Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Şubat, 2024 12:40 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Hazır yemek tüketiminde büyük tehlike: “Vücudumuz kimyasalların saldırısı altında”

Son yıllarda arttığı belirtilen dışardan yiyecek, içecek tüketimi ve ev, işyeri gibi noktalara sipariş durumlarında kullanılan kaplarındaki tehlikelere dikkat çeken Prof. Dr. Vedat Göral, “Yurt dışında çok güzel bir araştırma yapılmış buna göre dışarıda yemek yiyenlerde ev yemeklerine göre yüzde 35 oranında kimyasal maruziyet meydana geliyor. Özellikle çocuklar, gençler, hamile bayanlar daha risk altında. Plastik tabaklar kullanılıyor, plastikler maalesef yemeğe geçiyor, biz de afiyetle yiyoruz. En tehlikelisi PFAS adı verilen kalıcı kimyasallar. Vücudumuz kimyasalların, plastiklerin saldırısı altında ileri ki yıllarda bize hastalık olarak geri dönecek” dedi.

Son yıllarda tüm dünyada hazır gıda tüketiminde artış olduğu belirtilirken ülkemizde de yaygınlaşan ev, işyeri gibi noktalara “sıcak yemek” siparişlerinde hijyen gibi konuların yanı sıra ürünlerin bulunduğu saklama kapları sebebiyle de uzun dönemde birçok sağlık problemi oluştuğunu ifade eden uzmanlar uyarıyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Vedat Göral, dışarıdan sipariş edilen yiyeceklerin bulunduğu yağı, suyu geçirmeyen ısıya dayanıklı kimyasallarla desteklenmiş maddelerden olan kaplar, kahve bardakları, kullanılan eldivenler meydana getirdiği tehlikeleri anlattı. Prof. Dr. Göral, yurt dışı kaynaklı araştırmalarda “kalıcı kimyasallar” olarak adlandırılan PFAS maddelerinin bu ürünlerle vücuda geçtiğini ve kişileri ciddi problemlerle karşı karşıya bıraktığına dikkat çekti. "Ambalaj malzemelerinde yüksek oranda kimyasal maddeler bulunmuş" Araştırmaların kimyasal maruziyetle ilgili önemli bilgileri ortaya koyduğunu söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, “Yurt dışında çok güzel bir araştırma yapılmış buna göre dışarıda yemek yiyenlerde ev yemeklerine göre yüzde 35 oranında kimyasal maruziyet meydana geliyor. Dışarıda yediğimizde daha fazla kimyasal maruziyet, kalitesiz yağ ve bir takım ekstra maddelerle muhattap oluyoruz. Özellikle çocuklar, gençler, hamile bayanlar daha risk altında. En çok da cheeseburger, hamburger türü hazır gıdalarda oluşturuluyor. Özellikle işlenmiş etlerde ve ambalaj malzemelerinde yüksek oranda kimyasal maddeler bulunmuş. Maalesef gençler, üniversite gençleri hep dışarıda yemek yiyorlar, ev yemeğinin tadını bilmeden yetişiyorlar. Vücuda giren kimyasallar belki de ileride kanser oluşumuna sebep olmakta belki de oluşumu tetikleyecek. Yine üreme organlarında birtakım hastalıklar meydana gelebiliyor, ileride bir takım endokrinolojik bozukluklar oluşabilir. Bazen de akut hastalık yani kimyasal maddeye maruziyetin olduğu anda vücut reaksiyon gösterebilir. Bunların en tehlikelisi PFAS adı verilen kimyasallardır ve bunlar gerçekten kalıcı kimyasal maddeler. Vücutta dokuda uzun yıllar kalabilen kimyasallar, çevreden de temizlenmediği için maalesef doğada kalıyor. Balinaların karnında bile plastik poşetler görülmüş, balina bunu yemiyor biz atıyoruz, çevreyi kirletiyoruz balık da bunu tüketiyor. Vücudumuz kimyasalların, plastiklerin saldırısı altında bunu yavaş yavaş azaltmamız lazım çünkü ileri ki yıllarda bu bize hastalık olarak geri dönecektir" dedi. "Kimyasallardan, plastik olan şeylerden uzak durmamız lazım" Dışarıdan alınan ya da sipariş edilen ürünlerin verildiği kapların birçok tehlikeyi barındırdığını aktaran Prof. Dr. Göral, şöyle devam etti: “Getirilen malzemeler plastik bir tabak içerisinde getiriliyor veya karton kutuda kullanılıyor. Karton bardaklarda bile plastik var, oradaki sıcak su karton bardaktaki plastiği eritiyor. Plastik zaten içeceğimiz sıcak su veya çaya geçiyor o yüzden mümkünse cam bardak, porselen bardakların kullanılması lazım. Gıdanın taşınmasında, sarılmasında, soğumasını engelleyen birtakım plastikler kullanılıyor bunlar da sakıncalı. Özellikle çiğ köfte yoğurmada veya bazı restoranlarda biraz da show amaçlı eldivenler kullanılmakta. Eldivenler de aslında masum değil, onlarda da kimyasal maddeler var. Mümkün olduğu kadar kimyasallardan, plastik olan şeylerden uzak durmamız lazım, bunlar ileride bize hastalık olarak geri dönüyor. Plastik tabaklar kullanılıyor maalesef yemeğe geçiyor ve biz de onu bir şekilde afiyetle yiyoruz. Ağızdan alındıktan sonra bağırsaklara geliyor, bunu fark etmiyoruz, bunlar emiliyor sonra kan yardımıyla bütün organlara gidiyor. Özellikle çocuklarda davranış, gelişme bozuklukları, yetişkinlerde endokrin, hormonal bozukluklar hatta kansere kadar giden değişimler meydana gelebiliyor. Bunlar masum değiller, o dokularda hasar meydana getirebilir. Örneğin; şeker, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalığı oluşabilir. Plastikler biriktiği organa zarar verebiliyor. Hazır kahvelerde, kasaptaki etin saklanmasında, etin sarılmasındaki poşetlerde, evlerimizde, giyimimizde, çoraplarımıza kadar her yerde plastik var. Çocuklar okulda yesin diye yemekler götürülüyor ve plastik tabaklarda; plastik kaşık, bıçaklar veriliyor bu son derece yanlış. Hamilelikte eğer dikkat edilmezse çocuk maalesef çocuk plastikle maruziyetle doğmuş olur. Plastikten, hazır gıdalardan, asitli içeceklerden, fast food, işlenmiş gıdalardan uzak durmamız lazım. Yürüyüş, spor çok önemli. Obezitenin en büyük sebebi de işlenmiş gıdalar, bunlarla beslenenler yanında bir asitli içecek getiriyorlar bunlar obeziteyi tetikleyen en büyük faktörler"(İHA)
Sevgi Özdemir tarafından
23 Nisan, 2025 16:56 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Faturalarımız tam, hizmet yarım

