blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Ekim, 2024 20:30 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Öldürüldükten sonra çuvalla dereye atılmıştı: Sanıkların yargılanmasına devam edildi

Kastamonu’da öldürüldükten sonra çuvalla dereye atılan şahsın cinayet zanlılarının yargılanmasına devam edildi. Duruşmada kendisini savunan kadın sanık, öldürdüğü şahsın kendisini rahatsız ettiğini belirterek, "Samanlıkta gördükten sonra cinnet geçirdim” dedi.
Olay, 17 Temmuz 2023 tarihinde Kastamonu Merkez ilçesine bağlı Ahlat köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan 57 yaşındaki Satı Doğruoğlu’nun cenazesi Kastamonu İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından dere yatağındaki çuval içerisinde bulundu. Çuvalın izlerini takip eden ekipler, izlerin köyün yaklaşık 300 metre yakınındaki Behice Ç.’ye ait evin samanlığına kadar devam ettiğini tespit etti. Jandarma ekipleri, samanlıkta yaptıkları incelemede, 57 yaşındaki Satı Doğruoğlu’nun balta ile öldürüldükten sonra cesedinin çuvala koyulduğu ve sürüklenerek dereye atıldığını belirledi. Olayın ardından gözaltına alınan samanlığın sahipleri Behice Ç., eşi Bayrım Ç. ve oğlu Ümit Ç. adli makamlarca tutuklandı.

"Samanlıkta gördükten sonra cinnet geçirdim”
Olayın ardından şüpheliler hakkında “kasten öldürme” suçundan, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava görülmeye devam edildi. çDuruşmaya Behice Ç. ile eşi Bayram Ç. ve tutuksuz yargılanan oğlu Ümit Ç. ile avukatları katıldı. Duruşmada kendisini savunan tutuklu sanık Behice Ç., Doğruoğlu’nun 5-6 senedir kendisini rahatsız ettiğini belirterek, “Ben cinnet geçirmiştim, zaten depresyondaydım onu yüzünden. 5-6 senedir beni rahatsız ediyor, artık dışarı çıkamaz oldum. Hayvanlarımı kuru otla beslemek zorunda kaldım. Yaz gününde herkes yeşil ot yediriyordu ben kuru otla besliyordum damda, dışarı çıkamaz oldum artık. O günde samanlıkta gördükten sonra cinnet geçirdim” dedi.

"Bazı yerde sürükledim, bazı yerde yuvarladım"
Cesedi tek başına taşıdığını söyleyen Behice Ç., “Eşim Bayram Ç. aramalara katılmıştı, eşim komşularla birlikte maktulü arıyordu, oğlumda arkadaşının yanına gittiydi. Cesedi taşırken kafa bölgesinden çektim. Bazı yerde sürükledim, bazı yerde yuvarladım. Cesedi sürüklerken vallahi döndü, vücudunda kırıklar o zaman olmuş olabilir, can havliyle nasıl yaptığımı, sürüklediğimi bilmiyorum. Samanlıkta gördükten sonra cinnet geçirdim, zaten psikolojim bozulmuştu, sürekli hap kullanıyordum. Balta ile vurduktan sonra cinnet geçirdim" diye konuştu.

"Cezaevinden kurtulmayı istiyorum"
Yaşanan olayda eşinin ve oğlunun hiçbir suçunun olmadığını söyleyen Behice Ç., “Eşimin çocuğumun hiçbir suçu yok, haberleri yok. Kendim yaptım, ne yaptığımı bilmiyorum. Cezaevinden kurtulmayı istiyorum, tahliye mi istiyorum. Önce Allah’a sonra size inanıyorum” şeklinde konuştu.

