Ihlas Haber Ajansı tarafından
09 Mayıs, 2024 12:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

Dr. Özde “Anne sütü yaratandan yaratılana en güzel hediyedir”

DÜZCE(İHA) – Dr. Şükriye Özde, “Doğumdan sonra ilk gelen kolostrum dediğimiz anne sütü, bebeğin aynı zamanda ilk aşısı olduğu için çok önemlidir” dedi.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Şükriye Özde, sağlıklı bebek yetiştirmede anne sütünün önemi hakkında dikkat çekici bilgiler paylaştı.
Sağlıklı bir bebek yetiştirmek için anne sütünün önemini vurgulayarak sözlerine başlayan Şükriye Özde, “Bütün bebekler ve çocuklar sağlıklı olmak, sağlığını korumak için yeterince beslenme hakkına sahiptir. Emzirme ise; bebeklere ve çocuklara bu hakkı sağlayan en ideal yöntemdir. Sağlıklı bir büyümeye giden yolda atılması gereken ilk adım anne sütü ile emzirmenin korunması, desteklenmesi ve yaygınlaştırılmasıdır. Her annenin sütü bebeğine özeldir. Doğumdan sonra ilk yarım saatte, anne ile ten tene teması sağlayıp emzirmeliyiz. Yeni doğan bir bebeğin ilk ihtiyacı annesinin kokusu, sıcaklığı ve onun sütüdür. Ne kadar erken emzirmeye başlarsak anne bebek bağı o kadar çabuk oluşacak ve anne sütünden bebek bolca faydalanacaktır. Doğumdan sonra ilk gelen kolostrum dediğimiz anne sütü, bebeğin aynı zamanda ilk aşısı olduğu için çok önemlidir. Anne sütü ilk 6 ay bebeğin tüm ihtiyaçları karşılar ve büyümesi için tek başına yeterlidir, taze ve ekonomik bir besindir” dedi.

Anne sütünün faydaları
Bebek emzirmenin anne ve bebek için faydaları hakkında da bilgi veren Özde, “Anne sütünün bebeğe faydalarını sayacak olursak; her zaman sterildir, ısı derecesi idealdir, hidrasyon için gerekli suyu sağlar, besin değerleri bebeğin ihtiyaçlarına uygundur, koruyucu etmenleri içerir, hormonlar ve büyüme faktörleriyle bebeğin sağlıkla büyümesini destekler. Anne sütü alan bebekte solunum ve sindirim sistemi enfeksiyonları daha az görülür, orta kulak iltihabı riskini azaltır. Sağlıklı çene ve diş gelişimini destekler. Tip I,2 diyabetes mellitus, çöliak, obezite gibi kronik hastalıkların riskini azaltır. Astım, atopik dermatit gibi alerjik hastalıklara karşı koruyucudur. Ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur. Anne-bebek arasındaki bağın sağlıklı oluşmasını sağlayarak bebeklerin huzurlu ve mutlu olmasını sağlar. Anne için faydaları ise; her zaman ucuz, hazır ve zahmetsizdir. Anne ve bebek arasındaki duygusal bağ güçlenir, yeni bir gebeliği önlemede etkilidir. Annenin; meme kanseri, over kanseri riskini azaltır. Osteoporoz ve anemiden korur” diyerek emzirmenin sağlıklı bir bebek yetiştirmenin yanında annenin sağlığını korumada da ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Bebekler her istediğinde emzirilmelidir
Bebeklerin her istediğinde mutlaka emzirilmesi gerektiğinin ve akıllardan çıkarılmamasının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Özde, “İlk ay bebek emzirme sıklığı en yüksek olan aydır. 2. ve 3. aylarda bebek emmeyi öğrenir ve midesi ilk aya göre büyür. Bu nedenle bebek emzirme sıklığı değişir. Bebek, bir defada daha çok süt aldığı için daha uzun süre acıkmadan uyuyabilir. Emzirme aralıkları uzar. 6 aydan sonra ek gıdalar sayesinde süre sıklığı yine değişmeye devam eder. Yeni doğan bebekler için emzirme sıklığı kişiden kişiye farklılık gösterse de gün içerisinde ortalama 2 saatte bir emzirilmesi gerekir. Normal şartlarda bir bebek tek bir memede 15-20 dakika kalmalıdır. Eğer bebek hala emmek istiyorsa diğer memeyle emzirilmeye devam edilmelidir. İlk aydan sonra bebekler güçlü bir şekilde emmeyi öğrenir. Bebek emzirme saatleri eğer bebeğin gelişimi ideal şekilde ilerliyorsa uzamaya başlar. Örneğin 2 aylık bebek emzirme sıklığı geceleri eğer kendi uyanmıyorsa 4 saat kadar beklenilebilir. Bebek emzirme sıklığı 3 ayın sonunda uzamaya başlar. Altı aydan sonra başlanılan ek gıdalar sayesinde günde 4-5 kez emzirilmeye kadar düşer” ifadelerini kullandı.

