Ihlas Haber Ajansı tarafından
12 Şubat, 2024 16:24 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Dr. Özgenç Akın: “Herhangi bir devletin savaş gemisi deprem oluşturamaz”

KTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın, "Özellikle sosyal medyada yayılan ve HAARP ismi verilen, tamamen radyo dalgası sinyalleri gönderen antenlerin deprem ürettiği bir teori gibi yayılıyor. Tabii ki bunlar bilimsel değil. Bu şekilde depremler kesinlikle meydana gelmez. Herhangi bir devletin savaş gemisi bir deprem oluşturamaz. Lütfen bilimle kalalım böyle şeylere dikkat etmeyelim" dedi.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından bölgedeki 4 ilde jeofizik ölçüm yapan ekibin içerisinde yer alan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın, Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu söyledi. “Özellikle Şili, Meksika, Japonya gibi yerlerde daha derin bölgelerde depremler meydana gelirken, transform fayların olduğu bizim ülkemizde daha sığ depremler meydana gelmekte ve bu da zaman zaman yıkımları arttırmaktadır” diyen Akın, “Deprem dağılımlarının öbeklenmesi bir tesadüf değildir. Özellikle Türkiye’nin içerisinde olduğu deprem kuşağında oldukça fazla deprem yaşıyoruz. Depremlerin bu şekilde dağılım göstermesi bir tesadüf değil. Afrika ve Arap levhasının bize itmesiyle bu depremler meydana geliyor. Deprem meydana geldiğinde ve siz hissettiğiniz andan itibaren depremin gücünün giderek arttığını bilmemiz lazım. Depremin gücü giderek artacak azalmayacak dolayısıyla çöp kapan tutun prosedürünü uygulamanız için aslında çok kısıtlı bir zamanınız olacak. Buna göre kendi planınızı yapmak zorundasınız. Özellikle sosyal medyada yayılan ve HAARP ismini verilen, tamamen radyo dalgası sinyalleri gönderen antenlerin deprem ürettiği bir teori gibi yayılıyor. Tabi ki bunlar bilimsel değil. Bu şekilde depremler kesinlikle meydana gelmez. Herhangi bir devletin gemisi savaş gemisi bir deprem oluşturamaz. Lütfen bilimle kalalım böyle şeylere dikkat etmeyelim. Deprem büyüklüğü ve şiddeti birbirinden tamamen farklı kavramlardır bunları çok karıştırıyoruz. Depremin büyüklüğü aletsel bir büyüklüktür depremin büyüklüğü değişmez fakat şiddet ise uzaklıkla azalır. Bunu nasıl ayırt edebilirsiniz deprem büyüklüğü ondalık sayılarla gösterilir yani siz 5.6 büyüklüğünde diyebilirsiniz 5,6 şiddeti ifadesi yanlıştır. Lütfen bunlara artık dikkat edelim. Çünkü ülkemiz deprem ülkesi” şeklinde konuştu.

“Şu anda birinci dereceden deprem bölgesi ya da beşinci dereceden deprem bölgesi gibi bir kavram kalmamıştır”
Kahramanmaraş depreminin 600 kilometrelik bir alanda etkili olduğunu kaydeden Akın, “Türkiye’nin deprem bölgelerinden ayrıldığı bilgisi aslında yanlış olmamakla birlikte şu anda tamamen işlevini yitirmiştir. Şu anda birinci dereceden deprem bölgesi ya da beşinci dereceden deprem bölgesi gibi bir kavram kalmamıştır. Örnek veriyorum 5 dereceden biri deprem bölgesi önceden Karaman’da sanki hiç depremden etkilenmeyecekmiş gibi bir bilgi uyandırıyordu. Fakat bu 2019’da yapılan çalışmayla değişti ve artık deprem bölgeleri haritası yerine parsel bazında deprem tehlikesine elde edebildiğimiz bu haritaları bilim insanları üretti” diye konuştu.

“Trabzon’da çok güven altında olduğumuzu söyleyemeyiz”
Depremin afet olmadığını vurgulayan Akın, “Uzaklık hasar ilişkisi yine çok önemli bir konu. Biz ilimizde fay yok veya çevre ildeki bir deprem bizi etkilemez diye düşünmeyin. Çünkü 1970 depreminde 135 kilometre uzaklıktaki bir TOFAŞ fabrikası yıkıldı. Maraş depreminde ise 300 kilometre ileride binalar yıkıldı. Trabzon ülkemizdeki en aktif faylardan bir tanesi olan Kuzey Anadolu hattına uzaklığı yaklaşık olarak 150 kilometre. Dolayısıyla sizin yapınızda ya da zemininizde meydana gelen bir problemden dolayı bizim yani Trabzon’da çok güven altında olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu tamamen sizin zemininize ve yapınıza bağlı olarak değişmektedir. Deprem afet değildir. Bunu afete çeviren bizim bilgisizliğimiz, cehaletimizdir. Her ne kadar can kayıpları üzücü olsa da bu dünyamızın yaşadığına işaret eder. Eğer depremler olmasaydı biz mineral içeriği yüksek, verimli topraklara ulaşamazdık. Hidrokarbon rezervuarları oluşmazdı. Yeraltı sularına ve jeotermal enerjiye ulaşamazdık” ifadelerini kullandı.

