Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Prof. Dr. İlhan Altınok: “Hamsi gazı denilen bir gaz yoktur”

Dünya Yayın: 21.02.2024 04:00
İhlas Haber Ajansı
Prof. Dr. İlhan Altınok: “Hamsi gazı denilen bir gaz yoktur”

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İlhan Altınok, Rusya’nın Soçi şehri açıklarında bir balıkçı teknesinde hayatını 3 Türk balıkçının hamsi gazından zehirlendiği iddialarına açıklık getirdi. “Hamsi gazı denilen bir gaz yoktur” diyen Altınok, “Otopsi sonucunu beklemek gerekir. Hamsi gazı denen bir gaz yoktur. O gazlar hamsiye özgü de değildir. Bütün balıklar ve canlılar olsun çürümeye başladıkları zaman anoromik ortamda bakterilerin salgılaması ve proteinlerin parçalanmasına bağlı olarak oluşan gazlar vardır” dedi.

Ordu’nun Ünye Limanı’ndan 2023 yılı Aralık ayında ayrılan ’Eminoğulları 4’ isimli balıkçı teknesi, balık unu ve yağı fabrikalarına hamsi avlamak için Rusya’nın Soçi açıklarına gitti. Sarıyer-Rumeli Feneri’ne bağlı Eminoğulları 4 balıkçı teknesindeki 5 mürettebat, yem olarak depolanan hamsilerin bulunduğu teknenin ambar kısmında temizlik için çalıştıkları esnada hamsi gazından zehirlendikleri iddia edildi. Hayatını kaybedenlerin 3 balıkçının cenazeleri memleketlerine gönderilirken, olayla ilgili inceleme başlatıldı.

Konuyla ilgili iddialara açıklık getiren KTÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İlhan Altınok, hamsi gazı denilen bir gazın olmadığını söyledi. Olayın farklı sebepleri olabileceğini vurgulayan Altınok, “Hamsi gazı denilen bir gaz yoktur. Olayın farklı sebepleri olabilir. Birinci sebebi eğer uygun olmayan şartlarda herhangi bir balığı stoklarsanız o ambarda büyük ihtimal sıcaktır orası soğutma yoktur uzun süreli depolamaya başladığınız zaman bunlar çürümeye başlar. Çürüdükten sonra çeşitli gazlar salarlar ve onların başında metan geliyor. Bunlar insanlar için toksiktir. İkinci sebebi eğer soğutucu kullanıyorlarsa soğutucu kaynaklı gaz kaçağı olabilir. O da zehirlemiş olabilir. Üçüncü sebebi de etken henüz belli değil yedikleri bir şeyden zehirlenmiş olabilirler. Dolayısıyla tam otopsi yapılmadan bunun sebebi budur demek çok zor. O yüzden otopsi sonucunu beklemek gerekir. Hamsi gazı denen bir gaz yoktur. O gazlar hamsiye özgü de değildir. Bütün balıklar ve canlılar olsun çürümeye başladıkları zaman anoromik ortamda bakterilerin salgılaması ve proteinlerin parçalanmasına bağlı olarak oluşan gazlar vardır. Kokmaya başlayan bir balık yenmez” şeklinde konuştu.

“Öncelikli stoklama, depolama işine dikkat edilmesi gerekiyor”

“Böyle bir olayı ilk defa duydum” diyen Altınok, “Belki daha önce yaşanmış haberleri duyulmamış olabilir. Fakat bunun sebebi uygun olmayan şartlarla uzun süreli balıkları sakladığınız zaman mesela denize açılıyorlar karaya getirmiyorlar. Orada uzun süreli kaldığı zaman çürümeye başlar. Bu tür olaylardan veya bu tür sorunlarla karşılaşmamak öncelikli stoklama, depolama işine dikkat edilmesi gerekiyor. İster fabrikaya getirin, ister insan tüketimi için sunun her hâlükârda uygun şartlarda depolanması gerekir ki gıda güvenliği ön planda tutulması gerekiyor. Bozulmuş hamsi veya başka balığın un veya yem olarak kullanılması sakıncalıdır. Onlar içinde bir risk oluşturacaktır” ifadelerini kullandı.

Ahmet Mutlu: “Bu çok ilginç”

Doğu Karadeniz Balıkçı Kooperatifleri Birliği Başkanı Ahmet Mutlu ise yaptığı açıklamada, “Aldığımız bilgi metan gazından zehirlendiği yönde. Fabrika havuzunda ya da özellikle teknenin ambarlarında uzun süre kapalı kalan hamsinin ya da balığın ürettiği metan gazından dolayı üç arkadaşımız vefat etti ailelerine başsağlığı diliyorum. 2-3 kişi de yaralı arkadaşımız var üzücü bir olay maalesef bu tür olaylar denizde de olsa karada da olsa yaşanıyor. Daha önce de bir fabrikanın toplanma havuzunda 1 kişi vefat ettiğini duymuştum. Geçen sene Samsun ve Sinop’ta bir arkadaşımız vefat etmişti bir arkadaşımız yaralanmıştı. Bu çok ilginç bir şey uzun süreli kaldığı zaman kapağın açılıp kapanması nasıl bir temas olmuşsa çok çabuk geliştiğini söylüyor arkadaşlar. Bunun için ne yapılabilir bunun bilimsel olarak açıklanması lazım. Bizim bilimsel yönde bir değerlendirme yapamayız. Çok çabuk gelişen bir olay” diye konuştu.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Eğitimciler, “Eğitimde Şiddeti” Protesto Eti

Manşet Yayın: 10.05.2024 14:27
Eğitimciler, “Eğitimde Şiddeti” Protesto Eti

Memur-Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen, son günlerde eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını protesto ederek, Belediye eski banası önünde Basın açıklaması yaptı.

