Eflani Belediyesi’nde İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimi

Karabük Postası tarafından
17 Mart, 2015 15:28 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Eflani İlçe Belediyesi’nin değişik birimlerinde çalışan 30 işçi ve memura iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitim verildi. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun “Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” gereğince düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, işyeri hekimleri Dr.Gültekin Duras ve Dr. Zuhal Tecir ile İş Güvenliği Uzmanları Müh.Akın Ergüler, Hüsnü Babutçu ve Arzu Alak tarafından verildi. Eflani Halk Eğitim toplantı salonunda yapılan eğitimde, çalışma mevzuatı ile ilgili bilgiler, çalışanların yasal hak ve sorumlulukları, iş kazası ve meslek hastalığından doğan hukuki sonuçlar, kimyasal, fiziksel ve ergonomik risk etmenleri, elle kaldırma ve taşıma, iş ekipmanlarının güvenli kullanımı, güvenlik ve sağlık işaretleri, iş yerindeki tehlikeler, eğitime katılan personele iş güvenliği konusu ile ilgili örnekler videolarla desteklenerek anlatıldı. Eğitim sonrasında katılımcılara iş güvenliği eğitim sınavı düzenlendi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Nurettin Acar tarafından
14 Mayıs, 2025 11:05 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Terörsüz Türkiye’nin Kazanını Kim Olacak?

Türkiye, yakın tarihinin en sarsıcı, en sancılı ama belki de en umut verici dönemlerinden birini yaşıyor.

Yıllarca süren çatışmalar, kayıplar, toplumsal kutuplaşmalar ve siyasi krizlerin ardından, terör örgütü PKK'nın silah bırakması ve kendini feshetmesiyle yeni bir dönem başladı. Bu gelişme, sadece Türkiye için değil, bölge için de tarihsel bir dönüm noktası oldu.  Peki, bu yeni dönemin kazananı kim olacak?

PKK'nın silah bırakma süreci, sıradan bir gelişmenin ötesinde, çok katmanlı, diplomatik, politik ve psikolojik boyutlar taşıyan bir değişim olarak ön plana çıkıyor. Sürecin fitili, terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi’nden yaptığı çağrıyla ateşlendi. Öcalan, fesih ve silah bırakma çağrısında bulunarak sorumluluk aldığını ilan etti. Bu çağrı, hem içeride hem de dışarıda siyasi dengeleri sarstı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun” sözleriyle başlayan söylem değişikliği, siyasi alanda beklenmedik bir yumuşamanın sinyali oldu. Ardından Bahçeli’nin DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın "yeni bir başlangıç" çağrısını alkışlaması, Türkiye siyasetinde taşların yerinden oynadığını gösterdi.

DEM Parti’nin süreci sahiplenmesi ve İmralı’da gerçekleşen görüşmeler, ardından yapılan diplomatik temaslar ve nihayetinde Öcalan’ın son mesajı, silahların tamamen susacağına dair somut işaret oldu.  Nitekim bu işaret, 5-7 Mayıs 2025’te terör örgütü PKK'nın kongresini toplaması ve  12 Mayıs'ta da terör örgütü PKK'nın kendisini fesih ettiğini ve silah bırakması  kararını ilan etmesiyle netleşti.

Bu gelişmelerin ardından Türkiye’nin önünde şimdi büyük bir soru duruyor. Terörsüz bir Türkiye’nin gerçek kazananı kim olacak?

Kuşkusuz ki bu sorunun ilk ve en önemli cevabı, halktır. Doğusuyla batısıyla, Kürt'üyle Türk'üyle, Alevi’siyle Sünni’siyle bu topraklarda yaşayan her bir yurttaşın kazancı büyüktür. Artık analar ağlamayacak, gençler dağlarda değil üniversitelerde, fabrikalarda, tarlalarda olacak. Güvenlik kaygısı yerini refah beklentisine bırakacak.

Siyaset ise bu gelişmeyi doğru okuyabilirse ikinci kazanan olabilir. Siyasi partiler, eski ezberleri bir kenara bırakıp yeni bir toplumsal sözleşme için adım atarsa, kutuplaşma yerine ortak geleceği konuşmaya başlarsa Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa açılabilir. Bu, tüm partiler için bir sınavdır.

Ve elbette ki bölge...Türkiye’nin barışa yönelmesi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden İran’a, Suriye’den Ermenistan’a kadar birçok komşu ülkenin de dinamiklerini etkileyecek. Barış, sınırların ötesine taşarsa sadece Türkiye değil, Ortadoğu da derin bir nefes alabilir.

Ancak bu sürecin zorlukları da az değil. Silahların susması, sorunların tamamen çözüldüğü anlamına gelmiyor. Demokrasi, adalet, eşit vatandaşlık, ifade özgürlüğü gibi konular önümüzdeki yılların temel gündemleri olacak. Kazanımların kalıcı olması için toplumun tamamı bu süreci sahiplenmeli, siyasiler ise popülizm yerine vizyonla hareket etmeli.

Bu noktada “kazanan kim olacak?” sorusu belki de şöyle değişmeli: Barışı sürdüren, toplumsal adaleti inşa eden, demokrasiyi güçlendiren kim olacak? Çünkü asıl zafer, savaşla değil, barışla gelen zaferdir. Ve Türkiye, şimdi bu zaferin eşiğinde duruyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.