Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

KARABÜK’TE 278 KİŞİ İSİM VE SOYİSİM DEĞİŞTİRDİ

Gündem Yayın: 31.10.2019 13:29
Yazar:
KARABÜK’TE 278 KİŞİ İSİM VE SOYİSİM DEĞİŞTİRDİ

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, ad ve soyadında yazım, imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklanan anlam değişikliklerinin mahkeme kararı aranmaksızın değiştirilmesine imkan sağlayan uygulamadan yararlanmak isteyenler için sadece son üç gün kaldı

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, ad ve soyadında yazım, imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklanan anlam değişikliklerinin mahkeme kararı aranmaksızın değiştirilmesine imkan sağlayan uygulama geçen yıl Aralık ayında başlarken, uygulama 3 Kasım’da sona erecek.

Türkiye genelinde 188 bin 129 kişi soyadını değiştirdi, 74 bin 708 kişi ismini düzeltti. Uygulama 3 Kasım’a kadar devam edeceği belirtildi.

KARABÜK’TE 278 KİŞİ BAŞVURU YAPTI

Karabük’te ise 278 kişi ilgili değişiklik kapsamında İl Nüfus Müdürlüğüne müracaatta bulundu. Bu başvurulardan 172 kişi isim değişikliği için başvuruda bulunurken, bu başvurunun 101 kabul edildi, 71’i ilgili şartlara uymadığı için red edildi. Yine Soyadı değişikliği için 97 başvuru yapılırken, bu başvurulardan 72’si kabul edildi, ilgili şartları taşımayan 25 başvuruda red edildi.

İsim ve soyadı birlikte değiştirmek için ise 9 kişi müracaatta bulunurken, 3 başvuru yerine getirildi diğer 6 başvuru kabul edilmedi.

DÜZELTME TALEBİNDE İSTANBUL BİRİNCİ SIRADA

En çok ad düzeltmesi yapılan il 13 bin 442 ile İstanbul oldu. İstanbul’un ardından 5 bin 23 ile Ankara, 3 bin 114 ile İzmir, 2 bin 367 ile Diyarbakır, 2 bin 245 ile Antalya, 2 bin 36 ile Bursa, 2 bin 32 ile Adana, bin 878 ile Kocaeli, bin 804 ile Konya en çok ad düzeltmesi yapılan iller olarak sıralandı.

İsim düzeltilmesi gibi soyadı düzeltilmesine de talep en fazla İstanbul’dan geldi. İstanbul’da 33 bin 65 kişi soyadını düzeltirken, İstanbul’un ardından 11 bin 411 ile Ankara, 9 bin 720 ile Şanlıurfa, 7 bin 29 ile Diyarbakır, 5 bin 903 ile Bursa, 5 bin 714 ile İzmir, 5 bin 676 ile Gaziantep, 5 bin 282 ile Van, 5 bin 133 ile Kayseri, 4 bin 913 ile Adana geldi.

Ad ve soyadlarındaki yazım yanlışlarını değiştirmek isteyenler bulunduğu yerleşim yerindeki nüfus müdürlüğüne müracaat edebiliyor. Yerleşim yeri dışındaki nüfus müdürlüklerine yapılan müracaatlar ise kabul edilmiyor.

Yurt dışında bulunanlar ad ve soyadı değişikliğine ilişkin talepleri için dış temsilciliklere başvuru yapabiliyor.

3 Kasım’a kadar devam edecek uygulama sayesinde ad ve soyadlarının düzeltilmesine yönelik mahkemelerin iş yükü azaltıldığı gibi bürokratik süreçler de kısaltılmış oldu.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: