Dün akşam, Kuşadası Gazeteciler Derneğinde bir söyleşiye davetli idim. AktüelAda gazetesinin sahibesi, duayen gazeteci sevgili Zeynep İnak hanımefendi davet ettiler.

Çok keyif aldığım güzel bir söyleşi oldu.

Kuşadası’nın eski belediye başkanlarından, yerel yönetimler uzmanı Sn. Mehmet Zeki Fidandal ile biraraya geldik. Mehmet bey’in “MUTLU BELEDİYE MUTLU KENT”  “BELEDIYE’DE MEVZUATI BİL ZARARLARI ÖNLE” isimli kitapları var.

Toplantı ile ilgili aklımda kalanları siz değerli okuyucularımla da paylaşmak istiyorum.

Girişimci Belediyecilik üzerine görüşlerini açıklayan Sn. Mehmet Zeki Fidandal, klasik belediyecilik hizmetlerinin yetersizliğine dikkat çekti. Günümüzde belediyelerin uluslarası alanlardaki şirketlerin bünyesinde ortaklıklar oluşturarak her alanda hizmet verebileceğinin altını çizdi.

Üretici kooperatifleri kurulmasını ve buna yerel yönetimlerin önderlik etmesi gerektiğini vurguladı.

Bu noktada, bende Safranbolu’dan örnek verdim. Safranbolu belediyemizde Başkan Elif Köse hanımın girişimci belediyecilik adına yaptığı güzel işleri Safranbolu’lu olmanın gururuyla anlattım.

Safranbolu Belediyesi’nin Yazıköy’de yer alan seralarında üretilen ve ata tohumu özelliği taşıyan domates, salatalık, biber, patlıcan, fasulye gibi ürünlerin artık Halkın Bakkal’ında yerini aldığından,  halkın bu ürünlere piyasaya göre daha düşük fiyatlardan ulaştığından, belediyenin de bu şekilde gelir elde ettiğinden bahsettim. Ayrıca seralarda çiçek fidanları yetiştirildiğini, bunların satışından da gelir elde edildiğinden sözettim.

Sn. Fidandal’ın belediye gelirlerinin artırılması ile ilgili ilginç fikirleri var. Bunlardan en çok ilgimi çeken; Devletin motorlu taşıtlar vergisinden belediyelere pay vermesi fikri oldu. Sn. Fidandal’ın gerekçelerinden biri de şuydu: “Bu araçlar belediyeye ait yolları kullanıyorlar. Bozulan yolları onarmak belediyelere kalıyor”…

Belediye gelirlerinden daha çok pay alma hesabı yapan iktidar buna sıcak bakar mı? Hiç zannetmiyorum.

Kuşadası belediyesinin yıllık bütçesinin 35 milyon dolar olduğunu da Mehmet beyden öğrendim. Kuşadası’nın

1 yılllık toplam geliri ise 3 milyar 500 milyon dolar imiş. Tabii bu rakamlar kabaca hesaplanmış. Devasa otelleri, belediyenin kira gelirlerini, kruvazör turizminin şehrin ticaretine katkısını düşündüğümüzde 3.5 milyar dolar normal. Fakat bu kadar büyük paranın döndüğü bu turizm cennetinin sadece 35 milyon dolarlık bir bütçe ile yönetilmesi bana biraz tuhaf geldi. Demek ki, şehri yönetenler pastanın kırıntıları ile idare ediyor. Neden kırıntı? Çünkü, 35 milyon toplam gelirin sadece yüzde 1’i

Karabük belediyesinin bütçesi nedir? Kentte dönen para ne kadardır? bilmiyorum. Bizimde Safranbolu gibi bir turizm merkezimiz var. Koskoca Kardemir var. Karabük’te dönen para Kuşadası’ndan belkide daha fazla! Marzing var, Çimento var, Haddehaneler var….

Karabük belediyesi Kardemirin karından pay almalı diye düşünüyorum. Kardemir kentin havasını sürekli kirletiyor, yaşam kalitesini ve insan ömrünü kısaltıyor. Filtre takmak gibi bir niyetleri de olmadığına göre, insanları zehirlemenin  mutlaka bir bedeli olmalı. Bu nasıl formüle edilir? Onuda siyasiler ve Karabük’ü yönetenler düşünsün. Karabük hava kirliliğinde dünya liderliğine oynuyor. İnsanlar onkoloji hastanelerine Ankaraya taşınıyor. Bir onkoloji hastanemiz bile yok!