Bebeğin acıktığını ve doyduğunu gösteren belirtiler
Bebeğin emmek istediğini anlatan birtakım işaretleri olduğunu söyleyen Özde bunları; “Bebek elini ağzına götürüyor ve parmaklarını emmeye çalışıyorsa, ağzını açarak dilini dışarı çıkarıyorsa, kucağa alındığında kafasıyla meme arıyorsa bu bebeğin emmek istediğine işarettir” şeklinde sıraladı.
Başarılı emzirmenin anneye ve bebeğe ait belirtilerinin olduğunu vurgulayan Dr. Özde, anneye ait belirtilerini; “Emzirme önce ve sonrasında memede dolgunluk, bebek emerken diğer memeden süt akması, memelerde iğneler batma hissinin varlığı, doğum sonrası ilk günlerde emzirme sonrası rahimde kasılmaların hissedilmesi, meme başında ağrı olması” şeklinde sıralarken, bebeğe ait belirtilerinde ise; beslenme yeterliliğinin en önemli göstergesinin haftalık tartı alımı olduğunu vurgulayarak, ilk 6 ayda 150-250 gr/ hafta tartı alımının ideal olduğunu söyledi. Ayrıca günlük en az 5-6 defa idrar çıkışı ve bir defa da kaka yapıyor olmasının bebeğin yeterli beslendiğinin işaretlerinden olduğunu sözlerine ekledi.

Daha huzurlu olurlar
Anne sütü alan bebeklerin sindirim sistemi yakınmalarının mama alanlara göre kesinlikle daha az olduğunun altını çizen Dr. Şükriye Özde, anne sütü alan bebeklerin daha huzurlu bebekler olduğunu vurguladı.
Birçok annenin, sütünün yetersiz olduğunu düşünerek ek besine ya da mamaya başladığını söyleyen Özde, “Her anne iki bebek büyütecek süt üretme kapasitesine sahiptir. Bazen bebekler yeterince süt almazlar ancak; bunun genellikle nedeni bebeklerin yeterli veya etkin emmemesidir. Bu süreçte anneleri; anne sütünün artması için; yorgunluğunu, uykusuzluğunu paylaşıp destekleyerek endişe ve stresini azaltmak anneye ve bebeğe vereceğimiz en kıymetli hediyedir. Anne sütünü arttırmak için; bebeği her istediği zaman istediği kadar emzirmek de çok etkilidir. Anne sütü ne kadar talep olursa o kadar çok olacaktır. O nedenle sütünüzü arttırmak için özellikle ilk on gün boyunca saate bakmaksızın bol bol emzirin. Emzirmek anneler için anne ile bebek arasında bağı güçlendirir ve anne için doğal sakinleştiricidir” dedi.

Emzirme destek sistemi nedir
Emzirme destek sistemi hakkında da bilgi veren Özde, “Anne ya da bebek kaynaklı bazı sağlık sorunları nedeniyle yeterli emzirme mümkün olmadığı durumlarda, anne sütü eksikliği ya da yokluğu gibi durumlarda gelişimlerini sürdürebilmeleri için çocuk doktorunuza danışarak bebeklere beslenme desteği verilmesi gerekebilir. Ebeveynler; sağılmış anne sütü, devam sütü gibi beslenme desteklerini kimi zaman biberon, fincan ya da kaşıkla verirler. Aslında bebeğin olumlu beslenme alışkanlıkları geliştirmesine ve anne ile bağ kurmasına yardımcı olan başka bir yöntem vardır: Emzirme destek sistemi (EDS). Emzirme destek sistemi, beslenme takviyesi verilmesi gereken bir bebeğin hem memeden emip hem de ihtiyaç duyduğu gıdaları almasına yardımcı olan bir araçtır. Bu emzirmeyi destekleyici sistemde; bir tüpün ucu, meme başına sabitlenerek memeyi kavrayan bebeğin ağzına doğru sokulur. Tüpün ucu, bebeğin ağzına memenin ucu kadar yerleştirilmelidir. Tüpün diğer ucunda ise sağılmış anne sütünün bulunduğu biberon benzeri bir hazne bulunur” şeklinde konuştu.

“Hastanemiz anne ve bebek dostu hastanedir”
Bebekler için anne sütünün önemini tekrar vurgulayarak sözlerine devam eden Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Şükriye Özde, “Anneler bebeklerini anne sütü ile besleyerek bebeklerinin üzerine en iyi yatırımı yapmış olurlar ve yarınlarını garanti altına alırlar. Anne sütü; Yaratandan yaratılana en güzel hediyedir. Bu nedenle anne sütü her bebeğin en doğal hakkıdır. Sağlıklı nesiller için anne sütünün öneminin farkındayız. Hastanemiz; Anne ve Bebek Dostu Hastanedir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Asuman Doğan tarafından
04 Mayıs, 2025 13:51 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Safranbolu’nun Özgün Mimarisi Kayboluyor

Safranbolu’nun tarihi dokusu korunmaya çalışılırken, yeni yapı ve satışlar endişe yaratıyor.