“Ülke çapında acilen deprem seferberliği ilan edilmeli”
Yapısal dönüşümler yerine kentsel dönüşüm yapılması gerektiğinin altını çizen Akın, “Ülke çapında acilen deprem seferberliği ilan edilmeli. Resmi kurum ve kuruluşların denetim konusunda daha aktif rol amaları gerekiyor. Yapısal dönüşüm yerine kentsel dönüşüm yapılmalı. Biz bazen bir yapıyı yıkıyoruz ve o yapının yerine yenisini yapıyoruz. Halbuki bu kentsel dönüşüm değil yapısal dönüşüm oluyor. Afete dayanıklı, dirençli bir yapının olduğunu öğrenmemiz ve bunu kesinlikle bireysel olarak talep etmemiz gerekiyor. Biz bir ev alırken öncelikle afete dirençli mi değil mi özelliklerine bakmak yerine başka şeylere bakıyoruz. Bu alışkanlığımızı bırakmamız lazım” dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Asuman Doğan tarafından
04 Mayıs, 2025 13:51 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Safranbolu’nun Özgün Mimarisi Kayboluyor

Safranbolu’nun tarihi dokusu korunmaya çalışılırken, yeni yapı ve satışlar endişe yaratıyor.

Safranbolu, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve Osmanlı döneminden kalma özgün mimarisiyle kent ölçeğinde koruma altında yer alıyor.
Bölgenin kültürel ve turistik değerlerini koruma amacıyla yapılan restorasyon çalışmaları ve projeler, bölgeyi hareketlendirse de, son zamanlarda bahçeli iki katlı evlerin satılık ilanlarıyla yer alması ve yeni yapıların geleneksel mimariye uygun olmaması endişe yaratıyor.
Emlak piyasasında yaşanan hareketlilik, Safranbolu’nun özgünlüğünü tehdit ediyor. Konakların bakım ve restorasyon maliyetlerinin yüksek olması, ev sahiplerini satışa yönlendiriyor. Bu durum, emlak piyasasında hareketlilik sağlarken, aynı zamanda bölgenin mimari bütünlüğüne zarar verme riski taşıyor. Çarşı ve Bağlar bölgelerindeki evlerin satılık ilanlarında yer alması ise bazı endişeleri açığa çıkarıyor. Çünkü o sokaktaki evlerin birçoğu artık kaderine terk edildi.
Emlak sektörünün önde gelen isimleri, Safranbolu’nun mimari kimliğinin korunması gerektiğine vurgu yapıyor. Karabük’te Emlakçı Hakan Ayhan şu değerlendirmeyi yaptı:
-“Bölgedeki restorasyon çalışmaları ve emlak hareketliliği, geleneksel mimarinin sürekliliğini tehdit ediyor”
Ayhan: "Safranbolu’da özellikle tarihi konakların restorasyonu ile satışı artarken, yeni yapıların geleneksel Türk evi mimarisine uygun yapılmaması ise endişe yaratıyor. Miras yoluyla hissedarlar arttıkça, bazı evlerin önünde satılık ilanı yazılarının daha da çoğaldığını görüyoruz. Ancak, bölgenin kimliğine uygun olmayan projeler, turizm açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle, hem alıcılar hem de satıcılar çok daha bilinçli olmalı, restorasyon ve inşaatlarda geleneksel mimarinin esas alınması gerekiyor." dedi.
Safranbolu’da tarihi konaklarda satılık yazısının artmasıyla birlikte, hem turizm destinasyonunu hem de mahalle sakinlerini olumsuz etkilediği görülüyor. Safranbolu’nun özgün mimari yapısının korunmasının önemine vurgu yapan, Emlakçı Ayhan ile yapılan görüşmede, bölgedeki satış trendleri ve mimari uyum konuları detaylandırıldı.
Ayhan sözlerine şöyle devam etti:
"Ünlü sanatçı Hakan Peker’in restore ettiği ev gibi, bölgedeki tarihi konakların aslına uygun restore edilmesi, hem bölgenin kültürel değerlerinin korunması hem de turizm gelirlerinin artması açısından büyük önem taşıyor. Ama herkes bu duyarlılıkta olmayabiliyor ya da duyarlı oluyor ancak maddi açıdan imkanı sınırlı kalıyor. Bu konuda tarihi bir evin satışında, aslına uygun yenilenmesi şartı konularak, bununda en geç 1 yıl gibi bir sürede yapılması gerekebilir. İtalya’da bugün 1 Euro’ya ev alıyorsunuz deniliyor ama aslına uygun yenilenmeyi şart koşuyor. Burada bu uygulamaları ancak bilinçli alıcılar üstleniyor. Evlerde yaşam olmadıkça satın alınmasının bir manası da kalmıyor. Sit alanındaki evi koruma altında değilse villa tarzı geniş balkonlu, garaj kapılı ve özgün duvarların yıkıldığı modern yapılar yapılıyor, bu yapılar geleneksel yapıya uygun olmadığında, bölgenin bütünlüğüne ve özgünlüğüne zarar veriyor."
Emlakçıların, Safranbolu’nun kent dokusunun korunması adına, yerel yönetimler ve inşaat sektörü ile birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken Ayhan, ayrıca bölgedeki emlak piyasasının sürdürülebilirliği için, restorasyon ve yeni yapımların geleneksel mimariye uygun olarak yapılması gerektiğine işaret ediyor.
Safranbolu’da, tarihi mirasın korunması ve ekonomiye katkı sağlayacak doğru adımların atılması, bölgenin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Gelişmeleri yakından takip edecek bağımsız bir denetim mekanizmasının, bölgenin turizm ve emlak piyasasının, kültürel miras değerleri çerçevesinde şekillenmesinde rol alması bekleniyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.