Memur-Sen İl Temsilcisi ve Eğitim Bir-Sen 1 Nolu Karabük Şube Başkanı Zeki Öz burada yaptığı basın açıklamasında eğitimdeki şiddete dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Eğitim çalışanlarına yönelik giderek artan şiddet olaylarını protesto etmek; şiddeti önleyecek, failleri cezalandıracak ve mağdurlara hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılması talebiyle bir araya gelmiş bulunmaktayız.

Son olarak İstanbul/Eyüpsultan’da eski bir öğrenci okul müdürü İbrahim Oktugan’a silahla saldırıda bulunmuş, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan okul müdürümüz maalesef vefat etmiştir. Meslektaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve bütün eğitim camiasına başsağlığı diliyoruz. Kısa bir süre önce de Karabük’te bir eğitim çalışanı arkadaşımız şiddetin mağduru olmuştu.Şiddet Yıllardır, kanayan bir yara hâline gelmiştir.  Tedbir alınması artık bir zorunluluktur. Zamanında sesimize kulak verilseydi, gereken önlemler  alınmış olsaydı belki de bugün başka şeyler konuşacaktık. Ancak ne yazık ki birçok konuda olduğu gibi bu konuda da geç kalınmıştır. Genel Başkanımız Ali Yalçın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin’in daveti üzerine bakanlıkta bir görüşme gerçekleştirmiş, görüşmenin ardından ortak basın açıklaması yapılmıştır. Sayın bakanın davetini ve eğitimcilere şiddeti önlemek üzere yapılacağı ifade edilen çalışmaları önemli ve kıymetli görüyoruz.

UST MANSET2egitimciler2 2 jpg

Ankara’da TBMM önünde yaptığımız çağrıyı bugün burada bizlerde yapıyoruz: Artık ölümle sonuçlanmaya başlayan saldırıların son bulması için gereken adımlar ivedilikle atılmalıdır. Eğitimcilere yönelik şiddeti önleme yasası artık çıkarılmalıdır .Öğretmen, memur, hizmetli, şef şube müdürü demeden tüm eğitim çalışanlarına kamu görevlilerine yönelen şiddeti bir defa daha lanetliyoruz.

Bugüne kadar kamu görevlilerine yönelik gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarında tepkimizi en sert şekilde ortaya koyduk. Sendika olarak, geçen yıl hayata geçirilen Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi sırasında ısrarlı talebimize rağmen şiddetin önlenmesine dönük gerekli düzenlemeler yapılmadı.

Şiddete karşı yasal düzenleme artık elzemdir. Bunun bir an evvel hayata geçmesinin takipçisi olacağız.

Eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını önleyecek, caydırıcı olacak, failleri cezalandıracak ve mağdur eğitim çalışanlarına hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılmasının sağlanması için bugün (10 Mayıs) iş bırakma eylemi gerçekleştiriyor. İş bırakma eylemiyle eş zamanlı olarak, 1 hafta sürecek (10-17 Mayıs tarihleri arasında) dilekçe kampanyamızı da başlatmış bulunuyoruz.

Son birkaç yılda yaşanan hadiselere bakıldığında görülecektir ki, şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, ne yazık ki yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir.  Eğitim ve öğretim hizmetlerinin yürütülmesini sekteye uğratacak boyuta ulaşmıştır. Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının neticesidir. Yarın yaşanmasını istemediğimiz acılar da bugünkü ilgisizliğin sonucu olmamalıdır.

Şiddetin, eğitimi tehdit eder boyuta ulaşması, geleceğimizi tehlikeye sokacak boyuta varması, acil ve köklü çözüm bulmayı zaruri hâle getirmektedir.

Devlet, kasıtlı şekilde ölüme, yaralanmaya ve zarara sebebiyet verilmesini önlemekle mükelleftir. Devletin görevi caydırıcı yasal zemini ve idari şartları tesis ederek yaşam hakkını korumaktır. Hak ihlallerini önleyici, bastırıcı ve cezalandırıcı bir infaz mekanizması, hukuk devleti olmanın gereği olduğunu bugün burada bir kere daha hatırlatmak istiyoruz.

Bu doğrultuda, eğitim çalışanlarına karşı eğitim ve öğretim hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir.

Eğitim çalışanları olarak, şiddete karşı caydırıcı nitelikte münhasıran bir cezai müeyyide getirilmesini, şiddete uğrayana, çalışana da hukuki koruma sağlayacak türden yasal düzenlemelerin acilen yapılmasını istiyor ve bekliyoruz.

Şiddetin önlenmesi bağlamında başta dezavantajlı okullar olmak üzere güvenlik görevlisi çalıştırılması artı bir zorunluluktur. Görevi başında fiziki ya da psikolojik şiddette maruz kalan eğitim çalışanlarını koruyacak bir yasa acil olarak çıkarılmalıdır. Asılsız iddialarla öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarına iftira sosyal medya yoluyla bunları yayan, gerçekle ilgisi olmayan CİMER başvurusu yaparak çalışanların moral ve motivasyonunu bozan şahıslarla ilgili ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır. Yapanın yanına kar kaldığı bir anlayış asla kabul edilemez.

En büyük gayesi bu güzel ülkenin çocuklarını milletini ve memleketini seven insani değerleri esas alan bir anlayışla yetiştirmek için mücadele eden öğretmenlerimize karşı yapılan bu ve benzeri çirkin davranışı şiddetle kınıyoruz. Eğitim Bir Sen olarak bu tür vahim olaylara duyarsız kalmayacağız”