Safranbolu, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve Osmanlı döneminden kalma özgün mimarisiyle kent ölçeğinde koruma altında yer alıyor.
Bölgenin kültürel ve turistik değerlerini koruma amacıyla yapılan restorasyon çalışmaları ve projeler, bölgeyi hareketlendirse de, son zamanlarda bahçeli iki katlı evlerin satılık ilanlarıyla yer alması ve yeni yapıların geleneksel mimariye uygun olmaması endişe yaratıyor.
Emlak piyasasında yaşanan hareketlilik, Safranbolu’nun özgünlüğünü tehdit ediyor. Konakların bakım ve restorasyon maliyetlerinin yüksek olması, ev sahiplerini satışa yönlendiriyor. Bu durum, emlak piyasasında hareketlilik sağlarken, aynı zamanda bölgenin mimari bütünlüğüne zarar verme riski taşıyor. Çarşı ve Bağlar bölgelerindeki evlerin satılık ilanlarında yer alması ise bazı endişeleri açığa çıkarıyor. Çünkü o sokaktaki evlerin birçoğu artık kaderine terk edildi.
Emlak sektörünün önde gelen isimleri, Safranbolu’nun mimari kimliğinin korunması gerektiğine vurgu yapıyor. Karabük’te Emlakçı Hakan Ayhan şu değerlendirmeyi yaptı:
-“Bölgedeki restorasyon çalışmaları ve emlak hareketliliği, geleneksel mimarinin sürekliliğini tehdit ediyor”
Ayhan: "Safranbolu’da özellikle tarihi konakların restorasyonu ile satışı artarken, yeni yapıların geleneksel Türk evi mimarisine uygun yapılmaması ise endişe yaratıyor. Miras yoluyla hissedarlar arttıkça, bazı evlerin önünde satılık ilanı yazılarının daha da çoğaldığını görüyoruz. Ancak, bölgenin kimliğine uygun olmayan projeler, turizm açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle, hem alıcılar hem de satıcılar çok daha bilinçli olmalı, restorasyon ve inşaatlarda geleneksel mimarinin esas alınması gerekiyor." dedi.
Safranbolu’da tarihi konaklarda satılık yazısının artmasıyla birlikte, hem turizm destinasyonunu hem de mahalle sakinlerini olumsuz etkilediği görülüyor. Safranbolu’nun özgün mimari yapısının korunmasının önemine vurgu yapan, Emlakçı Ayhan ile yapılan görüşmede, bölgedeki satış trendleri ve mimari uyum konuları detaylandırıldı.
Ayhan sözlerine şöyle devam etti:
"Ünlü sanatçı Hakan Peker’in restore ettiği ev gibi, bölgedeki tarihi konakların aslına uygun restore edilmesi, hem bölgenin kültürel değerlerinin korunması hem de turizm gelirlerinin artması açısından büyük önem taşıyor. Ama herkes bu duyarlılıkta olmayabiliyor ya da duyarlı oluyor ancak maddi açıdan imkanı sınırlı kalıyor. Bu konuda tarihi bir evin satışında, aslına uygun yenilenmesi şartı konularak, bununda en geç 1 yıl gibi bir sürede yapılması gerekebilir. İtalya’da bugün 1 Euro’ya ev alıyorsunuz deniliyor ama aslına uygun yenilenmeyi şart koşuyor. Burada bu uygulamaları ancak bilinçli alıcılar üstleniyor. Evlerde yaşam olmadıkça satın alınmasının bir manası da kalmıyor. Sit alanındaki evi koruma altında değilse villa tarzı geniş balkonlu, garaj kapılı ve özgün duvarların yıkıldığı modern yapılar yapılıyor, bu yapılar geleneksel yapıya uygun olmadığında, bölgenin bütünlüğüne ve özgünlüğüne zarar veriyor."
Emlakçıların, Safranbolu’nun kent dokusunun korunması adına, yerel yönetimler ve inşaat sektörü ile birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken Ayhan, ayrıca bölgedeki emlak piyasasının sürdürülebilirliği için, restorasyon ve yeni yapımların geleneksel mimariye uygun olarak yapılması gerektiğine işaret ediyor.
Safranbolu’da, tarihi mirasın korunması ve ekonomiye katkı sağlayacak doğru adımların atılması, bölgenin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Gelişmeleri yakından takip edecek bağımsız bir denetim mekanizmasının, bölgenin turizm ve emlak piyasasının, kültürel miras değerleri çerçevesinde şekillenmesinde rol alması bekleniyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.