezitenin geri dönüşümsüz hale gelmesine yol açar. Obez bireyler hem fiziksel olarak hem de çok yüksek oranda görülen depresyon nedeniyle günlük işlerini yapmakta zorlanırlar, çabuk yorulurlar, kişisel bakımlarını yapmak bile onlar için çok zorlaşır. Diğer yandan obeziteye bağlı gelişen kronik hastalıklar, bireyleri bir çıkmaza sürükler ve birçok insan bu kısır döngü içinde kendine güvenini kaybeder” şeklinde konuştu.

“Obezite ameliyatı olduktan sonra psikolojik durum”

Obezite ameliyatlarından sonra kilo verme sürecinin başladığını ve uzun süre devam ettiğini belirten Prof. Dr. Aktimur, şu bilgileri paylaştı:

“Ameliyat edilen hastaların çoğunda obezite nedeniyle gelişen depresyon bulunduğundan ameliyat sonrasında kilo verme sürecinde hızlıca depresyonun gerileyeceği düşünülse de, durum her zaman bu şekilde seyretmeyebilir. Bu dönemde kilo veriyor olmanın oluşturacağı pozitif etki, ameliyat sonrası dönemde aslında önceden bir nevi tedavi yerine geçen yemek yeme alışkanlıklarının değişmesi ile negatif yönde etkilenebilir. Bu yüzden ameliyat için uygulanacak prosedürün yemek yeme konforunu çok bozmayacak şekilde seçilmesi ve hastalara cerrahi tarafından geniş destek verilmesi çok önemlidir. Biz kendi hastalarımızda uyguladığımız ‘Hızlandırılmış iyileşme protokolleri’ ile hasta konforunu artırarak, ‘liberal beslenme önerileri’ ile hastalarımızın bu süreci daha rahat geçirmesini sağlayarak ve onlara her an kendilerini koruyan ve sarmalayan bir aile içinde olduklarını göstererek bu dönemi çok daha rahat atlatmaktayız. Bu yaklaşım ile hastalarımızda ameliyat sonrası dönemde çok daha az depresyon gözlemlemekte ve mutluluk düzeyinin arttığını deneyim etmekteyiz.”

“En iyi psikolojik destek, hastaların uzman hekime rahat ulaşabilmesidir”

Doktora ulaşmanın hasta tarafından önemine değinen Prof. Dr. Aktimur, “Biz kendi protokolümüzde uyguladığımız ve çok başarılı sonuçlar elde ettiğimiz şekilde en iyi psikolojik desteğin, hastaların kendilerini ameliyat eden cerraha çok rahat ulaşabilmeleri olduğunun farkındayız. Doktorları ile olan sıkı ve pozitif bağlantıyı önceden ameliyat ettiğimiz hastalarımızla aralarında kurduğumuz aktif sosyal portallarla desteklemekteyiz” ifadelerini kullandı.