Tutuklu sanık Bayram Ç. ise Satı Doğruoğlu’nun öldürülmesinde de cesedinin taşınmasında da herhangi bir şekilde ilgisinin olmadığını belirterek, “Olayın nasıl olduğunu eşimin onu nasıl taşıdığını bilmiyorum. Tutukluluğumun kaldırılmasını istiyorum. Ben, şimdiye kadar ne böyle bir şey duydum ne de sezdim, ne de gördüm. Eşimin zaten öyle bir şey yapacak birisi değil. Tutukluluğumun kaldırılmasını istiyorum, tahliyemi istiyorum” ifadelerini kullandı.
Tutuksuz sanık Ümit Ç. de olay sırasında ormanda çalıştığını belirterek, yaşanan olaydan dolayı bir bilgisinin olmadığını söyledi. Ümit Ç., beraatını talep etti.
Müşteki Şerife Doğruoğlu ise Behice Ç. ile eşi Satı Doğruoğlu’nun arasında gönül ilişkisi olduğunu bildiğini ifade ederek, “Eşim ile sanığın birbirlerine ilgileri vardı. 30 senedir eşimi kullanıyordu. Telefonunda bir iki sefer yakaladım, eşimi zorladım, eşim beni huzursuz etti, evden kovdu. Eşime devamlı telefon ediyordu, rahatsız ediyordu, yakaladım. Ben şikayetçiyim" dedi.
Müşteki Avukatı Osman Yiğit Çınaroğlu da, "Ortada vahşi bir şekilde işlenmiş bir cinayet var. Bu cinayet 3 sanık tarafından da fikir ve eylem birliği içerisinde birlikte işlenmiş olmasına rağmen bir plan dahilinde gerçek içtima ile hepimiz aynı cezayı niye ayrı ayrı alalım düşüncesi ile tamamen Behice’nin üzerine yıkılmaya çalışılan ya da Behice’nin üstlenmeye çalıştığı bir olay. Baktığımız zaman olayın maktulün Behice’nin samanlığındayken gerçekleştiği yönünde bir algı oluşturuyor. Olay yeri incelemesi yapılırken bir samanlıktan bahsediyoruz. Dar da bir alandı. Orada kafasına balta ile vurularak öldürülmüş bir insanın hemen götürülmediği anlaşılıyor. Samanlığın tahtalarına, duvarlarına ona kan sıçraması gerekir hem de orada yoğun bir kan göllenmesi olması gerekir. Çünkü kafatası tamamen çatlamış ve oradan yoğun bir şekilde kan sızıyor. Keşifte bile yürümekte zorlandığımız mesafelere kadar gidilmesine rağmen oralarda bile kan izleri bulunmuş. Yani yoğun bir kanama var, ancak olay yeri inceleme ekiplerinin sonradan tavan arasında buldukları bir çuval içerisinden bir tomar bir saman çıkıyor, içinde de çok az bir kan var. Yani buradan bizim yaptığımız neticelendirme de olay samanlıkta gerçekleşmemiş. Hemen evin arkasındaki sanki saklı bir bölgeymiş gibi samanlığın içerisinde bu cesedin saklanmış olması söz konusu olabilir" diye konuştu.
Avukatların da dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, Behice Ç. ile eşi Bayram Ç.’nin tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?
blank
İlyas Erbay tarafından
22 Aralık, 2024 14:39 tarihinde yayınlandı
A+ A-

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?

Ülkemiz küresel, fırsatçı vampirler tarafından sömürüldüğü sürece, ekonomide düzelme beklemek saflık olur. Sadece küresel vampirler değil, kanımızı emen, aç gözlü aşağılık vampirlerden kendi içimizde de var. Hem içeriden hemde dışarıdan sürekli sömürülüyoruz. Ne pahasına olursa olsun bu sömürü düzeninden kurtulmak zorundayız. Ülkenin bu sarmaldan bir an evvel çıkması gerekiyor.

Değerli okuyucularım, ülkemizin küresel para baronları ve büyük sermaye sahipleri tarafından yıllardır nasıl sömürüldüğünü 2 yıl önce kaleme aldığım bir makalemde o günün rakamlarıyla basitçe anlatmıştım. Şimdi, güncel rakamlarla, herkesin anlayabileceği bir şekilde bir kez daha bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Konunun daha iyi anlaşılması için, öncelikle, şu iki soruyu tekrar soralım.

1.) Bu kadar büyük parayı, daha doğrusu vurgunu dünyanın hangi ülkesinde yapabilir siniz?

2.) Bu para kimden çıkıyor?

Dolar düşüyor, ekonomi uçuyor! Dolar yükseliyor, ekonomi batıyor!
Öyle mi acaba? Buyrun bakalım! Yükselse de, düşse de birileri sürekli kazanıyor, kaybeden hep ülkemiz!

Düşük kur, yüksek faiz/Yüksek kur, düşük faiz! Yıllardır bu ikisi arasında gidip geliyoruz. Birilerinin işine gelen de işte bu!
Her ikisinin de düşük olması için üretime dayalı güçlü bir ekonomiye sahip olmak gerekiyor. Bu dalgalanma devam ettiği sürece güçlü bir ekonomiden söz edemezsiniz.

İçimizdeki ve dışarıdaki para baronları sürekli pusudalar. Bekledikleri fırsat ortamı; doların tavan yapmasıyla yine oluşmaya başladı. Eee, ne demişler? “Bekleyen derviş muradına erermiş”
1 dolar şu anda 35 ₺ Muhtemelen, harekete geçmek için biraz daha yükselmesini bekleyecekler. Aslında beklemelerine de gerek yok. 35₺ iyi bir rakam.

