blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
22 Ocak, 2025 16:30 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Demircide “Meryem Ana” figürlü tarihi kapı: Papazlar bunun peşinde

Samsunlu demirci ustası 74 yaşındaki İbrahim Germi, üzerinde “Meryem Ana” işlemesi bulunan 158 yıllık tarihi kapıyı, papaz ve tarihi eser meraklılarının istemesine karşın satmıyor.
58 yıldır demircilik yapan İbrahim Germi’nin elinde tescilli tarihi eser olan 158 yıllık “Meryem Ana” işlemeli hanedan modeli ikili bir demir kapı bulunuyor. Ermeni ustalar tarafından geçme tekniğiyle kaynak kullanılmadan yapılmış olan kapıyı almak için birçok kişi teşebbüste bulundu lakin Germi bu kapıyı satmadı. Demirciler Yokuşu’nda esnaflık yapan Germi, dedesinden kalan 158 yıllık olduğu kestirim edilen haneden modeli tarihi kapıyı dükkanında koruma ediyor. Periyodun Mater Dolorosa Katolik Kilisesi papazı ve birtakım tarihi eser meraklılarının kendisine kapıyı satması için baskı kurduğunu söz eden Germi, kapıyı satmayı düşünmediğini söyledi.

“Bu kapının eşi gibisi yok"
Kapıları kiliseye vermesi durumunda yurt dışında sınırsız seyahat ve konaklama fırsatının kendisine sunulduğunu lisana getiren İbrahim Germi, “İlkokuldan beri bu mesleğin içerisindeyim. Demircilik cet mesleğimiz. Şu anda Samsun’un en eski aktif demircisiyim. 150 yıldır dedemden babama, babamdan da bana kalan örsümde demir dövüyorum. Örsün maddi ve manevi pahası çok büyük lakin ben ölünce hurdacıya verirler diye düşünüyorum. Örsün yanı sıra dükkanımda tarihi eser olarak tescilli 2 kapı da var. Kapıda ‘Meryem Ana’ figürü de var. Kapıda yıllar evvel yapılan kilit hala çalışıyor. Ermeni bir demir ustası kaynaksız, geçme usulü ile yapmış. Kapının bir tanesi 150 kilo geliyor. Çok şahane bir kapı. Bu kapıları benden birçok kişi istedi fakat vermedim. Ben öldüğümde bunu da hurdacıya verirler. Katolik Kilisesinin papazı da nereden öğrendiyse yanıma geldi. Kapının fotoğraflarını çekti. Meryem Ana figürlerini incelediler. Kapıyı kiliseye koyacaklarını söylediler. Ben de ‘kilisenin kapısına koyacaksan burada dursun’ dedim. Para teklif etiler, öbür imkanlar da teklif ettiler lakin kabul etmedim. Zira bu kapının bir eşi gibisi yok. Olağan bir usta bu kapının kasnağını 1 senede yapamaz. Zira büsbütün perçinli, geçme metoduyla yapılmış. Bir yarık, bir bütün demir kullanarak birleştirmişler. Gavur usta yardığı öbür demire, bütün demiri geçirerek kapıyı tamamlamış. Sistemleri bile hala çalışıyor. Kapının tutamağını sarı renkteydi. Bana gelmeden evvel de altın zannederek orasını çalmışlar. Kapı da dededen babama sonra da bana yadigar kaldı. Hatıra olarak saklıyorum” dedi.

“Samsun’un son demirci ustasıyım”
Kendisinin Samsun’daki son usta olduğuna da dikkat çeken Germi, “Demircilik mesleği bence öldü. Çırak da yetişmiyor. Ben öldükten sonra daha yapacak adam Samsun’da yok. ‘Demirciyim’ diyen adamların yeteneği yok. Vatandaş baltasını bilemek için bile usta bulamayacak. O denli olunca da demircilik de tamir işi bitmiş olacak. Kazmasını vesairesini de tamir ettirmek yerine yenisini alma prosedürüne gidecek. Zira Samsun merkezde tamir edebilecek tek demir ustası ben kaldım” diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İlyas Erbay tarafından
27 Temmuz, 2025 13:11 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BİR ÜLKE İÇİN EN TEHLİKELİSİ !

Bir ülke için en tehlikelisi hedef kitlesi yığın olan yönetimlerdir!
Olayları analiz edebilen, yanlışın ortağı olmayı reddeden, hesap sorabilen, farkındalığı yüksek, eğitimli ve bilinçli bir toplum bu tür yönetimlerin işine gelmez. Onlar varlıklarını sürdürebilmek için, kendilerine kayıtsız, şartsız biat eden yığınlar yaratmaya çaba gösterirler.

Floransalı düşünür, İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden
Niccolò Machiavelli, toplum ve yığın'ı şöyle tanımlıyor;
"İnsan aklı kadar görür.
Soru sormayan, sorgulamayan, araştırmayan insan manipüle edilebilir bir karakterdedir.
Cahilde, kendini geliştirmeyen sığ insanlarda; alt beyin ve vahşi dürtüler baskındır.
İnsan yığınları yalancıya kızmaz.
Kendiside yalancıdır da ondan.
İnsan yığınları yoksula kızar. "Aptallığından" der.
"Yığın", "toplum" değildir.
Yığın, otoriteye itaat ederek hareket eder. Yığın'ı etkilemek, manipüle etmek, yönlendirmek daha kolaydır."

Bilinçli toplum; Farkındalığı yüksek, olayları analiz edebilen, yanlışa tepki veren, nereye gittiğini düşünen, yanlışın ortağı olmayı reddeden, hesap sorabilen, yaşamı kendi iradesiyle yönlendirebilme yetisine sahip, kişisel sorumluluğunun farkında olan insanlardan meydana gelir..
Toplumsal bilinç, yüksek insani değerlere sahip olmayı gerektirir. Okuyan, araştıran, sorgulayan, analitik düşünebilen insanlar, bilinçli toplumun değerli bireyleridir.

Kişisel değerler; karşılıklı ilişkilerde doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkan sevgi, dürüst olma, bağlılık, saygı, nezaket, adil olma, açık düşünebilme, kontroller kurabilme, empati yapabilme ve farkındalık gibi kavramlar bütünüdür. Tüm bunlar, uyumlu ve huzurlu yaşamın olmazsa olmazlarıdır. Üstün İnsani değerler; yaşamı güzelleştirir ve hayatı anlamlı kılar.

Siyasetin, siyasetçinin sık sık başvurduğu; algı yönetimi, gündem değiştirme, yönlendirme gibi yöntemler Yığınlar üzerinde etkili olur.
Toplum ise, bilinçli bireylerden oluştuğu için, araştırır, sorgular, örgütlenir. Ülkesi ve geleceği sözkonusu olduğunda daha cesaretlidir.Siyasetçinin oyuncağı olmaz.
Bilinçli bireylerden oluşan toplumlar asla bu tür tuzaklara düşmezler. Bilinçli toplumları, manipüle edemezsin, güdemezsin!

Toplum ile yığını birbirinden ayıran faktörlerden biri de eğitimdir. Yığınlar, çoğunlukla eğitimsiz, cahil insan topluluklarıdır. Okuyan, araştıran, sorgulayan insanı kolay kolay kandıramazsınız. Hedef kitlesi yığın olan siyasi oluşumlar bu yüzden eğitimli insanlardan, bilinçli toplumlardan hazetmezler.
Tercihi yığın olan yönetimler; ülkesini ve insanını düşünmez!
Onlar için önemli olan kendi ikballeridir!

Şimdi şu soruyu kendi kendimize soralım. Toplum muyuz?
Yığın mıyız?

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.