Bugün İstanbul bir kez daha sallandı. Kandilli Rasathanesi'ne göre 6.2 büyüklüğündeki deprem kısa sürdü ama etkisi derin oldu. Panik, endişe ve en önemlisi iletişimsizlik. Deprem olur olmaz herkes telefonu eline aldı, sevdiklerine ulaşmak istedi. Ama çoğumuz, sevdiklerimizi aradığımızda telefonlarımızda sadece sessizlikle karşılaştık. GSM operatörleri yine sınıfta kaldı.

Her ay düzenli olarak ödediğimiz yüzlerce liralık fatura, yalnızca konuşma ve internet değil, ihtiyaç anında çalışacak bir sistemin bedeli olmalı. Ama bugün gördük ki, o sistem en gerekli anda iflas ediyor. Bu sadece birkaç dakikalık bir kesintiden ibaret değil; milyonlarca insanın aynı anda sessizliğe mahkum edilmesi demek. Afet anında en çok ihtiyaç duyulan şey iletişimken, sesimizi duyuramamak demek yalnızca teknik bir sorun değil, bu yaşama tutunmaya çalışan insanların hayati bir bağdan koparılması demek.

Hatırlarsanız 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde de aynı sorunu yaşadık. O gün yüz binlerce insan enkaz altında sevdiklerine ulaşmaya çalıştı. O gün de aynı tablo karşıladı bizleri. Yani bu bir ilk değil, ama ne yazık ki hâlâ bir son da değil.

6.2 büyüklüğündeki bugünkü depremde iletişim altyapısı bu kadar kolay çöktüyse, olası büyük İstanbul depreminde neyle karşılaşacağız?

Uzmanlar yıllardır bu depremin 7’nin üzerinde olacağını söylüyor. Durum böyleyken, GSM operatörleri hâlâ bu yükü kaldıramıyorsa, esas felakette sistem tamamen devre dışı mı kalacak? O zaman sadece binalar mı yıkılacak, yoksa iletişimsizlik yüzünden umutlarımız da mı enkaz altında kalacak?

Devamlı artan fiyatlar, paketlere eklenen "katma değerli hizmetler", 5G vaatleri… Hepsi güzel. Ama bu hizmetlerin en temel işlevi, acil durumlarda çalışması değil mi? İletişimin en çok gerektiği anda yok oluşu insanların can güvenliğine karşı işlenmiş ciddi bir ihmaldir.

Bu saatten sonra "yoğunluktan dolayı hatlar kilitlendi" bahanesi kimseyi tatmin etmiyor. Çünkü biz bu yoğunluğun ne zaman geleceğini biliyoruz: her depremde, her afette, her kriz anında. Bilinmeyen değil, beklenen bir senaryoya karşı hazırlıksız olmak, affedilir bir şey değildir.

Reklam filmlerinizdeki "gelecek burada" sözleriyle değil, kriz anlarında göstereceğiniz dayanıklılıkla güven kazanın. Çünkü biz artık her ay farklı bahanelerle artan fatura değil, karşılık istiyoruz.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bu web sitesinde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezler kullanılmaktadır. Detaylar için Gizlilik Politikamızı inceleyebilirsiniz.