Biz doların 40₺ TL. olduğunu varsayalım. 100 milyon doları olan bir küresel yatırımcıyı örnek alalım. ( bu içimizdeki para babalarından biri de olabilir) Bunlar bu gün itibariyle, dolarlarını bozdurduklarında, karşılığında; 100 milyon dolar x 40=4 milyar TL elde edecekler. Malûm, şu anda TL mevduat faizleri % 50 seviyelerinde. Bizim yatırımcı, daha doğrusu fırsatçı vampir 100 milyon dolarını bozdurarak aldığı 4 milyar lirayı % 50 den, TL. mevduat faizine bağladığında, 6 ay sonra 1 milyar TL. faiz geliri elde edecek ve parası 5 milyar TL. olacak. Oyununun 2. perdesi işte tamda burada başlıyor. 5 milyar TL yi tekrar dolara çevirip karşılığında 125 milyon dolar alacak. Yani 100 milyon doları 6 ayda 125 milyon dolar olacak. 100 milyon doları kendi ülkesinde faize koysaydı, 6 aydaki getiri 2 milyon dolar civarında olacaktı.
Bizde ne oldu? 25 milyon dolar.
Belki farkettiniz. 6 aylık sürede doları TL karşısında sabit tuttum. Biraz yükseldiğini, 45 ₺ olduğunu varsaysak bile arada uçurum var! 100 milyon doları olmayan biri de ülkesinde %4 -%5 faizle bu parayı temin edip bu büyük fırsattan yararlanabilir. Ülkemizdeki elde ettiği 125 milyon dolardan çektiği kredinin 6 aylık faizi olan 2 milyon doları ve ana parayı aldığı bankaya ödediğinde, cebine en az 22-23 milyon dolar kalır ki, 6 ayda çok büyük getiri.

Ülkemizdeki bu fırsat ortamı küresel para baronlarının iştahını kabarttığı için, zaman zaman hızlı bir şekilde ülkeye çok yüksek miktarda sıcak para girişi oluyor. Ekonomide, sıcak paraya bağlı, suni, geçici bir canlanma hemen kendini gösteriyor. Yalaka basın her zaman olduğu gibi yine “Ekonomide bahar havası” manşetleri atıyor.

100 milyon dolara dünyanın neresinde; bu kadar kolay, bu kadar kısa sürede, 25 milyon dolar getiri elde edebilirsiniz? Böylesine büyük bir vurgunu yapabileceğiniz tek bir ülke var. TÜRKİYE
Örneği 100 milyon dolar üzerinden verdim. Aslında rakam korkunç boyutlarda.

Bu faiz kur oyunu; yıllardır bu şekilde oynanıyor. Küresel para baronları ile birlikte içimizdeki para babaları sürekli kanımızı emiyor. Olan zavallı Türk halkına oluyor! Zaman zaman notlar alırım. Arşivlerime baktım. Aynı oyun; 2020 yılında da oynanmış. doların tavan yaptığı Kasım 2020 de. 1 $ = 8.567₺ yi görmüş. O zamanda bu küresel vampirler ülkemize çökmüşler. 4 ay sonra dolar 6.95 TL ye düş(ürül)müş. Ülkenin milyarlarca doları yine bunların cebine akmış!

Bu şekilde gelen yabancı sermayenin faydadan çok zararı vardır. Yabancı sermayeyi, yatırım amaçlı, istihdam yaratacak şekilde çekebilirsek ancak o zaman ülkeye bir faydası olur.

İşin özeti şu; bu bir kısır döngü. dolar yakında tekrar düşecek, sonra tekrar yükselecek. Faiz / kur karşılıklı oyna(tıl)maya devam edecek. Küresel vampirler ( içimizdeki para babası vampirler de dahil ) kanımızı emmeye devam edecekler. Tam bir win win durumu ! Şimdi yukarıda sorduğum iki soruyu tekrar okuyun ve yanıt verin. Bunu hangi akıl, vicdan kaldırabilir? Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bunu hazmedemiyorum, öfke doluyum. Ülkemizin sömürülmesine neden olan, bu fırsat ortamını yaratan; küresel oyun kuruculara ve içimizdeki işbirlikçilerine söyleyecek söz bulamıyorum!

Ekonomist değilim, bunları görmek için ekonomist olmaya da gerek yok. Haddim olmayarak alanlarına girdim kusuruma bakmasınlar!
Aslında, biraz sorgulamak, araştırmak yeterli. Araştırmadan, sorgulamadan ekonomi iyi, dolar düşüyor. Aaa dolar yükseliyor batıyoruz diye düşünenlere; ülkemizin nasıl sömürüldüğünü umarım anlatabilmişimdir.

Mehmet gider, Ahmet gelir. Hafize gider, Pakize gelir, bu döngü bitmez! Bu acımasız kısır döngüden, bu girdaptan kurtulmanın tek bir yolu var. ÜRETMEK. Aksi halde kurtlar sofrasında yem olmaya devam ederiz.

İlyas Erbay

Görüş Bildir

blank

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.