Karabük Postası tarafından
12 Temmuz, 2014 15:44 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük Belediyesi İcralık Belediyeler Arasında

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇelikSGK‘nın icraya intikal etmiş alacak miktarının 33 milyar 68 milyon 268 bin 65,78 TL, kurumun belediyelerden icraya intikal etmiş olan borç miktarının da 4 milyar 596 milyon 711 bin 725,327 TL olduğunu açıkladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu‘nun soru önergesine Bakan Çelik‘in verdiği yanıt, SGK‘nın alacağı, borçlu belediyeleri ve icraya düşen belediyeleri ortaya koydu.  Bakan Çelik‘in önergeye verdiği cevapta, 31 Aralık 2013 tarihi itibariyle borcu herhangi bir kanun kapsamında yapılandırılıp, taksitlendirilmemiş, bununla beraber borç tutarı 100 bin TL üzerindeki belediye sayısının bin 202 olduğunu belirtti. Bakan Çelik, borçlarla ilgili olarak haklarında 6183 sayılı Kanuna göre takip yapılan borçlu belediye sayısı 2 bin 41 olduğunu da ifade etti.

İCRALIKLAR ARASINDA KARABÜK BELEDİYESİ DE VAR

Çalışma Bakanı’nın verdiği bilgiye göre icraya verilmiş bazı belediyeler şöyle: Adana Büyükşehir Belediyesi, Adıyaman MerkezAğrı Merkez, Amasya MerkezAnkara BalaAnkaraElmadağAnkara ÇamlıdereAnkara EtimesgutAnkara GüdülAnkaraHaymanaAnkara KalecikAnkara KazanAnkara KeçiörenAnkaraKızılcahamamAnkara SincanAnkara NallıhanAnkara Şereflikoçhisar,Antalya MerkezArdahan MerkezBartın AmasraBatman MerkezBingöl MerkezDenizli MerkezDiyarbakır MerkezDüzce Merkez, Erzincan MerkezHakkari MerkezHatay AntakyaIğdır MerkezIsparta Merkez,KahramanmaraşKarabük MerkezKaraman MerkezKars Merkez,Kırıkkale MerkezKırşehir MerkezKilis Merkez, Kocaeli Büyükşehir, Muğla,MuşNevşehir MerkezNiğde MerkezOsmaniye Merkez, Rize MerkezSiirt MerkezSinop MerkezŞanlıurfa MerkezŞırnak MerkezTekirdağ Merkez,Tokat MerkezUşak MerkezYalova Merkez, Yozgat, Zonguldak Merkez.

Çalışma Bakanı, 5458 sayılı Kanun, 5510 sayılı Kanun, 6111 sayılı Kanun, 6322 sayılı Kanun ve 6385 sayılı Kanun ile sosyal güvenlik alacaklarının yapılandırıldığını belirterek şöyle dedi:

“Ayrıca icra aşamasına gelen alacaklar otomatik icra programı vasıtasıyla dört ayda bir icra servislerine aktarılmaktadır.

Mevcut alacakların takibi için 6183 sayılı Amme alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine istinaden prim borçlusu gerçek ve tüzel kişilerin menkul ve gayrimenkulleri, hak ve alacakları haczedilmektedir. Haciz işlemlerine esas yapılan sorgulamaların büyük bir kısmı zaman ve işlem sarfiyatını önlemek bakımından elektronik ortamda yapılmaktadır. Ayrıca borçlu şahısların 3. kişilerdeki mal, hak ve alacaklarına yine 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz bildirisi gönderilmek suretiyle haciz konulmaktadır. Belediyelerden olan prim alacakları, bu takiplerin yanında genel bütçeden kendilerine aktarılan paylardan Bakanlar Kurulu kararına istinaden kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmektedir.”

 

 

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
08 Ocak, 2025 10:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

