Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

KDZ. Ereğli’de Bayrağa Saygı Yürüyüşü

Zonguldak Yayın: 13.06.2014 08:13
Yazar:

ZONGULDAK ’ın Ereğli ilçesinde bir araya gelen dört Sivil Toplum Kuruluşu (STK), Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Türk Bayrağı’nın indirilmesini protesto etmek amacıyla ‘Bayrağa Saygı’ yürüyüşü gerçekleştirdi. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde terör örgütü mensuplarının 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’na girerek Türk Bayrağı’nı indirmesi olayına Kdz. Ereğli’de tepki göstermek amacıyla yürüyüş düzenlendi. Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi İlçe Teşkilatları ile Alperen Ocakları, Türk Eğitim Sen ve Son Nokta Dergisi Kdz. Ereğli Temsilciliği mensuplarının katıldığı yürüyüş, Bağlık Polis Karakolu önünden başladı. Yaklaşık 2 kilometre boyunca yürüyen 300 kişilik grup sloganlar attılar. Yürüyüşü Atatürk Anıtı önünde sonlandıran grup, burada saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı’nı okudu. Siyasi parti ve STK’lar adına basın açıklamasını okuyan Alperen Ocakları Kdz. Ereğli Şubesi Başkanı Ramazan Kanca, hiç kimsenin Türk halkının sabrını test etmeye kalkmaması gerektiğini söyledi. Kanca, “Bayrağımıza al rengi veren şehitlerimizin kanı değil midir? Ezelden bugüne milyonlarca şehidi bayrak yere düşmesin diye vermedik mi? Bugün üç beş çapulcu bayrağımızı indirmeye çalışacaksa, Yüce devletimiz bunu engelleyemeyecekse, yarın vatanımıza yapılan saldırıyı nasıl savuşturacağız? Türkiye’ de bir açılım teranesi söylenmektedir. PKK ile pazarlık sürecince olanlar vardır. Bölücübaşı ile müzakere edenler, bu hal ve davranışlardan vazgeçmelidir. Şehit haberi gelmiyor, PKK silah bırakıyor diyerek bölücü hareketi meşrulaştırmaya çalışanlar, bunun emperyalist bir proje olduğunun farkına varmalıdırlar. PKK’nın çocuklarımızı kaçırıp, dağlara çıkarmasına göz yumanlar, çözüm sürecine zarar gelmesin diye devleti aciz bırakanlar, dış güçlerin oyununa gelmeyelim diye milletin refleksini köreltenler gaflettedirler. Bu gafletten derhal uzaklaşmalıdırlar. Hiçbir siyasi çalışma, hiçbir siyasi proje, Türk bayrağına yapılan bu saldırıyı milli menfaat sınırları içerisinde açıklayamaz. Türk Bayrağı’na yapılan saldırı her Türk için utanç sebebidir. Hiç kimse Türk halkının sabrını test etmesin. Zira bu teste girişenler tarihte olduğu gibi bugün de hak ettiği cevabı alacaktır. Türk milletinin şamarı bayrağa saldıranlara ve buna çanak tutanlara en şiddetli şekilde çarpacaktır” dedi. Kalabalık yapılan açıklamanın ardından olaysız bir şekilde dağıldı.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: