Polisin ormanlık alanda yakaladığı hırsızdan farklı reaksiyon: “4 sefer hacca gittim”
Çorum’un İskilip ilçesinde, girdiği bağ konutları ve ilçe merkezinde hırsızlık yapan zanlı polis gruplarının sıkı takibi sonucu ormanlık alanda yakalandı. Adliye çıkışında kendisini çeken gazetecilere reaksiyon gösteren zanlı, takım otosuna bindirilirken 4 sefer hacca gittiğini söyledi. Edinilen bilgilere nazaran, ilçede bağ konutlarında yaşanan hırsızlık olayları üzerine İskilip İlçe Emniyet Müdürlüğü takımları çalışma başlattı. Hırsızlık yapılan konutlardaki 7 başka güvenlik kamerasındaki 25 saatlik imgeyi tek tek inceleyen polis takımları zanlının A.Ş. olduğunu tespit etti. Soruşturmayı genişleten polis takımları zanlıyı takibe aldı. İskilip polisi düzenlediği operasyonla zanlıyı ormanlık alanda saklandığı yerde kıskıvrak yakaladı. Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgusunun akabinde hakkında düzenlenen soruşturma evrakıyla isimli makamlara sevk edilen zanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi. ’4 defa hacca gitmiş’ Hırsızlık zanlısı A.Ş., adliyeden çıkarılırken kendisini görüntüleyen gazetecilere evvel reaksiyon göstererek kameralarını kapatmasını istedi. Daha sonra Polis otosuna bindiği sırada gazetecilere dönerek “4 defa hacca gittim” diyen zanlının rahat halleri dikkat çekti.
Bazı sayılar vardır ki, bir muhasebe kaleminden çok daha fazlasını anlatır. Ve bazı suskunluklar vardır ki, içlerinde haykıran hakikatin yankısı dolaşır.
. Ne hazindir ki, KARDEMİR gibi bu memleketin alın teriyle, çelik gibi iradesiyle yoğrulmuş bir değerin üstünde bugünlerde kimilerinin başka hesaplar yaptığı, karanlık gölgelerin kol gezdiği görülüyor.
Şirketin bilançolarına eğilen, kalem oynatıp rakam yuvarlayan, masa başında kıvrak zekâsını sanal bir itibar mücadelesine yatıranlar… Oysa gerçek, parantez içinde duran bir zarardan çok daha derindir. 3 milyar 31 milyon liralık zarar sanki bir eksikmiş gibi, üzerine 969 milyon da onlar ekleyip “4 milyar” deyiverenler… Siz hiç hesap yaparken vicdanı da dahil ettiniz mi?
Bir de çıkarıp eski defterleri, 10 dolara satılan kütüğü bugünle kıyaslayanlar var. Koca bir endüstri devriminin, yeşil çelik hedefinin, karbon nötr üretiminin, iklim yükümlülüklerinin, döngüsel ekonominin dönüştürdüğü bu sektörü hâlâ eski fiyatlar üzerinden değerlendirenler… Ne diyelim, zamana takılıp kalanlara çare yok.
Ama bir çare var; gerçeği söylemek. Prof. Dr. İsmail Demir’in kelimelerinde, sadece bir şirket yöneticisinin değil; bir yükün, bir vizyonun ve bir memleket meselesinin sorumluluğunu taşıyan bir yüreğin sesi var. “Bu şirket ne birilerinin arka bahçesi ne de yöneticileri birilerinin emir eridir,” diyor. Çünkü bu çelik gömleğin içine kimlerin girmeye çalıştığını, kimlerin “arka kapıdan” gelecek devşirmek istediğini artık herkes görüyor.
Demir’in söyledikleri çok açık ve samimi duygular üzerine kurulu. KARDEMİR’in çıkış yolu, rakam oyunlarıyla değil; yeşil dönüşümle, temiz enerjiyle, bilimle, teknolojiyle, katma değeri yüksek üretimle mümkün olacak. Dünya, üretimi yeniden tanımlarken, bu toprakların çeliği hâlâ eski mantıkla tartılamaz. O terazi artık başka kalibrede çalışıyor.
Karabük halkına verdiği mesaj da inceliklerle dolu. “Biz Türkiye’nin şirketiyiz ama Karabük’ün omuzlarında yükseliyoruz.” Ne zarif bir sadakat, ne açık bir bağlılık… Yardım politikalarında, istihdam kararlarında Karabük’ü önceleyen bir anlayış, yalnızca kurumsal bir tavır değil; aynı zamanda vefa ile şekillenmiş bir gönül dili.
Ve çalışanlara dair söyledikleri… “En büyük gücümüz onlar,” diyor. Bir yönetici düşünün ki, zararın konuşulduğu masada emeği unutmuyor. Onlara söz veriyor, toplu sözleşmede destek oluyor. Çünkü biliyor ki bu şirketi ancak emekle, inatla, sabırla ayağa kaldıracak olan yine o insanlar.
Bugün KARDEMİR üzerinden siyaset devşirmeye çalışanlar, kendi küçük hesaplarını memleketin büyük meselelerinin önüne koyanlar bilsin ki, bu çelik öyle kolay bükülmez. Bu irade, birkaç spekülatörün yaz-boz tahtası değildir.
Belki birileri için KARDEMİR sadece bir şirket, bir tablo, bir grafik… Ama bu topraklar için o, istihdamın adı, çelik bilekli insanların emeğinin ve alın terinin simgesi, yani Karabük’ün kalbidir.
Ve unutulmamalıdır: Bu kalp, yalanla değil, yalnızca zırhı çelikten yapılmış insanların hakikat arayışları ile atar.