SUYA SABUNA DOKUNMAK

MUSTAFA AKAY

Gazetecilik yerlerde sürünüyor. Besleme basının yerini yandaş basın aldı günümüzde. Muhalefet yapan basın yaşama iklimini bulamıyor. Bir de “Ana akım medya” denilen bir şey uydurdular.
Çay simit gazeteciliği yerini dolar gazeteciliğine bıraktı. Maaşlarını dolarla alan gazeteciler her şeye sahip oluyorlar. Onların yatları, katları, hanları, apartmanları var. Muhalefet yapan gazeteciler ise geçimlerini zor sağlar durumdalar.
Muhalefet yapabilen, eleştiri getirebilen gazete sayısı bir elin parmakları kadar yok. Yandaş denilen basın ise onlarca… Onlar şak deyince yapan, yat deyince yatan cinsten gazeteciliği yeğliyorlar.
Haber artık namus olmaktan çıktı. Bir kazanç kapısı olarak görülüyor.
Peki, neden böyle oldu?
Çünkü İstanbul’da Cağaloğlu, Ankara’da Rüzgarlı öldü.
Gazeteleri artık gazeteciler çıkarmıyor.
Holding sahipleri, inşaatçılar, hortumcular, kaçakçılar, bankacılar, mafya bozuntuları bile gazeteci oldular.
Onların gazeteci olduğu yerde gerçek gazetecilere yer kalmadı.
İhale kapmak için, iş takipçiliği yapmak için gazetecilik yapanlar türedi. Onların bir elleri yağda bir elleri balda. Gerçek gazeteciler ise ay sonunu getirebilmek için dört takla atmaktalar.
Durum bu olunca yandaş basın mensupları, karalama, iftira, yalanla sayfalarını doldurabiliyorlar. Zaman zaman bunların aynı manşeti kullandıklarını görebiliyoruz. Aynı haber değişik gazetelerde servis edilebiliyor. Bunların işleri güçleri iktidara yalakalık yapmak, parlatmak ve muhalefete laf atmaktan ibaret.
Bir de ana akım medya dedikleri var. Bunların içinden “alo Fatihler” çıkabiliyor. Bu tür gazetecilerin en büyük özellikleri de ülke yangın yerine dönmüşken, gözlerini ve kulaklarını kapatıp, seslerini kesmek. Yani, suya sabuna pek dokunmuyorlar. Dokunamıyorlar desek daha doğru olur sanırız.
Rahmetli Celal Vardar, bu tipler için “Suya dokunmazmış, Sabuna dokunmazmış, Pise bak” demişti.
Şimdilerde, suya sabuna dokunmayanlar çoğaldı. Gerçi onlar, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” noktasındalar.
Bu tiplerin birçoğu mürekkebin kokusunu tatmış, haberin heyecanını duymuş olamazlar. Öyle olmasa, bu kadar yalaka, bu kadar yaltak, bu kadar yandaş, bu kadar duyarsız kalamazlardı.
Bu meslekte haber peşinde koşarken şehit olanlar oldu. Onlar, onurlarıyla yaptılar bu mesleği. Kalemlerini kırdılar ama satmadılar.
Mahalle yanarken, ” or..pu saçlarını tararmış”. Öyle demişler atalarımız. Ne de güzel demişler. Şimdi mahalle de yanıyor, kalemler de satılıyor.
Ülke yangın yerine dönmüşken, direnen kalemlerin varlığı bir teselli olmalı millete. Direnenler yüz akıdırlar. Tarihi onlar yazacaklardır. Kimi meslektaşlarımız mapusta ama bizler dışarıda özgür değiliz.
Halk böyle iken, direnirken küçük nüansları bırakıp tam anlamıyla bir dayanışmaya girmenin zamanı gelmiştir. Çünkü ülkemiz, ipek bir halı gibi aşağımızın altından kayıp gitmektedir.
Böylesine zorlu bir süreçte, bu toplumu yine gazeteciler, yazarlar, çizerler, aydınlar aydınlatabilir.
Hiç kimsenin yakınmaya, yüksünmeye hakkı yoktur. Karanlıktan kurtulmanın yolu,” bir mum da sen yak” olmalıdır.
Aynen, Ulusal Kurtuluş Savaşımız’da olduğu gibi çoban ateşlerini çoğaltmalıyız. Bu çoban ateşleri ülkeyi aydınlığa çıkaracaktır. Bu çoban ateşlerinden birisi de Karabük Postası ve diğer internet siteleridir. Onların paraları, pulları, televizyonları, gazeteleri varsa bizim de yurt sevgisiyle çarpan kalbimiz, kırılmayan kalemimiz vardır.
Suya sabuna dokunan, gerçekleri haykıranlar olduğu sürece karanlıklar aydınlığa tez zamanda dönecektir.
Bu aralar, ülke de yaşanan yeni bir süreç macerasını da halka en iyi duyuracak olan suya sabuna dokunan gazeteciler olacaktır. Susmayan, pes etmeyen gazeteciler ve yayın organları halkı en iyi biçimde bilgilendirecekler ve tarihe not düşeceklerdir.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.