Ihlas Haber Ajansı tarafından
21 Ocak, 2024 00:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Genel cerrahi uzmanı uyardı: “Uzun süre tuvalette beklemek hemoroide yol açıyor”

Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Ömer Faruk Bük, uzun süre tuvalette beklemenin, makatta çatlağa ve hemoroidal hastalığa yol açacağını söyledi.
Medicana International Samsun Hastanesinde görevli Opr. Dr. Ömer Faruk Bük, hemoroid hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Tuvalette uzun süre oturan insanlarda hemoroidal hastalıkların sık görüldüğünü ifade eden Opr. Dr. Ömer Faruk Bük, "Tuvalette uzun süre oturan insanlarda makat çatlağı sık görülür. Hemoroidal hastalık ve anal fistül de o bölgedeki salgı bezlerinde bozukluk, o bölgedeki bakterileri, çatlak bölgelerinden cilt altında geçişini kolaylaştırır. Dolaylı olarak uzun süre tuvalette beklemek, makat çatlağına ve hemoroidal hastalığa yol açacağı için bunlar sonrasında da bir apseye yol açabilir. İkinci planda bir apseye yol açabilir" dedi.

Tedavi süreci
Hemoroid hakkında bilgi veren tedavi süreci ile ilgili konuşan Dr. Ömer Faruk Bük, "Anal fistül kalın bağırsağın son kısmı olan kanal dediğimiz kısımda genelde o bölgedeki çatlaktan dolayı ya da bir hemoroid enfeksiyonundan dolayı yastıkçık dediğimiz büyük abdest yapmayı kolaylaştıran hemoroid köklerinden kaynaklanan bir enfeksiyon sonucu gelişir. Burada bir tünel oluşur. Buradaki tünelin bir kısmı makatın içindeyken diğer ucu cilt altında açılarak cilde doğru açılır. Genelde insanlar bunu sertlik, şişlik, ’zong’layıcı tarzı ağrı ve kızarıklık olarak hissederler. Bu aslında bir apsenin bulgusudur. Öncelikle hastanın makat çevresinde kızarıklık, şişlik, bir hassasiyet fark ettiğinde, mutlaka bir hastaneye veya genel cerrahi uzmanına gelmesi gerekiyor. Çünkü burada saatlerin, günlerin önemi vardır. O bölge çok kirli olduğu için ve direk bağırsak içiyle ilişkili bir durum olduğu için yoğun kolon bakterisi bulunduğu için hızlıca ilerleyen apseler kontrolden çıkan enfeksiyonlara yol açabilir. Bir apse varsa hızlıca bu apsenin boşaltılması gerekir. Fistül varsa tanı aşamasında kontrastlı emar(MR) görüntülemesi yapılması gerekir. Fistülün tipleri vardır. Yüzeysel olabildiği gibi derin yerleşimli yerlerde de olabilir. Tedavide bizi en önemli etkileyen durum fistül tünelinin kişinin büyük abdestini tutmasını sağlayan kanalların ne kadar içine aldığı, ne kadarını kat ettiği önemlidir. Tedavide en önemli kısım fistülün tipidir. Makat bölgesinin bir tarafından başlayarak arkaya ve sağ, sola geçen at nalı fistüllerde vardır" diye konuştu.

"Seton yöntemi
Hemoroidin iyileşme süreci ile ilgili Dr. Bük, "Yüzeysel dediğimiz fistüllerde lazer yöntemiyle ya da fistülün üstünü açarak tedavi edilebilir. Büyük abdest tutmayı sağlayan kasları içine alan fistüllerde bu kasları kesemediğimiz için aşamalı dediğimiz yöntemleri uyguluyoruz. Eğer fistül yoluna açılan bir apse yok ise tünel çok uzun değilse ya da çok kısa değilse lazer yöntemi denilebilir. Maalesef lazer yönteminin fistül tedavisinde başarısı azdır. Biz genelde seton dediğimiz bir yöntem uyguluyoruz. Burada fistülün dış ağızından başlayarak kasa kadar olan kısmını çıkartarak, kası içine alan kısmına bir lastik koyuyoruz. Bu lastik 3 ile 6 aya kadar kalıyor. Bir sonraki ameliyatta ne kadar kasın bu fistülün tünelinden kurtulduğuna bağlı olarak kesme işlemini yapabiliyoruz" şeklinde konuştu.

blank
İsmail AKCA tarafından
11 Nisan, 2025 23:18 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Eğitim Kenti Karabük Vizyonu..!

Bir zamanlar Karabük’ün en köklü mahallelerinden biri olan Öğlebeli Mahallesi, bugünlerde sessiz bir çığlık atıyor. Bu çığlık, artık kapanma noktasına gelen ve 1-2-3-4. sınıfların adeta bir arada eğitim gördüğü okulda..!

Konuyu daha önce gündeme getirmiştik lakin yetkililer tarafından geçiştirilerek üzeri kapatılmıştı.

21. Yüzyılda şehrin göbeğinde birleştirilmiş sınıf uygulaması!

Tam da “Eğitim Kenti Karabük” vizyonuna uygun değil mi?

Yaşanan son olay, ne yazık ki bu çığlığı bambaşka bir boyuta taşıdı:

Bir veli, bir anne baba, ipe sapa gelmez iddialarla çocuğunu emanet ettiği okulun müdür yardımcısına saldırdı. Günlerdir okulda adeta terör estiren bu aile ile ilgili kulağımıza gelen bilgiler çok ürkütücü boyutlarda. Müdür Yardımcısına fiziki şiddet uygulayan şahsın psikolojik raporu olduğu ve cezai ehliyetinin bulunmadığı, bunu da ulu orta bağırarak “benim raporum var kimse bana dokunamaz, istediğime istediğimi yaparım” şeklinde kendine silah edindiği söyleniyor. Eğer gerçekten böyleyse acilen araştırılıp müdahale edilmesi gereken bir durum zira bu durumda okulda kimsenin can güvenliği yok demektir.

Aslında Öğlebeli İlkokulu'nda yaşananlar Türkiye’de eğitim sisteminin geldiği noktanın bir göstergesi.

Eğitimde fırsat eşitliği gibi kavramların içinin boş olduğunun bir kanıtı. Daha önce ülkemizin birçok yerinde şahit olduğumuz bu şiddet olayları ise eğitimdeki çöküşün, öğretmenlik mesleğinin düşürüldüğü durumun fiziksel bir temsili haline geldi.

Bu olay, sadece Öğlebeli için değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki eğitim sistemimiz için bir uyarı niteliğinde. Sorunları görmezden gelmek yerine, eğitimde daha modern ve kapsayıcı çözümlerle geleceğimizi koruma vakti. Öğlebeli'nin sesi, aslında hepimizin sesi.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.