Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Karabük’te Nişan Dönüşü Facia

Gündem Yayın: 29.01.2018 14:13
Yazar:
Karabük’te Nişan Dönüşü Facia

Ankara’dan gelerek Karabük’teki yakınlarının nişan merasimine katıldıktan sonra dönüş yolunda meydana gelen kazada hayatını kaybeden anne ve kızı göz yaşları arasında son yolculuğuna uğurlandı

 

Başlıksız 2 kopya 19

Karabük’te Pazar günü  akşam saatlerinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden anne ve kızı son yolculuğuna uğurlandı.
Kaza, Karabük- Ankara D-755 karayolunun Aslanlar mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Rahman Aksoy (59) yönetimindeki 25 SE 188 plakalı otomobil, önünde seyreden Özgür Yılmaz (34) yönetimindeki 51 BL 766 plakalı tomruk yüklü tıra arkadan çarptı. Yoldan geçen diğer sürücülerin haber vermesi üzerine olay yerine 112 Acil Sağlık, UMKE, itfaiye kaza kırım, polis ve jandarma ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerin müdahalesi ile otomobil sürücü Rahman Aksoy, Zekiye Aksoy (62), Seda Erorhan (30), Uğur Erorhan (32) ve Ali Çınar Erorhan (3) ambulanslarla Eskipazar Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yaralılardan Zekiye Aksoy ve Seda Erorhan, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Cumhuriyet Savcısı ve olay yeri inceleme ekiplerinin çalışmasının ardında araçlar olay yerinden kaldırıldı.

Öte yandan ailenin Karabük’te yakınlarının nişan merasime geldikleri ve ardından Ankara’ya döndükleri öğrenildi.

ANNE VE KIZI SON YOLCULUKLARINA UĞURLANDI

Meydana gelen kaza sonrası kaldırıldıkları hastaneden hayatını kaybeden Zekiye Aksoy ve kızı Seda Aksoy Erorhan için Öğlebeli Mahallesinde cenaze töreni düzenlendi.
İl Müftüsü Halil Bektaş tarafından Öğlebeli Mahallesi Topçular Camiinde öğle namazını müteakip kıldırılan cenaze namazında  Rahman Aksoy ve oğlu Saygun Aksoy’un güçlükle ayakta durduğu göründü.
Cenaze namazının ardından Zekiye Aksoy merkeze bağlı Belenköyü aile mezarlığında, kızı Seda Aksoy Erorhan ise Ovacık ilçesinin Boyalı köyünde toprağa verildi.
Kaza sonrası yaralanan Uğur Erorhan ve 3 yaşındaki Ali Çetin Erorhan’ın tedavi sürüyor.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: